SEVGİDaha önceki yazılarımda da üstüne basa basa vurguladığım gibi, dünyada en kutsal, en değerli şey nedir diye sorsalardı bana, herhalde hiç tereddütsüz “sevgidir”, “ merhamettir” derdim. “İnsanin sevildiğini bilmesidir.” derdim. “Daha da güzeli sevmeyi ve sevilmeyi bilmesidir.”
Sevmenin bir çılgınlık, ağlamanın bir zafiyet ya da, bir zayıflık olduğunu düşünenlere acıyorum. Oysaki sevmek, güçlü olmak, insan tarafımızı bulmak demektir. Sevmek; dünyaya, insana, hayvanlara, bitkilere yani doğaya hilesiz bakmak, doğayı ve doğadakileri her halleriyle benimsemek demektir. Vicdanimiz ve dürüstlüğümüzdür sevgi. Hayata umutlu bakışımız, yaşama sevgiyle sarılışımızdır. Bir kuşun kanadının kırılışına yüreğimizin titreyişidir, yanışıdır.
Sevenlere değil, asil dünyada sevmeyen, sevemeyen, sevilmeyen ve sevmesini bilmeyenlere acımalı. Sevebilen insan yasamı, yaşamın derinliğini, kendini ve ruhunun iç derinliğini keşfeden insandır. Aşk değil midir insanı erdemleştiren, güzelleştiren dostlar! Derinliğimiz, güzelliğimiz aşktan değil mi! Oysaki aldığımız kültür, içinde yasadığımız sistem ve zaman o kadar sahte ki... Gülüşler, dokunuşlar, bakışlar sevgi sözleri bile hepsi sahte geliyor insana.
“Benliği hor ve hakir kılıp, insani yükselten aşk ve sevgidir. Onsuz bütün beden tamahtan ibarettir. Tamah ise alçaltandır. Sevgi ve şefkat insanın, öfke ve şefkat ise hayvanın temel hasletleridir. Sevgi güneştir, ama kusurları örtmede gece gibi olun!” der Mevlana.
Aşk hilesiz sevmektir dostlar ve sevgiyi taa ruhunun derinlerinde hissedebilmektir. Bence sevebilen insan talihli insandır, güzel insandır, erdemli ve saygın insandır. Saygınlığı ve sevilmeyi hak eden insandır.
Güzelliklerin, inceliklerin öz kaynağı değil midir sevgi! Karda, kışta bile olsa insanin içini ısıtan, şiir duygusunu yeşerten, sevdaların mana tezgâhında dokunan ve bakınca gözlerde kutsal şiir gibi okunan, derin bir mana değil midir sevgi!
Sevgi, yüreğini güzelliklerle beslemek, ruhunu kinden, fesattan, hasetten, iftiradan yalandan, kıskançlıklardan, kötülüklerden arındırmak değil midir!
Yönünü sevgiye çeviren insan çevresine de sevgiyle, saygıyla bakmasını, yüreğini düşmanlıklardan, kirlerden; kinlerden arındırmasını bilir. Çünkü insanın içindeki canavarı dizginleyen bir güçtür sevgi. İçinde sevgi, merhamet taşımayan insanın, acıma duygusu da olmaz, düş kuramaz, düşünemez.. Dolayısıyla içinde sürekli başkalarına karsı kin, nefret, kötülük besler. Merhametsiz, acımasız ve zalim olur. Oysaki insan olarak her insanin mutlak sevmesi, düş kurması, düşünmesi, gülmesi ağlaması gerekmiyor mu? Hani ünlü bir söz vardır ” Yürek yanmayınca göz yaşarmaz.” derler ya, iste onun gibi bir şey.
Ben, insanın maddiyatına değil, mevkisine değil, insanin kişiliğine, insanı değerine önem ve değer verilmesinden yanayım. Görünüşe ve şakşaklara aldanmamak gerekir. İnsanın insani değerleri, içinde ruhunda ve gözlerinde saklıdır. İçinde çirkinlikler besleyen insanı hangi makam, hangi maske, hangi elbiseyle donatırsanız donatın, çirkinliğini gözlerinden görürsünüz, bakışlarından anlarsınız.
İnsanin niteliklerini ve sevme yetilerini geliştirerek tırmanacağı yüksek düzeye; nitelik ve erdem basamaklarına ancak sevgiyle çıkılabilir. Sevgisiz bir insan, vicdanini devreden çıkardığında yapamayacağı haksizlik, vicdansızlık, düşünemeyeceği kötülük kalmaz. Yani sevgiyi, merhameti yüreğinden dışlayan bir insan, alçalmayı seçmiş demektir. Vicdan devreden çıkartıldığında, insanı hiç bir parıltı, hiç bir değer kalmaz insanda ve o insan alçalmayı seçmişse zaten ineceği düzeyin de sınırı olmaz, alçaldıkça alcalar. Bu tür insanları genelde karakol ya da hapishanelerde insanlara salt işkence yapmak için tutarlar. Eski dönemlerde de bunlara cellât denirdi.
En sevmediğim insan tipi çıkarcı, yalancı, iftiracı, içten pazarlıklı, hani derler ya saman altından su yürüten, ya da yılan gibi yanına yaklaşıp gizlice sokan, insanı hiç bir nitelik taşımayan yalaka tiplerdir. Hani kendisinden güçlü gördü mü “Elini öp’im abi !” deyip, önünde doksan derece eğilen. Zayıfı gördüğünde kabadayılığı tutan ve gücü yettiğince ezmeye çalışan, biraz zoru gördüğünde ise sahtekârca milliyetçi ya da dindar ayaklarına bürünen vicdansız, merhametsiz, acımasız insan tipidir. Bu tip insanlar her yerde mevcut. İhtiraslarına ulaşmak için izledikleri yol, yöntem ve entrikalarla alçalabildikleri kadar alçalırlar. Hayatım boyunca bu tip insanlardan hep kaçmaya, uzak durmaya çalışmışımdır. Onlarla aynı ortamı, aynı havayı soluduğumda hep tedirgin olurum. Sevgisizlikleri, kirlilikleri üzerime bulaşır diye..
Sevgiden ve kitaplardan korkmamalıdır insan. Sevgiden ve kitaplardan korkan kimseler, içlerinde aydınlık taşıyamazlar. Cağı da yakalayamazlar. Günümüz insanının ve gençliği; bir tuzağa düşürülmek isteniyor. Ucuz tv programlarıyla (kitaptan ve gerçek sevgiden uzak), günübirlik aşk dedikodularıyla insanlar uyuşturuluyor. Kendilerine ucuz, kalitesiz tv programları izlettirerek, insanlar okumaktan uzaklaştırılıyor. Kitaptan yoksun yasamak ise, insanlarının doğruyu bulmalarını zorlaştırıyor. Oysa herkes biliyor ki, tarihte yükselmenin, gelişmenin ve aydınlanmanın yaşandığı zamanlar; yureklerin kitapla ve sevgiyle beslendiği cağlardır. Savaş, karanlık, cehalet ve düşmanlık dünyanın ve insanın basına sürekli felaketler, belalar getirmiştir.
Çağı yakalamak, çağdaşlaşmak ve cağlar öncesini anlamak için insanın yüreğini sevgiye ayarlamak, kini ve nefreti Kaf Dağının ötesine kovalamak, insani erdemli insan kılan Zekayi ön plana almak gerekir.
İnsan sevmediği birine malini verebilir belki, parasını verebilir ama en değerlisi olan sevgisini, sevmediği birine verebilir mi? Cebindeki parayı, üstündeki eşyayı vermek, sanıldığı kadar önemli de değildir bence. Çünkü bunlar sevdikleriniz kadar kıymetli de değildir. Ama insan sevmediği birine en değerli şeyini veremez, yüreğini, sevgisini veremez.
HANEFİ Ö.
Malını ya da kumarda parasını kaybeden de çok şey kaybetmiş sayılmaz. Çünkü onları yeniden kazanma şansı var. Herhangi bir kaza ya da olayda cesaretini yahut ümidini kaybeden de çok şey kaybetmemiştir. Onları yavaş yavaş yeniden kazanabilir. Ama onurunu, haysiyetini, insanlığını kaybeden kişi her şeyini kaybetmiş sayılmaz mı? Onun bir daha kazanma şansı mümkün müdür?... Sevgi ve vicdanınızla başbaşa kalın diyorum...
Sevgiyle dostlukla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder