Konfüçyüs, Hükümdar'ın isteği üzerine bir süre için şehrin yönetiminde
olmayı kabul etti.
Konfüçyüs, Hükümdar'ın isteği üzerine bir süre için şehrin yönetiminde
olmayı kabul etti.
Yedi gün izledi. Yedinci gün yüksek memur Şao-Çeng'i idam ettirdi,
cesedin üç gün açıkta kalmasını emretti. Öğrencileri çok şaşırdılar,
yanına gittiler, sordular :
"Şao-Çeng
bu şehirde hatırlı ve kuvvetli bir adamdı. Şimdi şehrin yönetimini
aldıktan sonra ilk işiniz onu astırmak oldu. Bu yaptığınız doğru mudur.
Bildiğimiz kadarıyla bu adam haydutluk, hırsızlık yapmamıştı..."
Konfüçyüs "yaptığımın nedenlerini size anlatayım" dedi ve anlattı :
"Dünyada beş ağır suç vardır. Haydutluk ve hırsızlık bunların arasında değildir, daha sonra gelirler.
Bu beş suç şunlardır :
Birincisi uyumsuz ve asi bir tabiatla birlikte gözüpeklik;
İkincisi aşağı bir hayat tarzıyla birlikte inatçılık;
Üçüncüsü çenesinin kuvvetli olmasıyla birlikte yalancılık;
Dördüncüsü herkesin ayıbını, kusurunu aklında tutmakla birlikte
herkesle dost geçinmek;
Beşincisi hak ve adalet duygusu olmamakla birlikte yaptığı
haksızlıkları süslü ve parlak gerekçeler arkasına gizlemek.
Şao-Çeng'de bunların beşi de vardı. Nereye gitse taraftar topluyor,
hizipler yaratabiliyordu; aldatıcı fikirlerini parlak konuşmaların
arkasına gizleyebiliyordu; zulmüyle adaleti tersine çevirebiliyordu.
Aşağılıklar birleştiği zaman ortaya çok güçlü bir kötülük çıkar. Ben de
şehir halkı için tasalanmak yerine bu adamı idam ettirmeyi tercih
ettim."
********
SOKRATES
Babası çocuğuna bir torba çivi verir ve ona, sabrını her
kaybettiğinde, kapağın arkasına bir çivi çakmasını söyler. Birinci gün
çocuk 37 çivi çakar.
Haftalar ilerledikçe çocuk kendini kontrol etmeyi öğrenir ve daha az
çivi çakmaya başlar. Daha sonra, kendini kontrol etmesinin gidip kapağa
çivi çakmaktan daha kolay olduğunun farkına varır. Hiç çivi çakmadığı
ilk günün sonunda durumu babasına bildirir. Bu defa baba, oğluna kendini
kontrol ettigi her günün sonunda çivi sökmesini söyler. Günler geçer ve
en son çivi söküldüğünde çocuk yine babasına haber verir.Babası çocuğu
elinden tutar ve kapağın yanına götürür ve şöyle der: "Bak oğlum çok
çalıştın, fakat kapağın üzerindeki tüm deliklere bir bak. Hiçbir zaman
eskisi gibi olmayacaklar. Her sabırsızlığında karşındakilerde böyle
yaralar oluşur. Ne kadar özür dilersen dile o yara daima orada
duracaktır. Sözlü bir saldırı da en az fiziksel saldırı kadar
yaralayıcıdır. Arkadaşlar, mutluluktur, bizi güldürürler, başarı için
cesaretlendirirler, bize dikkatli bir kulak sunarlar ve her zaman
kalplerini bizlere açmaya hazırdırlar." İnsanların kalplerini kırmak,
onarmaktan çok daha kolaydır ve lütfen unutmayınız ki, kırılan kalplerin
onarıldıklarında hiç bir zaman eski hallerini alıp, kalbi kıran insana
karşı aynı güzel duyguları beslemeleri çok çok zordur. Lütfen üzgün,
sinirli veya keyifsiz hatta başka bir olay için canınız sıkılıyorsa,
karşınızdaki insanları dinlemeden bütün sinirinizi o insandan
çıkartmayın. Bir düşünün ki çevremizdeki insanlar belli bir yaş grubunda
ve belli bir kültürden gelen insanlar ki, davranışlarınızın aynen size
geri geleceğini hiç bir zaman unutmayın.
Şu söz sizlere ne demek istediğimi kısa ve öz bir şekilde anlatacaktır
'SİZE NASIL DAVRANILMASINI İSTİYORSANIZ, SİZDE KARŞINIZDAKİNE ÖYLE
DAVRANIN' VE 'HİÇ BİR ZAMAN KARŞINIZDAKİ İNSANLARI İSTEDİKLERİ KADAR
SUÇLU OLSALARDA BAŞKALARININ ÖNÜNDE YARGILAMAYIN Kİ SİZE OLAN SAYGILARI
KAT KAT ARTSIN'
HERKESE DAHA SEVGİ VE SAYGI DOLU GÜNLER DİLERİM.
LÜTFEN BİRBİRİNİZİ SEVİN VE SAYIN Kİ DAHA MUTLU VE BAŞARILI VE VERİMLİ BİR HAYAT YAŞAYABİLİN...
*******
ESKİ TAPINAK YAZILARI
Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin
içinde huzur bulduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça
gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında
verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama
kimseye teslim olma. İçten ol; telaşsız, kısa ve açık-seçik konuş.
Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle
onları; çünkü, Dünya’da herkesin bir öyküsü vardır.
Yalnız
planlarının değil, başkalarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne
kadar küçük olursa olsun ilgilen: hayattaki dayanağın o'dur. Seveceğin
bir iş seçersen, yaşamında bir an bile çalışmış olmazsın. İşini öyle sev
ki; başarıların, bedenini ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de
yepyeni hayatlar başlatmış ol
Olduğun gibi görün ve göründüğün
gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama
hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve
unutma ki insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir
kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.
Aşka
burun kıvırma sakın; o çöl ortasında yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye
layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı
olduğunu unutma.
Kaybetmeyi, ahlaksız bir kazanca tercih et.
İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı
idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.
Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.
Yılların
geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et
geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabildiklerini engellemesine izin
verme. Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre
ayarla. Çünkü dünya karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana
getirip getiremediğinle ilgilenir.
Ara sıra isyana yönelecek
olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır. Onun için
kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.
Hatırlar
mısın doğduğun zamanları; sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyorlardı.
Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlaka gülümse.
Sabırlı, şevkatli, bağışlayıcı ol. Eninde sonunda bütün servetin senin.
Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya
insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.
Xsentius, M.Ö. IX.yy.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder