26 Nisan 2014 Cumartesi

sağlık için

Fotoğraf: ''ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM'' TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ :

Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir.
Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır. ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir.

ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracaatını keşfetmiştir.
Marshal yardımının koşullarından biri Türkiye'nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır .
Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır.
Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır.

Buna koşul olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur.

Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısırözü yağına ve margarine alıştırılır. Bu amaçla zeytinyağı "ısınırsa kanser yapar" gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz.

Hâlbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağlardan biridir.

Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman...” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır.
Bursa yöresine ait bu türkü 2 Kasım 1954 tarihinde İhsan Kaplayan' dan kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir.

Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, 20-30 yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hâle getirilir.

Basma giyen kadınlar, plastik giysilerle tanıştırılır…

Prof. Dr. Kenan Demirkol

- Bunun sorumlusu hangi parti hangi başbakandır onuda siz bulun..

Reyhan***'
ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM'' TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ :

Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir.
Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 16
ülke, bu plan uyarınca ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır. ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir.

ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracaatını keşfetmiştir.
Marshal yardımının koşullarından biri Türkiye'nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır .
Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır.
Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır.

Buna koşul olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur.

Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısırözü yağına ve margarine alıştırılır. Bu amaçla zeytinyağı "ısınırsa kanser yapar" gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz.

Hâlbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağlardan biridir.

Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman...” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır.
Bursa yöresine ait bu türkü 2 Kasım 1954 tarihinde İhsan Kaplayan' dan kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir.

Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, 20-30 yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hâle getirilir.

Basma giyen kadınlar, plastik giysilerle tanıştırılır…

Prof. Dr. Kenan Demirkol

- Bunun sorumlusu hangi parti hangi başbakandır onuda siz bulun..

Reyhan***

********************
ARKADAŞLAR, YILMAZ ÖZDİL'İN BU YAZISINI MUTLAKA Bİ OKUYUN!

ÇOK MU ZOR?

Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken,
Siz, "Aman annane be, boş versene"deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya...

Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini
annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya...
İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten
kurtulamazsınız maalesef.
Ne verirlerse
Onu yiyeceksiniz.
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz.
Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor.
Bilmeli.
Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata
yapmasını bilmiyor!
Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran...
İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkum,
maalesef torunlarınız da.

Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için,
İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını
kemiriyor sizin oğlan!
Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına
koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu.
Tahin-pekmezi " köylü işi "
vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları
"modernite" sandığınız için,
Daha 10 yaşında çocuklarımız balona döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor,merdiven çıkamıyor.

Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak?
İstanbul'un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir'de,
Antalya'da, Adana'da evde salça yapmak?
Şikayet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla
beyazlatılıyor diye...
İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde
ekmek yapmak?
Bütün ailen kabız...
Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet
umacagına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?

Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun
Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun
Ne işe yaradı senin pazara gitmen?

Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi...
Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle
zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!

Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok;
Gazetelerin tiraj almak için uydurduğu uzmanlarından
fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun...
Brüksel lahanası yiyerek mi AB'ye gireceğini sanıyorsun?

Çin'den bal getiriyorlar mesela...
Taaa Arjantin'den, Meksika'dan bal getiriyorlar.
Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan...
İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin!
Ben iddia ediyorum;
Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla,
Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına
sahip çıksa, Şemdinli'de, Pervari'de terör bile azalır, terör bile...

Uzatmayayım.

Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA'sını değiştirdi!

Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme
zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.

Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz,
Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.

Yılmaz ÖZDİL
 

Hiç yorum yok: