9 Ekim 2011 Pazar

şifalı bitkilerden





KEDİOTU


Kediotu (Valeriana officinalis); 1.5-2 m boyunda, çiçekleri beyaz veya açık-pembe renkli, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Kediotu; bitkisinin toprak altında kalan yapısı (yani rizomları) 5 cm uzunluğunda ve 2-3 cm çapındadır. Rizomların çevresinde 2-3 mm kalınlığında ve 10 cm uzunluğunda kökler bulunur. Köklerin üzeri sarımsı-esmer bir kabukla kaplıdır. Kediotu kökleri’ nin; baharlı bir lezzeti olup, kendisine has şiddetli ve özel bir kokusu vardır. Bu kokudan kediler çok hoşlanırlar. Hatta bazen kediler bu bitkinin köklerini çıkartır. Bu nedenle; botanik bahçelerinde (Avustralya ve Yeni Zelenda) yetiştirilen bu bitkiler, bir tel kafes ile korunmaya alınır. Aslında bitkiye “Kediotu" isminin verilmesinin asıl nedeni de budur. Kediotu; bütün Avrupa’ da, Orta Asya’ da, Japonya’ nın nemli bölgelerinde yetişmektedir. Nemli toprakları sevdikleri için ormanlar da ve nehir kenarlarında sıkca görülmektedir. Türkiye’ de ise Bursa-Uludağ ve Doğu Anadolu’ da rutubetli çayırlarda yetişmektedir. Türkiye’ de 10’ a yakın Kediotu (Valeriana) türü bulunmaktadır. Kediotu’ nun kurutulmuş kök ve rizomlarında; Actinidin, Chatinidin, nişasta, Valerien asidi, İsovalerien asidi, eterli alkaloitler, uçucu yağ (%0.5-2), şeker ve tanen bulunmaktadır. Bitkinin köklerine özel kokuyu veren madde, uçucu yağ içinde bulunan valerianik asit (valerenic acid) tir. Taze köklerde valepotriat ismi verilen bir grup etken madde vardır. İçlerinde en önemlisi valtrat olup, Kediotu (V. officinalis) köklerinde % 0.5-1 oranında bulunmaktadır. Kuzey Anadolu dağların da (Zigana dağlarında) yetişen V. alliariifolia köklerinde % 2.5, Güney ve Batı Anadolu da yaygın bir şekilde görülen V. dioscoridis köklerinde ise % 0.3-0.5 oranlarında valtrat olduğu tesbit edilmiştir. Kediotu’ nun sonbahar aylarında topraktan sökülen kökleri, yıkanarak toprak kalıntılarından temizlenir. Kesilmek suretiyle parçalar haline getirilir ve temiz bir zemine serilerek kurutulur.
Kediotu kökü;
modern hayatın bir etkisi olarak ön plana çıkan korku, gerginlik, ve sinirlilik hallerinde, bu durumlardan rahatlıkla kurtulabilmek için, yardımcı olabilecek çok değerli bir bitkidir. Etkisinin belirtileri, dalgınlık ve yorgunluğun aksine, rahatlatıcı bir canlılık olarak görülür. Geçmiş zamanlarda, yaraları iyileştirmek için kullanıldığı bilinmektedir. Amerikan yerlileri savaşçılarının yaraları üzerine, bitkinin taze yapraklarını ezerek hazırladıkları preparatları kullanırlardı. Kediotu’ nun kurutulmuş köklerinin öğütülmesi sonucunda elde edilen tozun da mikrop öldürücü etkisi vardır. Nevrasteni (zihinsel ve bedensel yorgunluk) ve histeri (bencillik, kapris, alınganlık...) durumlarında ise, kediotu kökü kullanılması neticesinde başarılı sonuçlar alındığı görülmüştür. Kediotu yüksek kan basıncını (hipertansiyon) düşürücü bir etki de gösterebilmektedir. Kediotu kökü; öncelikle uyuyamama ve uykuyu sürdürme sorunu olanlar tarafından kullanılabilir (Yatma zamanından 1 saat önce 2 kapsül). Genelde, sinir sisteminden kaynaklanan tüm rahatsızlıklara, spazmlara ve ağrılara karşı da kullanılabilir. Örnek verilecek olursa, baş ağrısı, migren, mide bulantısı, sinirsel kalp çarpıntıları, sinirsel mide şişkinlikleri, histeri, huzursuzluk, sinirlilik, endişe (anxiety), korku, karamsarlık, dişilik organı ağrıları, menopoz rahatsızlıkları ve çalışma ortamındaki veya özel yaşamdaki stres hallerine karşı başarıyla kullanılabilir. Günümüzün hızlı ve uğraşı gerektiren yaşam biçiminin oluşturduğu tüm rahatsızlıklardan, bireylerin sinir sistemlerinin güçlendirilmesi ve dengeye kavuşturulması ile üstesinden gelinebilir. Yukarıda sayılan hastalıklara, mide ve karın ağrıları, safrakesesi rahatsızlıkları, kalp bölgesindeki ağrılar ve sürekli kabızlık halleri de dahildir. Günümüzde, hayatta kalma savaşı veren veya özel hayatında stresle mücadele eden herkesin Kediotu kökü kullanması, kişinin bu savaş ve mücadeleden başarıyla çıkmasına çok yardım edecektir. En güvenilir yanı ise, alışkanlık veya bağımlılık yapacak herhangi bir madde taşımamasıdır. Son zamanlarda Kediotu ve Çarkıfelek yüksek tansiyon (hipertansiyon) hastaları için de özellikle tavsiye edilmeye başlanmıştır.


*********
GURMAR



Gurmar (Gymnema sylvestre); orta ve güney Hindistan’ ın tropik ormanlarında yetişen bir orman sarmaşığıdır. Yaprakları çiğnendiğinde, ağızda belirli bir süre için şeker tadının alınmasını engeller. Zaten bu yüzden; bitkinin Hintçe ismi olan Gurmar’ ın, “Şeker Yok Edici” anlamına gelmesi rastlantı değildir. Geleneksel olarak yaklaşık 2000 yıldır Hindistan ve Güney Asya’ da Tip1 ve Tip2 diyabet (şeker hastalığı) için doğal bir terapi olarak kullanılan bir bitkidir. Yaprakları yine aynı ülkede bazı mide rahatsızlıkları, kabızlık, ödem ve karaciğer rahatsızlıkları için de kullanılmaktadır. Gurmar, insülin salgısını artırıcı, şeker emilimini ve şekerin yağa dönüşüm sürecini de yavaşlatıcı özellikte bir bitkidir. Günlük beslenmemizde şekerden tamamen kaçınmak hemen hemen imkansızdır. Şeker (glükoz), yediğimiz veya içtiğimiz gıdalarda ister açıkça isterse gizli olsun, vücudumuzun ihtiyacından fazlası, karaciğer ve kaslarda direkt olarak, yağ dokusunda ise yağa dönüşerek depolanacaktır. İşte Gurmar size bu noktada dengeleyici bir yardımda bulunabilir.
Gurmar yaprakları;
 klorofil, resin, tartarik asit, formik asit, butirik asit, müsilaj, inositol, gimnemik asit (gymnemic acid), alkaloidler, betain ve kolin… içerirler. Bitki yapraklarının hipoglisemik (kan şekerini düşürücü) ve kan şekerini dengeleyici etkisi ilk olarak 1920 ‘lerin sonuna doğru yayınlanmıştır. Ancak bu etki çoğu hipoglisemik ilacın aksine, ani değil doğal olarak aşamalı bir etkidir. Bitkiye hipoglisemik etkiyi veren etken madde gimnemik asit olup, bitkinin modern kullanımında yapraklarından ekstre edilerek standardize (%25) edilmektedir. Günümüzde dünyanın pek çok yerinde ham yaprakları çiğnenerek değil, etken maddesi standart hale getirilmiş kapsülleri kullanılmaktadır. Gimnemik asit moleküllerinin şekli glükoza benzemektedir ve bu yüzden tat alma tomurcuklarının üstündeki reseptör yerlerini doldururlar. Böylece şeker molekülleri tarafından tat alma tomurcuklarının harekete geçirilmesi (aktivasyonu) engellenmiş olur ve şeker ya da tatlı yeme isteğinin önüne geçilir. Benzer şekilde Gimnemik asit molekülleri ince bağırsaktaki emici katmanlarda bulunan reseptör yerlerini de doldururlar ve kan şekeri seviyesinde azalma ile sonuçlanan bu süreçte, şeker moleküllerinin bağırsaktaki emilimini engellerler. Sağlıklı bir diyet ve egzersiz programı eşliğinde Gurmar bitkisi kilo kontrol planlarınıza da yardımcı olabilir. Ayrıca yüksek karbonhidratlı ve şekerli besinler tüketmeniz durumunda da şeker dengenizin kurulmasına elinden gelen katkıyı yapacaktır.

Hiç yorum yok: