Hüzünlü Bir İstanbul Semti: Hasköy
Şair ne güzel diyor;

Ve Haliç çocuk dişleri gibi dedim. Gülünce çıkan...

Maalem Sinagogunun içinden bir görünüm


Ve Haliç çocuk dişleri gibi dedim. Gülünce çıkan...
Ve korkunç hüzünler taşıyan...
Bu
sözlerle başlayan dizeleri kaleme alan şair 2008'de hayatını kaybedip
aramızdan ayrılan İlhan Berk. Bu dizeleri okuyunca bugün size
İstanbul'un, İslambol'un, Kostantiniyye'nin, Konstantinopolis'in, Nova
Roma'nın, Augusta Antonina'nın, Byzantion'un her ne derseniz deyin
tarihsel katman açısından yorgun ve yaşlı kentin, en eski yerleşim
yerlerinden birini anlatmak istedim: Hasköy. İlhan Berk, Haliç'in hem
mutlu hem hüzünlü iki yüzünü tarif etti ya az önce, anlatacağım Hasköy
bu dizelerin "Ve korkunç hüzünler taşıyan..." ifadesine hayat veriyordu
ancak.
Arapça bir sözcük olan has, "ayrı,
ayrılan, özel ve seçkin" anlamlarına geliyor. Etimolojik anlamı
itibarıyla özel ve seçkin bir yer olarak karşımıza çıkar. Hasköy,
Beyoğlu ilçesine bağlı bulunan Haliç kıyısındaki tarihi semtlerden
biridir. Kültürel çeşitliliğinde bir ifadesi olarak karşımıza çıkan
Hasköy'ün bu kültürel katmanından, Yılmaz Öztuna tarafından 1986'da
kaleme alınan "Osmanlı Devleti Tarihi" kitabının ikinci cildinde şu
şekilde bahsedilmektedir:
11 mahalle Yahudilerden, 2 mahalle Rumlardan, 1 mahalle Ermenilerden ve 1 mahalle de Türklerden oluşuyordu. (ÖZTUNA, 1986: 263)
Osmanlı
kayıtlarından da anladığımız üzere Hasköy semti, Yahudi, Rum, Ermeni ve
Türklerden oluşan dört katmanlı kültürel ve inanç çeşitliliğine
sahipti. Bizans döneminde bölgeye yerleşen Karay Yahudilerinin (Yahudi
dininin Karai mezhebine bağlı bulunan topluluklara verilen isimdir.
Karay topluluğunun büyük çoğunluğu "Yahudi Türkler" olarak bilinen Hazar
Türklerinden oluşmaktadır) ardından, 17.yüzyılın ilk yarısında Osmanlı
döneminde Yeni Cami'nin inşası sırasında Eminönü'nde yaşayan Seferad
(Başta İspanya olmak üzere İtalya, Portekiz, Kuzey Afrika kısacası
Akdeniz ikliminde yaşamını sürdüren Yahudileri tanımlayan bir ifadedir.
Konuştukları dil Eski İspanyolca ve İbranice kökenli Ladino dilidir) ve
Aşkenaz Yahudileri (Aşkenaz, Almanya ve Orta Avrupa Yahudi
topluluklarını tanımlayan bir ifadedir. Konuştukları dil Cermen kökenli
Yidiş dilidir) de Hasköy bölgesine yerleştirilmişlerdi. Hasköy'deki
Yahudi mirasının izleri uzun yıllar sokak adlarında bile hissedilmiş
olsa da zamanla değişen sokak isimleriyle tarihe karışmışlardır.

Maalem Sinagogunun içinden bir görünüm
1995
yılında Murat Belge tarafından kaleme alınan "İstanbul Gezi Rehberi"
eserinde değişen sokak isimlerinin eski ve yeni adları şu şekilde
aktarılıyor:
Basmacı Avram Sokağı, Basmacı Ruşen Sokağına, Terzi Hayim Sokağı da Terzi Kasım Sokağına dönüşmüştür. (BELGE, 1995: 248)
Günümüzde
Hasköy iskelesinin karşısındaki Aziz Sokakta yer alan Karay
Yahudilerinin geleneklerine göre yer seviyesinden aşağı bir zemine inşa
edilmiş Kal Ha Kadoş Be Muşta Bene Mikra veya diğer adıyla Karaim
Sinagogu ve aynı sokakta bulunan Sefarad Yahudileri tarafından
yaptırılmış Maalem Sinagogu tarihi miraslarını korumaktadırlar. Naim
Güleryüz tarafından 2008'de kitaplaştırılan "İstanbul Sinagogları"
çalışmasında, Mektep Sokakta bulunan Yahudi cemaatine ait ihtiyarlar
yurdu olarak faaliyet gösteren binanın kısa geçmişini şöyle aktarıyor:
1874 yılında Evrensel Yahudi Birliği anlamına gelen Alliance Israélite Universelle veya Alliance (Alyans) tarafından yaptırılmış ve uzun yıllar Yahudi okulu olarak hizmet verdikten sonra 1961'e kadar Hasköy Musevi İlköğretim Okulu ve yanındaki Musevi Ruhban Lisesi (Seminario) olarak hizmet vermiştir. (GÜLERYÜZ, 2008: 187)
Hasköy Köprüsü
karşısındaki parkın yanında bulunan tarihi Ezger Sinagogu, cemaatinin
bölgeden göç etmesinden sonra günümüzde tarihi yapısı korunmak suretiyle
Safiye Sultan Kafesi olarak kullanılmaktadır. Bu denli ciddi bir Yahudi
nüfusunun yaşamını sürdürdüğü Hasköy sırtlarında Tutacı Sokak ile
Yıldırım Sokak arasında kalan Avrupa'nın da en eski Yahudi
mezarlıklarından biri bulunmaktadır. 1582'de Kasımpaşa'da bulunan
mezarlığın zarar görmesinin ardından Sultan Bayezid'in 3 Kasım 1582
tarihli yazılı izninden sonra mezarlar Hasköy bölgesine defnedilmiştir.
Tarih içinde kapasitesi giderek büyütülen Hasköy Yahudi mezarlığı 182.5
dönümdür. Kırılmış ve bir hayli zarar görmüş mezar taşları ve lahitler
Yahudi cemaati tarafından koruma altına alındıktan sonra Tel Aviv ve
Pensilvanya Üniversitelerinin araştırma sahası olmuş, mezar taşları
hakkında yapılan tipoloji çalışması sonucunda Bizans Yahudileri
haricinde Makedonya, Cezayir, Fransa, İtalya, İspanya ve Yunanistan
başta olmak üzere onlarca ülkeden göç ettiği belirlenen Yahudilere ait
mezar taşları ve lahitler bulunmuştur. Taşların yatay, dikey ve prizma
gibi farklı şekillerde konumlandırılmış olması ölenlerin farklı bölge,
gelenek ve inanç gruplarından geldiğinin bir kanıtı olarak
sayılmaktadır. Aynı bölgede yer alan bir de küçük Karay mezarlığı gözden
kaçmamaktadır.

Kiremitçi Ahmet Cami'nin minaresi
Rum kültürünün de izlerinin görüldüğü bölgede Hasköy
sırtlarına doğru gelindiğinde Baçtar Sokakta bulunan ve ikonlarıyla
dikkat çeken Aya Paraskevi Rum Ortodoks Kilisesinin yanı sıra aynı yerde
Ayazma Sokak ile Mezarlık Sokağın birleştiği noktada yer alan Yahudi,
Hristiyan ve Müslüman mezarlıkları arasında da Rum Ortodokslara ait bir
ayazma bulunmaktadır. Hasköy sahilde bulunan 18.yüzyıla ait Osmanlı
yapısı olma özelliği taşıyan, çıpa ve zincir üretimi ile Osmanlı
Denizciliğine önemli katkı sağlayan tarihi Osmanlı Lengerhanesi ve
Şirket-i Hayriye Tersanesi, 1991'de Koç grubu tarafından alınarak
restore edilmiş ve günümüzde Sanayi Müzesi olarak kullanılma noktasına
getirilmiştir. Müzenin hemen karşısında Kırmızı Minare Sokakta 1591'de
inşa edilmiş ve minaresi tuğladan yapılmış olan Kiremitçi Ahmet Cami
bulunmaktadır. Bu sokaktan yukarıya doğru çıkıldığında Kalaycı Bahçe
Caddesinde bulunan ve yapıldığı tarih tam olarak bilinmeyen Hacı Şaban
Cami dikkat çekmektedir. Sahil boyunca uzanan yemyeşil parkın tersane
duvarı bitiminde bulunan (halk arasında Kuşkonmaz Cami olarak bilinen)
ve 15.yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilen Handan Ağa Cami içini süsleyen
çinileri ve mimari açıdan ilgi çeken ahşap yapısıyla Hasköy'e ayrı bir
hava katar.

Bu renkli Osmanlı köyü Hasköy, 5 Aralık 1883'te korkunç bir
yangına ev sahipliği yapar. Lodos yönünden esen sert güneybatı
rüzgarıyla birlikte hemen her yere yayılır. Osmanlı toplumundan kalma
meşhur bir söz vardır: "İstanbul'un yangını, Anadolu'nun salgını" diye.
Ahşap yalıları, maun kayıkları, yedi tepesi ile bilinen bu güzelim kent,
yangınlarıyla da meşhurdur ne yazık ki. Tarihin önemli bir katmanının
kül olduğu bu yangından sonra bölgedeki kültürel çeşitlilik önce 1923-24
tarihlerinde gerçekleşen Nüfus Mübadelesi ile bölgeden giden Rumların
ardından yerini sessizliğe bırakır. İkinci Dünya Savaşı sonrası
Yahudilerin hem yurt dışına hem İstanbul'un diğer semtlerine göçü ile
ayrı bir katmanını kaybeden Hasköy, 6-7 Eylül Pogromu sonrası son kalan
Rum ve Ermenilerin de semti terk etmesiyle yalnız kalır, Haliç
kıyısında. Tek kalanlar Osmanlı zamanından kalma eski Hasköylü Türkler
ve Müslümanlardır artık. Onların da önemli bir bölümünün kentin çeşitli
bölgelerine taşınmalarıyla kendi yaşadıkları yerlerden kendi
kültürlerini getiren göçmenlerin uğrak bölgesi haline gelir ve onlarla
da farklı katmanlara sahip olur, Hasköy. Hiç eskimeyen bu Osmanlı semti,
yapıları, mezarlıkları, müzeleri, sokakları, taş kaldırımları,
camileri, sinagogları ve kiliseleri ile tarih haritalarının bir
sayfasıdır aslında, içinde mutlu anılarla birlikte "korkunç hüzünler
taşıyan"...
Kaynakça
ÖZTUNA, Yılmaz. (1986). Osmanlı Devleti Tarihi. İstanbul: Faisal Finans Kurumu Yayını.
BELGE, Murat. (1995). İstanbul Gezi Rehberi. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
GÜLERYÜZ, Naim. (2008). İstanbul Sinagogları. İstanbul: Gözlem Gazetecilik.
Sami Mert EĞİLMEZER
Tarih Kronikleri
samiegilmezer@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder