13 Mart 2015 Cuma

Hüzünlü Bir İstanbul Semti: Hasköy

Şair ne güzel diyor;

Ve Haliç çocuk dişleri gibi dedim. Gülünce çıkan... 

Ve korkunç hüzünler taşıyan...
Bu sözlerle başlayan dizeleri kaleme alan şair 2008'de hayatını kaybedip aramızdan ayrılan İlhan Berk. Bu dizeleri okuyunca bugün size İstanbul'un, İslambol'un, Kostantiniyye'nin, Konstantinopolis'in, Nova Roma'nın, Augusta Antonina'nın, Byzantion'un her ne derseniz deyin tarihsel katman açısından yorgun ve yaşlı kentin, en eski yerleşim yerlerinden birini anlatmak istedim: Hasköy. İlhan Berk, Haliç'in hem mutlu hem hüzünlü iki yüzünü tarif etti ya az önce, anlatacağım Hasköy bu dizelerin "Ve korkunç hüzünler taşıyan..." ifadesine hayat veriyordu ancak.

Arapça bir sözcük olan has, "ayrı, ayrılan, özel ve seçkin" anlamlarına geliyor. Etimolojik anlamı itibarıyla özel ve seçkin bir yer olarak karşımıza çıkar. Hasköy, Beyoğlu ilçesine bağlı bulunan Haliç kıyısındaki tarihi semtlerden biridir. Kültürel çeşitliliğinde bir ifadesi olarak karşımıza çıkan Hasköy'ün bu kültürel katmanından, Yılmaz Öztuna tarafından 1986'da kaleme alınan "Osmanlı Devleti Tarihi" kitabının ikinci cildinde şu şekilde bahsedilmektedir:
11 mahalle Yahudilerden, 2 mahalle Rumlardan, 1 mahalle Ermenilerden ve 1 mahalle de Türklerden oluşuyordu. (ÖZTUNA, 1986: 263)
Osmanlı kayıtlarından da anladığımız üzere Hasköy semti, Yahudi, Rum, Ermeni ve Türklerden oluşan dört katmanlı kültürel ve inanç çeşitliliğine sahipti. Bizans döneminde bölgeye yerleşen Karay Yahudilerinin (Yahudi dininin Karai mezhebine bağlı bulunan topluluklara verilen isimdir. Karay topluluğunun büyük çoğunluğu "Yahudi Türkler" olarak bilinen Hazar Türklerinden oluşmaktadır) ardından, 17.yüzyılın ilk yarısında Osmanlı döneminde Yeni Cami'nin inşası sırasında Eminönü'nde yaşayan Seferad (Başta İspanya olmak üzere İtalya, Portekiz, Kuzey Afrika kısacası Akdeniz ikliminde yaşamını sürdüren Yahudileri tanımlayan bir ifadedir. Konuştukları dil Eski İspanyolca ve İbranice kökenli Ladino dilidir) ve Aşkenaz Yahudileri (Aşkenaz, Almanya ve Orta Avrupa Yahudi topluluklarını tanımlayan bir ifadedir. Konuştukları dil Cermen kökenli Yidiş dilidir) de Hasköy bölgesine yerleştirilmişlerdi. Hasköy'deki Yahudi mirasının izleri uzun yıllar sokak adlarında bile hissedilmiş olsa da zamanla değişen sokak isimleriyle tarihe karışmışlardır.

Maalem Sinagogunun içinden bir görünüm

1995 yılında Murat Belge tarafından kaleme alınan "İstanbul Gezi Rehberi" eserinde değişen sokak isimlerinin eski ve yeni adları şu şekilde aktarılıyor: 
Basmacı Avram Sokağı, Basmacı Ruşen Sokağına, Terzi Hayim Sokağı da Terzi Kasım Sokağına dönüşmüştür. (BELGE, 1995: 248)
Günümüzde Hasköy iskelesinin karşısındaki Aziz Sokakta yer alan Karay Yahudilerinin geleneklerine göre yer seviyesinden aşağı bir zemine inşa edilmiş Kal Ha Kadoş Be Muşta Bene Mikra veya diğer adıyla Karaim Sinagogu ve aynı sokakta bulunan Sefarad Yahudileri tarafından yaptırılmış Maalem Sinagogu tarihi miraslarını korumaktadırlar. Naim Güleryüz tarafından 2008'de kitaplaştırılan "İstanbul Sinagogları" çalışmasında, Mektep Sokakta bulunan Yahudi cemaatine ait ihtiyarlar yurdu olarak faaliyet gösteren binanın kısa geçmişini şöyle aktarıyor: 
1874 yılında Evrensel Yahudi Birliği anlamına gelen Alliance Israélite Universelle veya Alliance (Alyans) tarafından yaptırılmış ve uzun yıllar Yahudi okulu olarak hizmet verdikten sonra 1961'e kadar Hasköy Musevi İlköğretim Okulu ve yanındaki Musevi Ruhban Lisesi (Seminario) olarak hizmet vermiştir. (GÜLERYÜZ, 2008: 187)
Hasköy Köprüsü karşısındaki parkın yanında bulunan tarihi Ezger Sinagogu, cemaatinin bölgeden göç etmesinden sonra günümüzde tarihi yapısı korunmak suretiyle Safiye Sultan Kafesi olarak kullanılmaktadır. Bu denli ciddi bir Yahudi nüfusunun yaşamını sürdürdüğü Hasköy sırtlarında Tutacı Sokak ile Yıldırım Sokak arasında kalan Avrupa'nın da en eski Yahudi mezarlıklarından biri bulunmaktadır. 1582'de Kasımpaşa'da bulunan mezarlığın zarar görmesinin ardından Sultan Bayezid'in 3 Kasım 1582 tarihli yazılı izninden sonra mezarlar Hasköy bölgesine defnedilmiştir. Tarih içinde kapasitesi giderek büyütülen Hasköy Yahudi mezarlığı 182.5 dönümdür. Kırılmış ve bir hayli zarar görmüş mezar taşları ve lahitler Yahudi cemaati tarafından koruma altına alındıktan sonra Tel Aviv ve Pensilvanya Üniversitelerinin araştırma sahası olmuş, mezar taşları hakkında yapılan tipoloji çalışması sonucunda Bizans Yahudileri haricinde Makedonya, Cezayir, Fransa, İtalya, İspanya ve Yunanistan başta olmak üzere onlarca ülkeden göç ettiği belirlenen Yahudilere ait mezar taşları ve lahitler bulunmuştur. Taşların yatay, dikey ve prizma gibi farklı şekillerde konumlandırılmış olması ölenlerin farklı bölge, gelenek ve inanç gruplarından geldiğinin bir kanıtı olarak sayılmaktadır. Aynı bölgede yer alan bir de küçük Karay mezarlığı gözden kaçmamaktadır.

Kiremitçi Ahmet Cami'nin minaresi
             Rum kültürünün de izlerinin görüldüğü bölgede Hasköy sırtlarına doğru gelindiğinde Baçtar Sokakta bulunan ve ikonlarıyla dikkat çeken Aya Paraskevi Rum Ortodoks Kilisesinin yanı sıra aynı yerde Ayazma Sokak ile Mezarlık Sokağın birleştiği noktada yer alan Yahudi, Hristiyan ve Müslüman mezarlıkları arasında da Rum Ortodokslara ait bir ayazma bulunmaktadır. Hasköy sahilde bulunan 18.yüzyıla ait Osmanlı yapısı olma özelliği taşıyan, çıpa ve zincir üretimi ile Osmanlı Denizciliğine önemli katkı sağlayan tarihi Osmanlı Lengerhanesi ve Şirket-i Hayriye Tersanesi, 1991'de Koç grubu tarafından alınarak restore edilmiş ve günümüzde Sanayi Müzesi olarak kullanılma noktasına getirilmiştir. Müzenin hemen karşısında Kırmızı Minare Sokakta 1591'de inşa edilmiş ve minaresi tuğladan yapılmış olan Kiremitçi Ahmet Cami bulunmaktadır. Bu sokaktan yukarıya doğru çıkıldığında Kalaycı Bahçe Caddesinde bulunan ve yapıldığı tarih tam olarak bilinmeyen Hacı Şaban Cami dikkat çekmektedir. Sahil boyunca uzanan yemyeşil parkın tersane duvarı bitiminde bulunan (halk arasında Kuşkonmaz Cami olarak bilinen) ve 15.yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilen Handan Ağa Cami içini süsleyen çinileri ve mimari açıdan ilgi çeken ahşap yapısıyla Hasköy'e ayrı bir hava katar.


             Bu renkli Osmanlı köyü Hasköy, 5 Aralık 1883'te korkunç bir yangına ev sahipliği yapar. Lodos yönünden esen sert güneybatı rüzgarıyla birlikte hemen her yere yayılır. Osmanlı toplumundan kalma meşhur bir söz vardır: "İstanbul'un yangını, Anadolu'nun salgını" diye. Ahşap yalıları, maun kayıkları, yedi tepesi ile bilinen bu güzelim kent, yangınlarıyla da meşhurdur ne yazık ki. Tarihin önemli bir katmanının kül olduğu bu yangından sonra bölgedeki kültürel çeşitlilik önce 1923-24 tarihlerinde gerçekleşen Nüfus Mübadelesi ile bölgeden giden Rumların ardından yerini sessizliğe bırakır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Yahudilerin hem yurt dışına hem İstanbul'un diğer semtlerine göçü ile ayrı bir katmanını kaybeden Hasköy, 6-7 Eylül Pogromu sonrası son kalan Rum ve Ermenilerin de semti terk etmesiyle yalnız kalır, Haliç kıyısında. Tek kalanlar Osmanlı zamanından kalma eski Hasköylü Türkler ve Müslümanlardır artık. Onların da önemli bir bölümünün kentin çeşitli bölgelerine taşınmalarıyla kendi yaşadıkları yerlerden kendi kültürlerini getiren göçmenlerin uğrak bölgesi haline gelir ve onlarla da farklı katmanlara sahip olur, Hasköy. Hiç eskimeyen bu Osmanlı semti, yapıları, mezarlıkları, müzeleri, sokakları, taş kaldırımları, camileri, sinagogları ve kiliseleri ile tarih haritalarının bir sayfasıdır aslında, içinde mutlu anılarla birlikte "korkunç hüzünler taşıyan"... 

Kaynakça
ÖZTUNA, Yılmaz. (1986). Osmanlı Devleti Tarihi. İstanbul: Faisal Finans Kurumu Yayını.
BELGE, Murat. (1995). İstanbul Gezi Rehberi. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
GÜLERYÜZ, Naim. (2008). İstanbul Sinagogları. İstanbul: Gözlem Gazetecilik. 

Sami Mert EĞİLMEZER
Tarih Kronikleri
samiegilmezer@gmail.com

Hiç yorum yok: