Evlilikten vazgeçmiştim bir eş bulmak bana uzak görünüyordu. Aradan aylar geçmişti. O zaman zarfında birkaç kızla daha görüşmeye gittim annemle. Fakat netice aynı değişen bir şey yoktu. Bir Salı akşamıydı içim çok daralmıştı, adeta boğuluyordum. O gece iki rekat namaz kılıp yattım. Acayip bir rüya gördüm. Birine anlatmalıydım bu rüyayı..
O akşam balkonda dolunayı izlerken telefonum çaldı. Gözüm dolunayda, cebimden çıkarttım telefonu kimin aradığına bakmadan kulağıma götürüp telefonu açtım. Arayan ses tanıdıktı. Fakat o günden sonra hayatımın değişeceğini nereden bilebilirdim ki.. Arayan en yakın arkadaşım Aliydi. Canı sıkılmış beni çağırıyordu. Abdest aldım evin yakınındaki çay bahçesine gittim. Çocukluğumuzdan açıldı konu sonra gördüğüm rüyayı anlattım;
Tozlu bir köy yolunda gidiyordum elimde bir tane kılıç vardı etrafımda ise bir sürü yılanlar. Yılanlar bir metre kadar yükseltmişler kafalarını yukarıya doğru. Hepsi üzerime atılmak için zaman kolluyorlardı. Kılıçla kendimi savunuyordum. Bana yaklaşanları kılıçla öldürüp ilerliyordum. İleride uyuyan biri vardı bilmediğim bir ses işittim ama ortalıkta kimse yoktu. Uyuyan kişiye baktım. O ses; yatan kişi Musab bin Umeyrdir dedi. Sonra ileride giden iki kişi gördüm biri Peygamberimizdi diğerinin kim olduğunu göremedim..
Ali yorumlamaya başladı rüyamı. Düşmanlarını yenerek iyi bir neticeye ulaşacaksın dedi. Konu evliliğe geldi yine. Başımdan geçenleri anlattım. Dertliydim bu konuda. Benim eşim dünyaya bağlı olmamalıydı, sadece dünyalık uğruna yaşamamalıydı. Uzunca dinledi sıkıntılarımı. O konuşmaya başladı bu sefer;
- Evden çıkarken annem dedi bizim mahallede bir kız varmış onunla görüştürmek istiyorlar seni.
Yok Ali, bundan sonra kolay kolay kimseyle görüşmek istemiyorum dedim.
- Kızda pek istekli değilmiş zaten, dedi..
- Niye, diye sordum.
O da birkaç kişiyle görüşmüş daha sonra evlilikten soğumuş iyice..
Alinin annesi ısrar edince de olur görüşelim demiş.
- Tamam, dedim yarın gideriz..
..Rüyam gerçek mi olacaktı acaba.. Bu zamana kadar sabrettim önüme gelen engelleri Allahü tealanın izniyle aşmıştım.
Ali ile vedalaşıp eve geldim konuyu anneme açtım. Yarın gidecektik görüşmeye. Cok heyecanlıydım nedense.. Sabah erkenden kalkıp giyindim. Heyecan gitmek bilmiyordu bir sağa bir sola yürüyüp duruyordum evin içinde. İlk defa bu kadar heyecanlıydım. Oğle namazını kıldıktan sonra yola koyulduk annemle. Ali bizi kızın evine kadar götürdü. Kapıyı çaldım. Kapıyı babası açtı eve buyur etti. Biraz sohbet ettik söz asıl konuya geldi. Kızın babası konuşuyordu;
- Evladım benim söyleyeceğim bir şey yok sen kızımla konuş bu konuları, dedi.
Şaşırmıştım gerçekten çünkü ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyordum. Dünyalık bir konu açılmamıştı ilk defa. Bir odaya aldılar beni kızla görüşecektim. Sandalyeye oturdum ellerim masanın üzerinde avucumun içerisinde ise terleyen ellerimi silmek için bez bir mendil vardı. Odaya kız girdi nurani yüzlüydü. Önüne bakarak konuşmaya başladı. Diğer kızlar gibi bilezikten gelinlikten girmedi konuya. İlk sorusu namazdan oldu. Bana namaz kılıyor musun demedi, namazı kaç dakikada kıldığımı sordu. Mesela öğle namazın kaç dakikada bitiyor dedi. On beş dakika civarında diye söyledim.
Memnun oldu. Sonra birikmiş ne kadar paran var deyince önceki görüştüklerim gibi konuşmaya başlayacak herhalde dedim içimden. 45 bin lira var. Paranın zekatını veriyor musun deyince yanlış düşündüğün için utandım.. Evet , veriyorum dedim.
Konuşmasına ağır ağır devam etti. Sizden önce üç kişi ile daha görüştüm hepsi de zengindi, güvendikleri tek şeyleri paralarıydı. Bütün konuşmaları paraya zenginliğe dayanıyordu. Dine ait hiçbir bilgileri yoktu ve namaz bile kılmıyorlardı. Size ilk sorum namaz oldu çünkü namazı doğru olan ve huşu içinde kılan bir insandan zarar gelemez. Ailesinin hakkını gözetir haksızlık yapamaz. Herkes için en iyisini en güzelini ister. Kimseyi hor görmez ve ezmez. Böyle insanı bütün mahlukat sever, mahlukatın sevdiğini de Allahü teala sever. Allahü tealanın sevdiği kul ise makbul edilen kuldur. Ve devam etti konuşmasına..
*Sonra zekatı sordum çünkü, o parada fakirlerin hakkı da var. Fakirlerin hakkını gözetmeyen eşinin hakkını da gözetmez. Allahü teala ondan nasıl razı olur ki..
Ne kadar doğru konuşuyordu konuşmaları beni çok mutlu etmişti. Dünyalık bir şey istemiyorum diye devam etti. Yan taraftaki kitaplığı göstererek okuduğu kitapları gösterdi. Görünce çok mutlu oldum çünkü benim okuduğum Ehli sünnet Alimlerinin kitaplarını okuyormuş. Ben kızarıp terliyordum nedense, elimdeki bez mendil de iyice ıslanmıştı. Benim ise kıza soracağım bir şey kalmamıştı, çünkü ben sormadan herşeyi anlattı bana. Son olarak annemle konuşmak istedi, ben dışarı çıkmak için ayağa kalkınca elimdeki mendil yere düştü. Yere göz gezdirdim ama göremedim dışarı çıktım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder