27 Haziran 2019 Perşembe

Daha oturumun başında verilen hediyelerden de anlaşılacağı gibi bu yarış; Atatürk imzalı kalemcilerle tesbihciler arasında geçecek. Atatürk'ün askerleri kazanacak,





Daha oturumun başında verilen hediyelerden de anlaşılacağı gibi bu yarış;
Atatürk imzalı kalemcilerle tesbihciler arasında geçecek.
Atatürk'ün askerleri kazanacak,ORDU HAVAALANINDA Kİ KONUŞMALARI KARE KARE İNCELEDİM.

Bunun Teknik Analizini aşağıda yazdım. Bu analizi her türlü, rahatlıkla kullanabilirsiniz. ORDU HAVAALANI TEKNİK ANALİZİ... 

Ordu Havaalanı ‘da 40 kişi civarında kişinin çıkardığı Tiyatral deyimle bir LABARBA var. Ancak bu labarba içinde Sayın İmamoğlu’nun konuşma sesi Resitatif FA DİYEZ’dir. 349.28 Hertz-frekans; Bu ses Sayın İmamoğlu’nun havaalanında ki bütün konuşma süresince de FA DİYEZ olarak devam ermektedir.Evet bu labarba içinde bir kişi “İT” ya da “BİT” gibi bir sözcük kullanmış Ancak o it ya da bit sözcüğünün tonu ise Sİ BEMOL. 466.24 Hertz-frekans... 
APSOLİT BİR BİLİRKİŞİ olarak belirtmeliyim ki Sayın İmamoğlu Ordu Havaalanında "İT SÖZCÜĞÜNÜ KESİNLİKLE KULLANMAMIŞTIR. "
Nevzat Üçyıldız/ Müzik Prodüktörü/ Yönetmen ve müzikolog.
(Alıntı.)
Not.OKUYAN HERKES BIR KISIYE AKTARABILIRSE PAYLASIRSA BILIMSEL ACIKLAMA HK BILGI SAHIBI OLUR AYDINLANIR AYDINLATIRIZ. Bir yalan dalları daha kesilir.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı
Görüntünün olası içeriÄŸi: 2 kiÅŸi, kalabalık ve yazıDILEK İMAMOĞLU KİMDİR?

İlk çocuğunu 23 yaşında doğurmuş. Ancak eğitimini hiç bırakmamış. 23 yıllık evliliğine 3 çocuk, bir yüksek lisans, bir de doktora sığdırmış.

Yüksek lisansını " Cam Tavan Sendromu" üzerine yazmış. Kadınların iş yaşamında karşılaştıkları görünmeyen engeller üzerine. Şimdi de doktora tezi aşamasında "Liderlik Türleri" üzerine çalışıyormuş.
Kuşağının liderlik beklentileri, demokratik ve otokratik liderlik tarzlarının bütünleşik kalkınmaya etkisini inceliyormuş. Kendisini nasıl anlatmış? Okuyalım;
"Siyasetçi eşi olmak önemli bir konu..
Eş arkada mı, yanda mı, önde mi durmalı? Bence nerede ihtiyaç varsa orada durmalı!
Destekliyorsunuz, O başarılı oluyor. Bu, ancak mutluluk verebilir insana. Bu anlamda kendimle gurur duyuyorum.
"Başarılı bir erkeğin arkasında güçlü bir kadın vardır!" derler. Doktora tezim sırasında arka plan liderliğini öğrendim. Birine dokunuyorsunuz, O da binlerce insana dokunuyor. Önemli olan işte bu etki.. İlham veren ama ön planda olmak istemeyen bir kadınım.
Siyasete girmeyi hiç düşünmüyorum ancak kadınlar konusunda eşitlik ve özgürlük adına hayallerim var.
O alanlarda çalışacağım. Kadınları üretimin, yaşamın tüm alanlarına almak gerek. Kadın mutlu olursa, toplum da mutlu olur. Toplumun mutlu olmasını istiyorsanız, kadınların sorunlarını çözeceksiniz. Bir toplumu yok etmek istiyorsanız, kadınları geri plana atacaksınız, eğitimi bitireceksiniz. Bu kadar net!
Ne yazık ki ataerkil bir dünyada yaşıyoruz. En büyük sorun, kadınların geri planda tutulması. Bunu yürüyüşlerle, protestolarla canlı tutabilir, farkındalık yaratabiliriz. Ama bu haksız durum ancak politikalarla değişebilir. Ben, kadınların dönüştürücü gücüne inanıyorum. İstersek her şeyi başarabiliriz!
Daha iyi bir toplum, daha iyi bir yaşam ancak kadınla mümkün! Asla vazgecemeyeceklerim var; Ülkesine, Atatürk değerlerine bağlı bir Cumhuriyet kadınıyım. Bu değerlerden asla vazgeçmem.
KENDİME YAPTIĞIM YATIRIMLARDAN, ÖZGÜRLÜĞÜMDEN, SEVGİDEN DE ASLA VAZGEÇMEM!. ....*(alıntı)
*Dilek İMAMOĞLU
************
25 senelik gece…
Oturuyorum, olmuyor.
Ayağa kalkıyorum, olmuyor.
Nasıl seviniyorduk biz yahu?

Güya televizyon karşısındayım, koltukta.
Ruhum fırlamış caddeye, koşturuyor.
Kalbim yerinden fırlayacak sanki.
Oturduğum yerde nefes nefeseyim.
Müzik yok.
Göbek attığımı hissediyorum iyi mi.
Hem içim içime sığmıyor, coşkuluyum, hem neşeli şarkılar geçiyor zihnimden ama, büyüsü bozulmasın diye korkuyorum…
Haykıra haykıra sessizim.
Keyiften huzursuzum.
Yatayım bari diyorum.
Uyuyamıyorum.
Duygularım çoktaaan kırlara uçmuş bile.
Sırtüstü uzanmışım papatya tarlasına.
Ağzım kulaklarımda.
Mutluluğa hazırlıksız yakalanmak diye bir şey mi var acaba?
Durup dururken Kırşehir'e gidesim var mesela.
Bilecik'i göresim var.
Edirne'den Ardahan'a…
Akp'nin üzülmeyi öğrenmesi kaç gün sürer, orasını bilmem…
Benim sevinmeyi hatırlayabilmem için en az bir güne ihtiyacım var galiba.
Mesaj yağıyor cep telefonuma, sabahın ilk ışıklarında:
İzmir'in dağlarında…
Ankara'nın bağlarında…
İstanbul'un boğazında…
Yahu çocuk gibi ağlıyorum be.
Dile kolay, kabus gibi 25 sene…
Hakaret.
Küfür.
Aşağılama.
Tehdit.
Sevinmeyi unutmuşuz…
Sevilmeye sevilmeye.
Yılmaz özdil
***
Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, gülümseyen insanlar
Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, gülümseyen insanlar, yazı
HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK

hiç kimse değil koyun
bir zarftaki dört oyun
üçü doğruysa biri nasıl yanlış olacak
insanlar bunu vicdanına soracak
kirlettiğiniz ak nasıl yıkanacak
sanma ki yaptıkların yanına kâr kalacak
adalet sana da lazım olacak
her şey çok güzel olacak

insan olan önce kendisiyle barışacak
insan olan vicdanına danışacak
insan olan susmayıp konuşacak
her şey çok güzel olacak

halk değil
halkı tehdit edenler
haddini bilecek
yirmi dört haziran sabahı
her şey çok güzel olacak
bir avuç üzülse de
kazanan insanlık gülecek

ortaya çıktı Ekrem İmamoğlu adındaki halk çocuğu
dili olunca insanca
yolculuğu
yüreklere yapınca
şaşırdı onca insanın bozuğu
diyor ki Ekrem İmamoğlu
her şey çok güzel olacak
İstanbul'da insanlık kazanacak

güzel günler gelecek
sevgi barış
ve dürüstlük kazanacak
hırsızlar yok olacak
İstanbul'dan başlayarak
insanca yaşamak
memleketi saracak
her şey çok güzel olacak

onlar oynayıp dursun ateşle
kızgın demir kendilerini yakacak
halk onların hırsızlıklarından yalanlarından bıkacak
kendi koltuklarını kendileri yıkacak
sen umudunu dirençle
umudunu sevgiyle besle
her şey çok güzel olacak

arızalıysa vicdan
nasıl utanacak insan
güzel günler gelecek
hırsızlardan zalimlerden
kendini kurtaracak insan
her şey çok güzel olacak

hangi korkunun meyvesidir
televizyon kanallarını avucunda tutmak
nice gazeteye aynı başlığı attırmak
yalan makinelerin kirinden kurtulacak ak
her şey çok güzel olacak

engellemeye gücün yetmeyecek
yirmi üç haziranda göreceksin reis
oturduğun koltuk sallanacak
her şey çok güzel olacak

dilinde kin nefret
dilinde yalan
elinde kuran
olsa ne olacak
sen kirliysen
dokunduğun her yer kirlenecek
bir zarftaki dört oydan
üçü doğru biri yanlış yalnızca
buna hangi insan inanacak
halk sizi sandığa gömecek
her şey çok güzel olacak

postalsız da olur darbe
ama halk bu karanlıkları da delecek
onurun ayak altında çiğnemesi
insanın insana kul olması
umutların solması
düşünen insanların mahpuslara konması
ya da vurulması son bulacak
memleket arsızlardan hırsızlardan kurtulacak
her şey çok güzel olacak

ne kalpler kırılacak
ne insanların umutları çalınacak
ne de kimsenin ahı alınacak
dilinden dininden kimliğinden dolayı
hiç kimse dışlanmayacak
her şey çok güzel olacak

çocuklara tecavüz yuvası vakıflar olmayacak
çocuklar sokaklarda korkmadan oynayacak
ve çocuklar okuyacak
kuşlar yuvalarını ağaçlara kuracak
doğaya kıyılmayacak
arılar kelebekler çiçeklere konacak
herkesin karnı doyacak
her şey çok güzel olacak

vurulmayacak hiç kimsenin sesi
camiler olmayacak hiç kimsenin arka bahçesi
hiç kimseyi uykusundan uyanmayacak vicdanının sesi
sevgi kucaklayacak herkesi
ülkemiz olacak özgürlük ve barışın ülkesi
her şey çok güzel olacak

bu halk yirmi üç haziran günü İstanbul'da
Muş'un
Şırnak'ın
ve diğer yerlerdeki hırsızlıkların hesabını soracak
güzel olan her şey
İstanbul'dan başlayacak
memleketin her yanına
dalga dalga yayılacak
insanlar güzel günleri görecek
Anadolu ajansıyla
YSK de kendi rezilliklerine gömülecek
kendilerini yasaklarla koruyanların
korktukları başlarına gelecek
her şey çok güzel olacak

İstanbul'da sevgi
İstanbul'da özgürlük ve barış
İstanbul'da onur
İstanbul'da insanlık kazanacak
yirmi dört Haziran sabahı
her şey çok güzel olacak

siz çok yaralar açtınız ama
insanlar kardeşlik iklimine dönecek
birbirinin yaralarını saracak
memleket kazanacak
her şey çok güzel olacak

Kamil AYDEMİR

B
en oyumu kullanıp döndüğümde yazlıktaki başka illerden gelen komşular tarafından karşılandım. İçlerinden biri; '' Yerinde olmayı çok isterdim.Kimbilir kendini ne mutlu hissediyorsundur?'' Bir diğeri;; ''Giderken niye haber vermedin? Arkandan su dökecektim,su berekettir, gittiğin yerleri bereketlendir anlamında.'' Bir diğeri; ''Hele şunun havalarına, belinin kamburu düzelmiş, yüzüne kan,gözüne fer gelmiş.'' Kıskanıyorlardı belli ki. Hasetleniyorlardı.Kıskançlıkları; ''Bizim ilde neden seçim olmadı ki? Neden biz bu gururu yaşamadık ki?'' Der gibiydiler. Valla ne yalan söyleyeyim arkadaşım, o günden bu yana ben biraz kasılıyorum galiba. Ayaklarımı biraz daha yere sert mi vuruyorum ne? Dün aynaya baktım da yılların yorgunluğunun sonucu sırtımdaki kambur gerçekten düzelmiş. Site de dolaşırken hiç yapmadığımı yapıyorum. Ellerim arkamda, etrafa biraz yüksekten mi bakıyorum ne? Eee! az şey mi bu. Bana her gün hakaret eden birinin burnunun sürtülmesine katkıda bulunmak. İşte hakaret böyle olur. Şimdi bana hakaret etse de çok da sisi.İyi günler dileklerimle.
Görüntünün olası içeriği: çiçek ve yazı

Hiç yorum yok: