2 Aralık 2019 Pazartesi

Sen gelmesen de ben beklerim.
Ne olacak sanki cebimden mi gidiyor.
“Canımdan” Gidiyor..


Cemal Süreya..
******
"Şiir yazanın değil,
Ona ihtiyacı olanındır" (P. Neruda)
Refik Durbaş'ın "Şiirinin uçurumunda açan kır çiçeği...Dünya göçebesi...Şapkası her zaman çiçekle dolu Anka Kuşu..." diye betimlediği Dersimli Cemal Süreya...
Şiirindeki müthiş ihtişamın ve parlak dizelerin ardındaki köklü acı ve tragedyayla, Cemal Süreya; "şairin hayatı şiire dahil" derken, kendi hayatıyla ilgili belki de en isabetli tanımı yapmıştır. Onun şiir dolu hayatının başladığı yer Dersim'dir.
1931'de doğduğu ve ailesiyle birlikte 1938 'de sürgün edildiği Dersim, Cemal Süreya'nın hayatının ve şiirinin bu yönüyle ait olduğu yerdir.
Cemal Süreya, sürgün gecesini dizelerine şöyle döker:
"Bir yük vagonunda açtım gözlerimi/Bizi bir kamyona doldurdular/ Tüfekli iki erin nezaretinde./Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular./Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar./Tarih öncesi köpekler havlıyordu/Aklımdan hiç çıkmaz hiç o yolculuk, o havlamalar,polisler/Duyarlığım biraz da o çocukluk izlenimleriyle besleniyor belki ./Annem sürgünde öldü,babam sürgünde öldü"
Can Yayınları'ndan çıkan Cemal Süreya Biyografisi şairin yaşamındaki sürgünü de gözler önüne seren bir çalışmadır. Cemal Süreya, o yıllarını ve bir anlamda da bütün ömrünü sürgün çocuğu olarak yaşadı. Bir gece yarısı ailesiyle birlikte Bilecik tren istasyonuna indirilmişti. Nereye gideceklerini bilmeden vagonlara yüklenmişlerdi. Çaresizdiler. Bilecikliler onlara sahip çıktılar. Yemekler getirdiler. Yirmi yıl boyunca Bilecik dışına çıkmaları yasaktı.
Küçük Cemal, amcası Memo'nun yaşadığı İstanbul'a gidip orada okumak istedi. İlkokula İstanbul'un Cihangir semtinde başladı. Babası da kız kardeşlerini alarak İstanbul'a çalışmaya geldi. "Sürgün Kararı" da peşlerindeydi. Evleri polis tarafından basıldı. Dönemin işkenceleriyle ünlü İstanbul'un Sansaryan Hanı'nda gözaltına alınıp ailecek yeniden "paket halinde" Bilecik'e geri gönderildiler.
"Tahta sıranın üzerinde uyumuştuk. Kadınlar kavga çıkarmışlardı. Ertesi gün jandarma refakatinde sürgün yurdumuz olan Bilecik'e posta edildik. Ben kaç yaşındaydım? On birin içinde"
Annesi de babası da sürgünde öldüler. Şöyle anlatır sürgün olmanın acısını, şiirindeki yerini:
"Gülümsemeyle hüzün yan yana gider benim şiirimde. Özgürlük ve kendine güven durumu beni hep lirizme, sıkıntı ve bunalım ise hep humor'a atmış. Küfürden kaçma girişiminin yarattığı bir şeydir belki de bende humor. Çocukluk günlerimi düşündüğümde, böyle bir olay vardı gibi geliyor. Bir şeyi aşağılanmaktan kurtarma. İşi şakaya vurma"
Cemal Süreya büyük şairdi; aşkın ve hüznün şairiydi. Bütün yaşamı şiirlerinde gizlidir, usul usul yol alır hep. Kimsesiz bağlaçlarla birbirine bağlanır. Kimi zaman bir Üvercinka olur, kimi zaman Afrika'ya uzanır, babaları ölmüş bütün çocukların sözcüsü olur, hesap sorar gibi yazar:
"Sizin hiç babanız öldü mü benim bir kere öldü, kör oldum" diyerek anlatır bunu, bütün körleşmiş çocukların şiir babasıdır..."
EN fazla da dilin buyurgan kalıplarını eğip büküp insan olarak ölebilmenin hallerini araştırırken. Cemal İse firesiz şairdir..."[
Onun için Doğan Hızlan da, seçme yazılarından oluşan kitabına yazdığı sunuşta şöyle der: "Bana Cemal Süreya'nın biyografisini tek cümleyle yaz deseler, şu cümleyle yetinirdim: Paristen getirdiği Chevrolet arabayı satıp ev alacağına Papirüs dergisini çıkaran adam..."
Gerçekten de Papirüs'ü çıkarmak için arabasını satacak kadar sahiciydi!
Cemal Süreya için Ülkü Tamer'in yazdıkları en az şiirleri kadar meşhurdur. "Tanrı bin birinci gece şairi yarattı, bin ikinci gece Cemal'i...Bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı, başa döndü sonra, kadını yeniden yarattı."
Çağdaş şiirin ilginç klasiklerinden birisi olan Cemal Süreya, 9 Ocak 1990'da öldüğünde daha 59 yaşındaydı.
Garip bir rastlantı ama kuşağının öteki önemli şairleri Edip Cansever, Turgut Uyar ve Metin Eloğlu gibi o da altmışına bile ulaşamadan ayrılmıştı bu dünyadan.
Çoğu şair için "yüreğini yemektir" şiir yazmak. Belki de böylesi şiir dolu hayatlara, yürekler daha fazla dayanamıyor.
Cemal Cemal Süreya şairi tanımlarken "jest" kavramı üzerinde özellikle durur. Ona göre şair, öteki özelliklerinin yanında "jest"i olan biridir. Buradaki jest sözcüğünü, kendine özgü davranış ve yaşam özellikleri olan biçiminde algılamak gerekir. Kendisi de imzasının çizgisel özelliklerinden başlayıp yaşam biçimine dek böylesi renkli bir kişilikti.
Kendi sesini onun kadar erken bulabilmiş şair sayısı azdır.
En güzel şiirlerinden olduğuna inandığım "Güzelleme" ve "Aşk" adlı şiirlerinin yazılış tarihi 1954'tür. Yani yirmi üç yaşında en güzel şiirlerini yazabilmiş bir şair.
Cemal Süreya'nın bu denli başarılı bir şair olmasının ardındaki temel neden ise çok açık: Elbet büyük yeteneğinin yanı sıra yaptığı işi, yani şiiri iyi bilmek.
Cemal Süreya, yaşamı boyunca, şiirleri, yazıları, dergiciliği, serüvenleriyle, adı Cemal Süreya olan efsane bir şairi usul usul oluşturdu. Hayatını "üstü kalsın" dizesiyle noktalaması da bu sürecin etkileyici sonudur.
"Ölüyorum tanrım/Bu da oldu işte/ Her ölüm erken ölümdür/ Biliyorum tanrım/ Ama, ayrıca aldığın şu hayat/ Fena değildi ... !! .... / .....Üstü kalsın..."Fotoğraf açıklaması yok.

Hiç yorum yok: