BUYRUN ŞİİR OKUYALIM....İdealleri olan bir insan görelim ...
O kadar güzeller ki , şiirlerinden hangisini seçeceğimi şaşırdım inanın....
*************
FEDERİCO GARCİA LORCA
HOŞÇA KALIN
Ölürsem
Açık bırakın balkonu.
Çocuk portakal yer.
(Balkonumdan görürüm onu.)
Orakçı ekin biçer.
(Balkonumdan duyarım onu.)
Ölürsem
Açık bırakın balkonu!
Çeviri: A. KADİR – Afşar TİMUÇİN
***************************
NE GÜZEL BİR ŞİİR
gelmek istemiyor gece
ne sen gelebiliyorsun o yüzden
ne de ben gidebiliyorum.
ama ben gideceğim.
akrepten bir güneş şakağımı yese de.
ama sen geleceksin.
dilin tuzlu yağmurlarca yakılmış.
gelmek istemiyor gün.
ne sen gelebiliyorsun o yüzden.
ne de ben gidebiliyorum.
ama ben gideceğim.
kurbağalara atarak ağzımda çiğnediğim karanfili.
ama sen geleceksin.
çamurlu lağımından karanlığın.
gelmek istemiyor.
ne gün,
ne gece.
ölebiliriz o yüzden.
ben senin uğruna.
sen de benim...
************************
ÜÇ NEHİR ÜSTÜNE KÜÇÜK BALAD
Akar Guadalkuivir
Portakal ve zeytin bahçelerinin gölgesinde
Senin iki nehrin Granada
Düşer karlardan, vadilere
Ah sevda
Geri gelmez bir daha
Guadalkuivir kıvrımlarında
Yanar tutuşur nar çiçekleri
Akar nehirlerin Granada
Bir kanla, gözyaşıyla öteki
Ah sevda
Karıştı rüzgâra
Sevilla’da zarif
Yollar açılmıştır yelkenlilere
Senin nehirlerinde Granada
İniltilerdir yüzen sade
Ah sevda
Geri gelmez bir daha
Guadalkuivir? Çan kulesi
Ve rüzgâr, limon bahçesinde.
Dauro, Genil, ölü kilisecikler
Nehirlerin denize kavuştuğu yerde
Ah sevda
Karıştı rüzgâra
Sular taşıyıp götürürler mi
Çürüyen acının ateşlerini?
Ah sevda
Geri gelmez bir daha
Endülüs, portakal çiçeği alır
Ve zeytin dalları, denizlere
Ah sevda
Karıştı rüzgâra
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU
*************
SEVİLLA NİNNİSİ
Deniz nedir bilmiyor
bu küçük kaplumbağa;
onu çingene doğurmuş,
atıvermiş sokağa.
Ya! denizi yok,
yo! denizi yok;
denizi yok,
salıvermişler sokağa.
Bu minnacık oğlanın
beşiği yok;
babacığı marangoz,
yapıverir bir tane.
Federico Garcia LORCA
Çeviri: Sait MADEN
*************************
UYKUDA GEZEN AŞK MACERASI
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar.
Yeşil rüzgar. Yeşil dallar.
Uzaktaki denizin üstünde vapur
ve dağın üstünde at.
Belinin çevresinde gölgeyle
o balkonun üstünde görür rüya.
yeşil et, yeşil saç onun,
gümüş gözlerle soğuk.
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar.
Çingene ayının altında,
bütün şeyler onu gözetliyorlar
ve göremez onları o kız.
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar.
Büyük kırağı düşmüş yıldızlar
gölgenin balığıyla gelirler
şafağın yolunu açan.
İncir ağacı rüzgarını ovalar
zımpara kağıdıyla dallarının,
ve, kurnaz kedi, orman,
kolay kırılan liflerini diken diken yapar.
Fakat kim gelecek olan? Ve nereden?
O hala balkonda
yeşil et, yeşil saç onun,
rüya görerek içinde acı denizin.
–Arkadaşım, değiş tokuş etmek istiyorum ben
atımı onun evi için,
semerimi onun aynası için,
bıçağımı onun battaniyesi için.
Arkadaşım, ben kanayarak gelirim
Kabra'nın geçitlerinden.
–Mümkün olsaydı eğer, oğlum benim,
Yardım ederdim sana ben bu değiş tokuşu saptamak için.
Fakat şimdi ben, ben değilim,
Ne de evimdir benim, şimdi benim evim.
–Arkadaşım, ölmek istiyorum ben
temiz bir şekilde, yatağımda benim,
demirden, mümkünse eğer,
ince battaniyelerle iki renkli pamuklu kumaştan.
Aldığım yarayı görmez misin sen benim
bağrımdan ta gırtlağıma kadar?
–Senin beyaz gömleğin büyüttü
susuz kalmış koyu kahverengi güller.
Kanın sızar ve yok olur gözden
kuşağının köşeleri etrafında.
Fakat şimdi, ben ben değilim,
Ne de evimdir benim şimdi benim evim.
–Bırak beni çıkayım yukarıya, en azından,
yüksek balkonlara kadar.
Bırak beni çıkayım yukarıya! Bırak beni,
yeşil balkonlara kadar.
İçlerinde suyun gümbürdediği
ay parmaklıklarına.
Şimdi yukarı çıkar iki arkadaşlar,
yüksek balkonlara kadar.
Bir iz bırakarak kandan.
Bir iz bırakarak gözyaşlarından.
Teneke çan sarmaşıklar
titriyorlardı üstünde çatıların.
Bin adet kristal darbukalar
şafak ışığında vurdular.
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar,
yeşil rüzgar, yeşil dallar.
İki arkadaşlar yukarı çıktılar.
Bıraktı ağızlarında
şiddetli rüzgar, garip bir tad
safradan, naneden ve reyhandan.
Arkadaşım, nerededir o söyle bana?
nerededir acı kızın senin?
Kaç defa bekledi o senin için!
Kaç defa beklerdi o senin için,
soğuk yüz, siyah saç,
üzerinde bu yeşil balkonun!
Üzerinde sarnıç ağzının
sallanıyordu çingene kız,
yeşil et, yeşil saç onun,
gözlerle soğuk gümüşten.
Bir saçağı ayın
yukarda onu suyun üstünde tutar.
Gece samimi oldu
sanki küçük bir meydan.
Sarhoş ? Guardia Siviller?
yumrukluyorlardı üstünde kapının.
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar.
Yeşil rüzgar. Yeşil dallar.
Uzaktaki denizin üstünde vapur
ve dağın üstünde at.
Çeviren: Vehbi Taşar
(şiirin hikayesi Vehbi Taşar 'dan alıntı)
İspanya iç savaşı konusunda yazılan en güzel şiir olarak bilinen ve Picasso'nun gene İspanya İç Savaşı konusunda yaptığı çok ünlü Guernica isimli resmiyle karşılaştırılan bu şiir üç kişinin harbin zalimliği karşısında nasıl bir araya geldiğini anlatan bir masaldır. Bu üç kişiden birisi şiir başlamadan önce öldürülmüş olan bir çingene kızı. İkincisi dağlarda kaçakçılık yaparken vurulup yaralanan ve kızı babasından istemeye gelmiş olan genç bir adam. Kızın ölü olduğunu anlayınca babasıyla arasında geçen konuşma şiirin üçüncü kıtasında başlıyor. Bildiğiniz gibi Lorca'nın kendisinin de ?Guardias Civiles? denilen Franko faşizmi tarafından kurşuna dizildiği bu savaşta, ilk hedef komünistler, çingeneler, homoseksüeller ve Franko taraftarı olmayan sanatçılar olmuştur.
Federico Garcia LORCA
( 38 yaşında kurşuna dizilerek öldürüldü..)
İspanyol şair, müzisyen, ressam ve oyun yazarı
1899 -1936
Yüzyılının en büyük iki İspanyol şairinden biri olarak kabul edilir.
Babası Granada’da toprak sahibiydi. Lorca böylece İspanyol halkını yakından tanıma olanağını buldu. Dadısından dinlediği geleneksel İspanyol baladları ve çingene öyküleri ile büyüdü. Ailesinin daha çocuk yaşlarda satın aldığı bir kukla tiyatrosu, sanatçının tiyatroyla tanışmasına önemli bir vesile oldu. Lorca’nın gençlik yılları çingeneler arasında şiirler yazarak ve şarkılar söyleyerek geçti. Colegio Del Sagrago Corazon des Jesus adlı Cizvit okulu’ndan sonra Granada Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Hukukun yanı sıra edebiyat, tiyatro, müzik ve resimle ilgilendi, uğraştı. 1918’de ilk kitabını yayımladı. 1919’da Madrid’e yerleşti. Madrid’de verimli bir kültür ortamı buldu; İspanyol folklorunu inceledi. Rafael Alberti, Vicente Aleixandre, Juan Ramon Jimenez, Salvador Dali, Pedro Salinas ve Luis Bunuel ile dostluk kurdu. Yayımladığı şiir kitapları müthiş ilgi uyanırdı. 1930’da Amerika’ya çağrıldı, birçok konferans verdi. 1933’te ikinci kez Amerika’ya gitti; Arjantin, Brezilya ve Uruguay’ı dolaştı. 1934’te İspanya’ya döndüğünde ortalığı karışmış buldu. Hükümet sağcıların eline geçmişti. Maden işçilerinin ayaklanması silah zoruyla bastırılmıştı. Lorca bir yandan şiirlerini yazıyor, bir yandan tiyatrolarını oynatıyordu. 1936’da solcular başa geçince birkaç ay içerisinde toplumsal durum gerginleşti. Faşistler suikastlara girişiyor, halk da bu suikastlara karşılık veriyordu. Lorca için Granada’ya dönmekten başka çıkar yol kalmamıştı. Ama o Granada’ya döndükten bir iki gün sonra, ayaklanan Franco’cular Güney İspanya’yı ele geçirdiler ve etnik-ideolojik temizliğe başladılar. On beş bin kişiyi kurşuna dizdiler. Lorca da tutuklandı, 19 Ağustos 1936’da Falanjistler tarafından kurşuna dizildi. Şiirde, politikada ve ahlak anlayışında modernliğin savunucusu olan Lorca, eşcinsel tercihi nedeniyle Katolik kilisesi ile arası açılmıştır. Lorca için çağdaşlarının “en yaratıcısı, en gelenekseli ve en İspanyol’u” tanımı kullanılmaktadır.
TABLO : Guernica / PABLO PICASSO
Guernica Bombardımanı: (26 Nisan 1937), İspanya İç Savaşı sırasında Bask şehri Guernica'ya yapılan, geniş çaplı yıkıma ve pek çok sivilin ölümüne sebep olan hava saldırısıdır. Alman Luftwaffe kuvvetlerine bağlı "Condor Legion'a (Kondor Lejyonu)" ve faşist İtalyan yönetimine ait "Aviazione Legionaria'ya (Lejyoner Hava Kuvvetleri)" ait uçakların gerçekleştirdiği saldırının askeri adı Operation Rügen'dir.
Kondor Lejyonu tamamıyla Milliyetçi güçlerin emrindeydi. Saldırı emri, Kondor Lejyonu komutanı olan Richthofen'a İspanyol komuta merkezinden gönderildi.
Cumhuriyetçiler'in geri çekilme yollarını kısıtlamak için, Renteria banliyösündeki yolların ve köprünün bombalanmasını emretti.
Guernica'da kırk ton bomba kullanıldığını dikkate alarak YAPILAN HESAPLARA göre, 1.654 ölü, ton başına 41 ölü anlamına geliyordu. Şubat 1945'te Dresden'e yapılan hava saldırısında 3.431 ton bomba kullanılmış, ton başına 7,2 ila 10,2 ölüm olmuştu. ( İBRETLİK HESAPLAR) KASABANIN NÜFUSU 5.000.Dİ.
Guernica olayı kısa sürede, savaş sebebiyle sivillerin acı çekmesinin sembolü haline geldi.
Pablo Picasso 1937'de Guernica isimli tabloyu, olaydan etkilenerek çizdi. Paris'te sürgünde bulunan İspanyol Cumhuriyetçi Hükümeti, Paris Dünya Fuarı'nda sergilenmek üzere Picasso'ya bir tablo sipariş etmişti. Bu daveti kabul eden ressam, bombardıman gerçekleşene kadar, çizeceği resme ilişkin ilham bulamamıştı. Tablo 1937 Dünya Fuarı'ndaki Cumhuriyetçi İspanya pavyonunda sergilendi. İspanya'nın demokrasiye yeniden dönüşü sırasında bu tablo, Bask milliyetçiliğinin sembollerinden biri haline geldi. Bugün Madrid'deki Reina Sofía Müzesi'nde sergilenen tablonun goblen bir kopyası, New York'taki Birleşmiş Milletler binasının bir duvarında, Güvenlik Konseyi salonunun girişinde asılıdır. Tablonun kopyası buraya, savaşın korkunçluğunu anımsatması için asılmıştır.
TABLONUN DETAYLARI ....MUAZZAM , İNCELENMESİ GEREKLİ ...
( Bu da Şairin gizli dünyası , Dünya basını Dali’yle yaşadığı özel ilişki, çeşitli yazılara konu olmuş yıllar sonra..Bu konuyu ve tablolar ile şiirleri ayrıca yayınlamalıyım. Yoksa yazı bitmeyecek.....
“Neden bana o kadar az yazıyorsun
Dün öğleden sonra bir resim gördüm senden.
Ağlamak cesareti geldi geldi bana.
Ne kadar tatlı bir yaratıksın sen öyle...”
Teşekkürler Ali Şentürk
************************
Ah sevda
Karıştı rüzgâra
Sevilla’da zarif
Yollar açılmıştır yelkenlilere
Senin nehirlerinde Granada
İniltilerdir yüzen sade
Ah sevda
Geri gelmez bir daha..
.


O kadar güzeller ki , şiirlerinden hangisini seçeceğimi şaşırdım inanın....
*************
FEDERİCO GARCİA LORCA
HOŞÇA KALIN
Ölürsem
Açık bırakın balkonu.
Çocuk portakal yer.
(Balkonumdan görürüm onu.)
Orakçı ekin biçer.
(Balkonumdan duyarım onu.)
Ölürsem
Açık bırakın balkonu!
Çeviri: A. KADİR – Afşar TİMUÇİN
***************************
NE GÜZEL BİR ŞİİR
gelmek istemiyor gece
ne sen gelebiliyorsun o yüzden
ne de ben gidebiliyorum.
ama ben gideceğim.
akrepten bir güneş şakağımı yese de.
ama sen geleceksin.
dilin tuzlu yağmurlarca yakılmış.
gelmek istemiyor gün.
ne sen gelebiliyorsun o yüzden.
ne de ben gidebiliyorum.
ama ben gideceğim.
kurbağalara atarak ağzımda çiğnediğim karanfili.
ama sen geleceksin.
çamurlu lağımından karanlığın.
gelmek istemiyor.
ne gün,
ne gece.
ölebiliriz o yüzden.
ben senin uğruna.
sen de benim...
************************
ÜÇ NEHİR ÜSTÜNE KÜÇÜK BALAD
Akar Guadalkuivir
Portakal ve zeytin bahçelerinin gölgesinde
Senin iki nehrin Granada
Düşer karlardan, vadilere
Ah sevda
Geri gelmez bir daha
Guadalkuivir kıvrımlarında
Yanar tutuşur nar çiçekleri
Akar nehirlerin Granada
Bir kanla, gözyaşıyla öteki
Ah sevda
Karıştı rüzgâra
Sevilla’da zarif
Yollar açılmıştır yelkenlilere
Senin nehirlerinde Granada
İniltilerdir yüzen sade
Ah sevda
Geri gelmez bir daha
Guadalkuivir? Çan kulesi
Ve rüzgâr, limon bahçesinde.
Dauro, Genil, ölü kilisecikler
Nehirlerin denize kavuştuğu yerde
Ah sevda
Karıştı rüzgâra
Sular taşıyıp götürürler mi
Çürüyen acının ateşlerini?
Ah sevda
Geri gelmez bir daha
Endülüs, portakal çiçeği alır
Ve zeytin dalları, denizlere
Ah sevda
Karıştı rüzgâra
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU
*************
SEVİLLA NİNNİSİ
Deniz nedir bilmiyor
bu küçük kaplumbağa;
onu çingene doğurmuş,
atıvermiş sokağa.
Ya! denizi yok,
yo! denizi yok;
denizi yok,
salıvermişler sokağa.
Bu minnacık oğlanın
beşiği yok;
babacığı marangoz,
yapıverir bir tane.
Federico Garcia LORCA
Çeviri: Sait MADEN
*************************
UYKUDA GEZEN AŞK MACERASI
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar.
Yeşil rüzgar. Yeşil dallar.
Uzaktaki denizin üstünde vapur
ve dağın üstünde at.
Belinin çevresinde gölgeyle
o balkonun üstünde görür rüya.
yeşil et, yeşil saç onun,
gümüş gözlerle soğuk.
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar.
Çingene ayının altında,
bütün şeyler onu gözetliyorlar
ve göremez onları o kız.
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar.
Büyük kırağı düşmüş yıldızlar
gölgenin balığıyla gelirler
şafağın yolunu açan.
İncir ağacı rüzgarını ovalar
zımpara kağıdıyla dallarının,
ve, kurnaz kedi, orman,
kolay kırılan liflerini diken diken yapar.
Fakat kim gelecek olan? Ve nereden?
O hala balkonda
yeşil et, yeşil saç onun,
rüya görerek içinde acı denizin.
–Arkadaşım, değiş tokuş etmek istiyorum ben
atımı onun evi için,
semerimi onun aynası için,
bıçağımı onun battaniyesi için.
Arkadaşım, ben kanayarak gelirim
Kabra'nın geçitlerinden.
–Mümkün olsaydı eğer, oğlum benim,
Yardım ederdim sana ben bu değiş tokuşu saptamak için.
Fakat şimdi ben, ben değilim,
Ne de evimdir benim, şimdi benim evim.
–Arkadaşım, ölmek istiyorum ben
temiz bir şekilde, yatağımda benim,
demirden, mümkünse eğer,
ince battaniyelerle iki renkli pamuklu kumaştan.
Aldığım yarayı görmez misin sen benim
bağrımdan ta gırtlağıma kadar?
–Senin beyaz gömleğin büyüttü
susuz kalmış koyu kahverengi güller.
Kanın sızar ve yok olur gözden
kuşağının köşeleri etrafında.
Fakat şimdi, ben ben değilim,
Ne de evimdir benim şimdi benim evim.
–Bırak beni çıkayım yukarıya, en azından,
yüksek balkonlara kadar.
Bırak beni çıkayım yukarıya! Bırak beni,
yeşil balkonlara kadar.
İçlerinde suyun gümbürdediği
ay parmaklıklarına.
Şimdi yukarı çıkar iki arkadaşlar,
yüksek balkonlara kadar.
Bir iz bırakarak kandan.
Bir iz bırakarak gözyaşlarından.
Teneke çan sarmaşıklar
titriyorlardı üstünde çatıların.
Bin adet kristal darbukalar
şafak ışığında vurdular.
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar,
yeşil rüzgar, yeşil dallar.
İki arkadaşlar yukarı çıktılar.
Bıraktı ağızlarında
şiddetli rüzgar, garip bir tad
safradan, naneden ve reyhandan.
Arkadaşım, nerededir o söyle bana?
nerededir acı kızın senin?
Kaç defa bekledi o senin için!
Kaç defa beklerdi o senin için,
soğuk yüz, siyah saç,
üzerinde bu yeşil balkonun!
Üzerinde sarnıç ağzının
sallanıyordu çingene kız,
yeşil et, yeşil saç onun,
gözlerle soğuk gümüşten.
Bir saçağı ayın
yukarda onu suyun üstünde tutar.
Gece samimi oldu
sanki küçük bir meydan.
Sarhoş ? Guardia Siviller?
yumrukluyorlardı üstünde kapının.
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar.
Yeşil rüzgar. Yeşil dallar.
Uzaktaki denizin üstünde vapur
ve dağın üstünde at.
Çeviren: Vehbi Taşar
(şiirin hikayesi Vehbi Taşar 'dan alıntı)
İspanya iç savaşı konusunda yazılan en güzel şiir olarak bilinen ve Picasso'nun gene İspanya İç Savaşı konusunda yaptığı çok ünlü Guernica isimli resmiyle karşılaştırılan bu şiir üç kişinin harbin zalimliği karşısında nasıl bir araya geldiğini anlatan bir masaldır. Bu üç kişiden birisi şiir başlamadan önce öldürülmüş olan bir çingene kızı. İkincisi dağlarda kaçakçılık yaparken vurulup yaralanan ve kızı babasından istemeye gelmiş olan genç bir adam. Kızın ölü olduğunu anlayınca babasıyla arasında geçen konuşma şiirin üçüncü kıtasında başlıyor. Bildiğiniz gibi Lorca'nın kendisinin de ?Guardias Civiles? denilen Franko faşizmi tarafından kurşuna dizildiği bu savaşta, ilk hedef komünistler, çingeneler, homoseksüeller ve Franko taraftarı olmayan sanatçılar olmuştur.
Federico Garcia LORCA
( 38 yaşında kurşuna dizilerek öldürüldü..)
İspanyol şair, müzisyen, ressam ve oyun yazarı
1899 -1936
Yüzyılının en büyük iki İspanyol şairinden biri olarak kabul edilir.
Babası Granada’da toprak sahibiydi. Lorca böylece İspanyol halkını yakından tanıma olanağını buldu. Dadısından dinlediği geleneksel İspanyol baladları ve çingene öyküleri ile büyüdü. Ailesinin daha çocuk yaşlarda satın aldığı bir kukla tiyatrosu, sanatçının tiyatroyla tanışmasına önemli bir vesile oldu. Lorca’nın gençlik yılları çingeneler arasında şiirler yazarak ve şarkılar söyleyerek geçti. Colegio Del Sagrago Corazon des Jesus adlı Cizvit okulu’ndan sonra Granada Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Hukukun yanı sıra edebiyat, tiyatro, müzik ve resimle ilgilendi, uğraştı. 1918’de ilk kitabını yayımladı. 1919’da Madrid’e yerleşti. Madrid’de verimli bir kültür ortamı buldu; İspanyol folklorunu inceledi. Rafael Alberti, Vicente Aleixandre, Juan Ramon Jimenez, Salvador Dali, Pedro Salinas ve Luis Bunuel ile dostluk kurdu. Yayımladığı şiir kitapları müthiş ilgi uyanırdı. 1930’da Amerika’ya çağrıldı, birçok konferans verdi. 1933’te ikinci kez Amerika’ya gitti; Arjantin, Brezilya ve Uruguay’ı dolaştı. 1934’te İspanya’ya döndüğünde ortalığı karışmış buldu. Hükümet sağcıların eline geçmişti. Maden işçilerinin ayaklanması silah zoruyla bastırılmıştı. Lorca bir yandan şiirlerini yazıyor, bir yandan tiyatrolarını oynatıyordu. 1936’da solcular başa geçince birkaç ay içerisinde toplumsal durum gerginleşti. Faşistler suikastlara girişiyor, halk da bu suikastlara karşılık veriyordu. Lorca için Granada’ya dönmekten başka çıkar yol kalmamıştı. Ama o Granada’ya döndükten bir iki gün sonra, ayaklanan Franco’cular Güney İspanya’yı ele geçirdiler ve etnik-ideolojik temizliğe başladılar. On beş bin kişiyi kurşuna dizdiler. Lorca da tutuklandı, 19 Ağustos 1936’da Falanjistler tarafından kurşuna dizildi. Şiirde, politikada ve ahlak anlayışında modernliğin savunucusu olan Lorca, eşcinsel tercihi nedeniyle Katolik kilisesi ile arası açılmıştır. Lorca için çağdaşlarının “en yaratıcısı, en gelenekseli ve en İspanyol’u” tanımı kullanılmaktadır.
TABLO : Guernica / PABLO PICASSO
Guernica Bombardımanı: (26 Nisan 1937), İspanya İç Savaşı sırasında Bask şehri Guernica'ya yapılan, geniş çaplı yıkıma ve pek çok sivilin ölümüne sebep olan hava saldırısıdır. Alman Luftwaffe kuvvetlerine bağlı "Condor Legion'a (Kondor Lejyonu)" ve faşist İtalyan yönetimine ait "Aviazione Legionaria'ya (Lejyoner Hava Kuvvetleri)" ait uçakların gerçekleştirdiği saldırının askeri adı Operation Rügen'dir.
Kondor Lejyonu tamamıyla Milliyetçi güçlerin emrindeydi. Saldırı emri, Kondor Lejyonu komutanı olan Richthofen'a İspanyol komuta merkezinden gönderildi.
Cumhuriyetçiler'in geri çekilme yollarını kısıtlamak için, Renteria banliyösündeki yolların ve köprünün bombalanmasını emretti.
Guernica'da kırk ton bomba kullanıldığını dikkate alarak YAPILAN HESAPLARA göre, 1.654 ölü, ton başına 41 ölü anlamına geliyordu. Şubat 1945'te Dresden'e yapılan hava saldırısında 3.431 ton bomba kullanılmış, ton başına 7,2 ila 10,2 ölüm olmuştu. ( İBRETLİK HESAPLAR) KASABANIN NÜFUSU 5.000.Dİ.
Guernica olayı kısa sürede, savaş sebebiyle sivillerin acı çekmesinin sembolü haline geldi.
Pablo Picasso 1937'de Guernica isimli tabloyu, olaydan etkilenerek çizdi. Paris'te sürgünde bulunan İspanyol Cumhuriyetçi Hükümeti, Paris Dünya Fuarı'nda sergilenmek üzere Picasso'ya bir tablo sipariş etmişti. Bu daveti kabul eden ressam, bombardıman gerçekleşene kadar, çizeceği resme ilişkin ilham bulamamıştı. Tablo 1937 Dünya Fuarı'ndaki Cumhuriyetçi İspanya pavyonunda sergilendi. İspanya'nın demokrasiye yeniden dönüşü sırasında bu tablo, Bask milliyetçiliğinin sembollerinden biri haline geldi. Bugün Madrid'deki Reina Sofía Müzesi'nde sergilenen tablonun goblen bir kopyası, New York'taki Birleşmiş Milletler binasının bir duvarında, Güvenlik Konseyi salonunun girişinde asılıdır. Tablonun kopyası buraya, savaşın korkunçluğunu anımsatması için asılmıştır.
TABLONUN DETAYLARI ....MUAZZAM , İNCELENMESİ GEREKLİ ...
( Bu da Şairin gizli dünyası , Dünya basını Dali’yle yaşadığı özel ilişki, çeşitli yazılara konu olmuş yıllar sonra..Bu konuyu ve tablolar ile şiirleri ayrıca yayınlamalıyım. Yoksa yazı bitmeyecek.....
“Neden bana o kadar az yazıyorsun
Dün öğleden sonra bir resim gördüm senden.
Ağlamak cesareti geldi geldi bana.
Ne kadar tatlı bir yaratıksın sen öyle...”
Teşekkürler Ali Şentürk
************************
Ah sevda
Karıştı rüzgâra
Sevilla’da zarif
Yollar açılmıştır yelkenlilere
Senin nehirlerinde Granada
İniltilerdir yüzen sade
Ah sevda
Geri gelmez bir daha..
.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder