29 Nisan 2014 Salı



YURDUMUN TOPRAĞI TEMİZDİR

Kral Edvard İstanbul'a geldiği zaman,yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayına yanaştı.Atatürk rıhtımda onu bekliyordu.Deniz dalgalıydı.Kralın bindiği motor,inip çıkıyordu.İmparator rıhtıma çıkmak istediği bir sırada,eli yere değerek tozlandı.O sırada Atatürk elini uzatmış bulunuyordu.Bunu gören Kral bir mendille elini silmek istediği zaman Atatürk:-Yurdumun toprağı temizdir,o elinizi kirletmez,diyerek Kralı elinden tutup rıhtıma çıkardı.

 







BASIN AÇIKLAMASI: 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
1981 yılından bu yana 24 Kasım tarihleri Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. 29 Ekim 1923 tarihini başlangıç olarak alırsak, Cumhuriyet sonrası devrimler sürecinin en köklü, en anlamlı dönüşümlerinden birisi de 1 Kasım 1928 tarihli 1353 sayılı yasa ile Arap Alfabesinden Latin Alfabesine geçişi sağlayan harf devrimidir.

24 Kasım 1928 ise Mustafa Kemal Atatürk’e Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanının verildiği tarihtir. Topl...
umun çağdaş uygarlık yolunda ilerlemesinin önünde engel olan köhnemiş kurum ve uygulamaların ortadan kaldırılması sürecinde Alfabe devriminin özel bir anlamı vardır. Alfabe devrimi bu anlamda aynı zamanda bir uygarlık tercihidir.

Atatürk’ün gerçek bir halk önderi olarak toplumun tüm kesimlerine yazı tahtası önünde yeni harfleri öğretmesi üzerinde düşünülmelidir. O Kurtuluş Zaferinin yetenekli komutanı olduğu kadar sivil yaşamda bir halk önderi, bir devrimci, bir öğretmendir.

Askeri zaferlerle yetinmenin bağımsızlığın korunması için yeterli olmadığının bilincindedir. Askeri zaferlerin ekonomik zaferlerle taçlanmasını istemektedir. Ekonomik gelişmenin de hurafelerden, ortaçağ karanlığının sembollerine dönüşmüş, ayak bağı olan köhnemiş kurumlardan kurtulmuş bir toplum yaratmakla mümkün olacağının bilinicindedir.

Bu nedenle okul çağındakilerle sınırlı olan örgün eğitimle yetinmemiş, her yaştan, her kesimden halkın da Millet Mektepleri uygulamasıyla yeni harflerle tanışması, okuryazar olması için Başöğretmen olarak çalışmaların önünde olmuştur.

Millet Mekteplerinin amacı kul olmaktan, tebaa olmaktan kurtulup özgür yurttaşlar olmanın bilincine erecek insanların yetişmesidir. Bunun için öğretmenlere büyük görev düştüğünü bilmektedir.

Uzun savaş yıllarının toplumu yoksullaştırdığı, dinamik nüfusunu tükettiği bir dönemde acil öğretmen ihtiyacının karşılanması için açılan Eğitmen Kursları, sonradan gelecek olan Köy Enstitülerinin öncüsüdür. Köy Enstitüleri ile nüfusunun %80’i kırsal kesimde yaşayan bir toplumda öğretmenliğin yanında kalkınma önderi olacak donamında eğitimciler yetiştirilmesi amaçlanmıştır.

Toplumun özgür yurttaşlıktan, bağımsız, bilimsel düşünen birey olmaktan yeniden kullaştırmaya, tebaa haline getirmeye yönelik uygulamaların hız kazandığı günümüzde 24 Kasım Öğretmenler gününün daha da önem kazandığı açıktır.

İstanbul Barosu, Cumhuriyet’in özgür yurttaşlarını yetiştirme, Cumhuriyet devrimlerini yaşatma kararlılığını sürdüren özverili öğretmelerimizin gününü kutlarken, haklı uğraşılarında daima yanlarında olacağını kamuoyuna saygıyla duyurur.

İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
https://www.twitter.com/Umit_Kocasakal
Cnn Ekibine Tesekkür Ediyoruz..Bu Videoyu Bizlere Verdiği İçin.

-Sizlerede Paylaşmak Düşer..

http://www.facebook.com/UmitKocasakal

 

TÜRK MİLLETİ ATATÜRK’E VE BIRAKTIĞI MİRASA SAHİP ÇIKACAKTIR ..

Bir milleti teslimiyet psikolojisine sokarak var oluş iradesinden vazgeçirmenin en kestirme yolu kolektif gurur simgelerinin yok edilmesidir. Türk milletinin ortak gurur sembolü de kurtuluşun ve kuruluşun önderi Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Her ulus kurtarıcı kahramanlarına, kurucu liderlerine saygıyı toplumun ortak duygusu olarak gelecek kuşaklara devreder. Eğitim programlarını, kültür politikalarını buna göre...
oluşturur. Adlarını ölümsüzleştirmek, düşüncelerini yeni kuşaklara benimsetmek bir devlet tercihi olarak sürdürülür.

Yakın geçmişe kadar ülkemizde de böyle olmuştur. Atatürk adının çağrıştırdığı ulus devlet, üniter yapı, laik demokratik sosyal hukuk devleti, ülkenin bölünmez bütünlüğü, çağdaş uygarlık hedefi Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesi olarak kabul edilmiştir. Aynı felsefe Türk halkının uzak geçmişten geleceğin sonsuzluğuna sürdürülen tarih yolculuğunun pusulası olarak benimsenmiştir.

Emperyalizm bölgemize yönelik amaçlarının gerçekleştirilmesinde ulus devletler sorun yaratmaktadır. Ulus devlet, üniter yapı temelinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, sistemin bölgeyi enerji kaynaklarına göre mezhepler, alt kimlikler üzerinden parselasyona tabi tutmasının anti tezi olarak görülmektedir.

Türkiye’nin komşularını kan gölüne çeviren, aynı ülkenin yurttaşlarının etnik ve mezhep temelinde boğazlaşmalarının arka planında emperyalizmin etnik tahriki yatmaktadır. Türkiye’de demokratikleşme, sivilleşme olarak pompalanıp özendirilen etnik ve mezhep motivasyonu iddia edilen aksine toplumu alt kimlikler üzerinden gettolaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti’ nin kuruluş denklemine, Atatürk’e ve Atatürk dönemi uygulamalarına, Türk milletinin kollektif imajına yönelik geçmişte sinsice, günümüzde pervasızca yapılan saldırıların arka planında bahsettiğimiz ayrıştırma ve yıkım stratejisi yatmaktadır. Atatürk’ün itibarsızlaştırılması, kuruluş döneminin ekonomik, siyasal, kültürel, demokratik atılımlarının, çağdaşlaşma çabalarının küçümsenmesi, kolektif bellekteki kuruluş dönemi övüncünün utanca dönüştürülmesi stratejisi Cumhuriyet’in ve Türk ulusunun ortak simgesi olan Atatürk üzerinden yürütülmektedir.

ABD ve AB çevrelerinden epeydir söylenen, Türkiye’ nin Atatürk’ü referans almaktan vazgeçmesinin, Atatürk resimlerinin kamu binalarından indirilmesinin zamanının geldiği yolundaki telkinlerinin içerde devlet katında etkili olduğu görülmektedir.

Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluş felsefesi, kurucu iradesi, kurucu önderi ile sorunlu bir siyasi iktidar bu günkü Türkiye’nin içine düştüğü bunalımın nedenidir. Türkiye’nin kuruluş kodlarını içselleştirememiş bir siyasi anlayış devletin var olma denklemini reddeder bir görüntü arzetmektedir.

Varlığımızın teminatı olan çocuklarımızın gelecek iddiasının manifestosu olan, ülkeye, ulusa ve Atatürk’e bağlılık andı ortadan kaldırılmakta, Türkiye Cumhuriyeti ibaresi hükümet konaklarından, kamu kurumlarından silinmekte, Atatürk’ün “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözü yazılı tabelalar kent meydanlarından kaldırılarak hurdalıklara atılmaktadır. Daha da tuhaf olanı binlerce yıllık onurlu geçmişi olan, üzerinde yaşadığımız vatana, yurttaşı olduğumuz devlete adını veren Türk milletinin adının telaffuzundan kimi yöneticilerin kaçınır hale gelmiş olmalarıdır.

Atatürk’ün mirasını tasfiye histerisiyle bilinç tutulmasına uğrayanların unuttukları şey, Türk milleti için Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ve ülke sevgisinin tek ve aynı anlama gelmesidir.

İstanbul Barosu, ölümünün 75. yıldönümünde özgürlük ve bağımsızlığımızı borçlu olduğumuz büyük önderi saygıyla anarken, mirasının savunuculuğunu kararlılıkla sürdüreceğini kamuoyuna saygıyla duyurur. Doç.Dr.Av
Ümit Kocasakal
Fotoğraf: #TürkDilBayramı'mız Kutlu Olsun..
"Ne Mutlu Türküm Diyene!"
(Sayfa Yönetimi)Fotoğraf: UNUTTURAMAZ SENİ HİÇBİR ŞEY...Fotoğraf: 90.Yıl Kutlu Olsun ! #İstanbulBaroBaşkanlığı

Fotoğraf: #NeMutluTürkümDiyene..

(Sayfa Yönetimi)

Fotoğraf: Ankara Barosu Baskanı Sn Metin Feyzioglu ile Sn İSTANBUL BAROSU Baskanımız Ümit Kocasakal İle  Bir Kare Fotoğraf..


(SAYFA YÖNETİMİ)

ÜmitKocasakal
“İŞTE ATATÜRK’ÜN 15 YILDA KURDUĞU FABRİKALAR!”

1-Ankara Fişek Fabrikası (1924)
2-Gölcük Tersanesi (1924)
3- Şakir Zümre Fabrikası (1925)
4-Eskişehir Hava Tamirhanesi (1925)
5-Alpullu Şeker Fabrikası (1926)
7-Uşak Şeker Fabrikası(1926)
8-Kırıkkale Mühimmat Fabrikası (1926)...

9-Bünyan Dokuma Fabrikası (1927)
10-Eskişehir Kiremit Fabrikası (1927)
11-Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası (1928)
12- Ankara Çimento Fabrikası (1928)
13-Ankara Havagazı Fabrikası (1929)
14-İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası (1929)
15-Kayaş Kapsül Fabrikası (1930)
16-Nuri Killigil Tabanca, Havan ve Mühimmat Fabrikası (1930)
17-Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası (1931- Genişletildi)
18-Eskişehir Şeker Fabrikası (1934)
19-Turhal Şeker Fabrikaları (1934)
20-Konya Ereğli Bez Fabrikası(1934)
21-Bakırköy Bez Fabrikası (1934)
22-Bursa Süt Fabrikası (1934)
23-İzmit Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası (1934 Temel atma)
24-Zonguldak Antrasit Fabrikası (1934 Temel Atma)
25-Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası (1934)
26-Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1934)
27-Isparta Gülyağı Fabrikası (1934)
28-Ankara, Konya, Eskişehir ve Sivas Buğday Filoları (1934)
29-Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası (1935 - Tamamlandı)
30-Kayseri Bez Fabrikası (1934 Temel atma)
31-Nazilli Basma Fabrikası (1935- Temel atma)
32-Bursa Merinos Fabrikası (1935 Temel Atma)
33-Gemlik Suni İpek Fabrikası (1935 Temel Atma)
34-Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1935)
35- Ankara Çubuk Barajı (1936)
36-Zonguldak Taş Kömür Fabrikası (1935)
37-Barut, Tüfek ve Top Fabrikası (1936)
38-Nuri Demirağ Uçak Fabrikası (1936- İlk Türk Uçağı NUD-36 Üretildi)
39-Malatya Sigara Fabrikası (1936)
40-Bitlis Sigara Fabrikası (1936)
41-Malatya Bez Fabrikası (1937 temel atma- Bu fabrika hariç bütün bez ve dokuma fabrikaları Atatürk'ün sağlığında açılmıştır.)
42-İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası (1934- Temel Atma)
43-Karabük Demir Çelik Fabrikası (1937- Temel Atma)
44-Divriği Demir Ocakları (1938)
45-İzmir Klor Fabrikası (1938- Temel Atma)
46-Sivas Çimento Fabrikası (1938-Temel Atma)

Dipçe: Bu fabrikalar sayesinde 1929-1938 yılları arasında ağır sanayi üretimi %152 artarken toplam sanayi üretimi %80 artmıştır. Kömürde %100, Kromda %600, diğer madenlerde %200 artış olurken demir üretimi 0'dan 180.000 tona çıkmış, şeker üretimi 200 misli artmıştır. 1926’da başlayan şeker üretimi 1927-1930 arasında 5162 tondan 95.192 tona çıkmıştır. Tekstil sanayi ülkenin tekstil ihtiyacının %80’ini karşılar duruma gelmiştir. Tekstil ürünleri ithalatı 1927'de 51.000.000 Türk Lirası iken bu rakam 1939'da 11.900.000 Türk Lirasına düşmüştür. 1924-1929 arasında pamuk ürünleri üretimi 70 tondan 3773 tona, yün 400 tondan 763 tona, ipek 2 tondan 31 tona çıkmıştır.


“Türk Milleti, Türk malı alın, Türk parası Türk ülkesinde kalsın!”
Mustafa Kemal Atatürk
Devamını Gör
T.c. Hüseyin Orhan Yildiz ile birlikte Beyoğlu / Taksim, İstanbul'da.

İSTANBUL BAROSU 30 AĞUSTOS ZAFERİ BASIN AÇIKLAMASI

Türk milletinin Anadolu coğrafyasındaki varlığını hukuken de sona erdirecek Sevr dayatmasına (10 Ağustos 1920 ) saltanat ve hilafet makamı ile işbirlikçi mütareke hükümeti boyun eğmişti. Emperyalizm, Doğu Sorunu olarak tanımladığı Osmanlı mirasının paylaşılması ve Türk ulusunun tarih sahnesinden silinmesinin önünde bir engel kalmadığını düşünmekteydi.

19 Mayıs 1919’ da Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’da ateşlediği işaret fişe...
ği yok edilmek istenen bir milletin topyekun itirazını temsil ediyordu. Emperyalizme karşı ayaklanan bir milletin kutsal isyanının boğulması için tetikçilik görevi verilen Yunan Ordusu’nun İzmir’e çıkarak Anadolu içlerine yayılması Sevr’in zorla kabul ettirilmesini amaçlıyordu.

1919 – 1922 arasında Ege’den başlayıp Anadolu bozkırlarına yayılan kanlı boğazlaşmanın bir tarafında emperyalizmin buyruğundaki Yunan işgalcileri, diğer tarafta ise ülkesinin bağımsızlığı için savaşan Türk halkı vardı.

Milli Mücadele’nin kalbi Ankara’nın yakınlarına kadar gelen Yunan Ordusu’nun 22 gün geceli gündüzlü sürdürülen muharebelerin sonucu Sakarya’nın batısına püskürtülmesinden neredeyse bir yıl sonra düğümün çözüleceği günler gelmişti. 26 Ağustos 1922 sabahı başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos’taki meydan muharebesi sonucu cephenin yarılmasıyla birlikte Yunan Ordusu’nun feci bozgunuyla sonuçlandı. Bundan sonraki süreç 9 Eylül’de Türk süvarilerinin Kordon’da yankılanacak nal sesleriyle sonlanacak bir kaçma kovalamacadır. Atatürk’ün, “ Katiller sürüsü “ olarak tanımladığı Yunan Ordusu’nun kaçarken, sivil halka karşı işlediği, savaş hukukunun da asla kabul etmeyeceği insanlık dışı katliam, yağma ve tecavüz suçları belleklerden hala silinmemiştir.

Ordunun cephede kazandığı büyük zaferin arkasında kuşkusuz ki, sofrasındaki azığını, ayağındaki çarığını, cebindeki meteliğini paylaşan Türk halkı vardır. Atatürk, ün tanımıyla; “ Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan ve her gittiği yere medeniyet nurları taşıyan Türk Ordusu “ nun halkına armağanı büyük zaferi coşkuyla kutluyoruz.

Atatürk, Türk Ordusu’nu başta ülkenin bağımsızlığının teminatı olmak üzere, kurtuluş ve kuruluş felsefesinin, Cumhuriyet ideallerinin, çağdaş değerlerin savunucusu olarak görmüştür. Halkın bağrından çıkmış, halk çocuklarından oluşan, yönü çağdaş uygarlığa dönük, ülkenin ve Cumhuriyet’in hasımlarına karşı caydırıcı bir kurum olarak var olmasını istemiştir.

Son dönemlerde, suçların şahsiliği kuralı bir tarafa atılarak, yargının araçsallaştırılması, hukukun silaha dönüştürülmesi yoluyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurumsallığına, saygınlığına, caydırıcılığına yönelik bir kampanyanın ısrarla sürdürüldüğü dikkatlerden kaçmamaktadır. Yargı üzerinden Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik organize bir saldırının varlığını düşündürecek olgular söz konusudur. Bu saldırının Cumhuriyet’e ve ülke bütünlüğüne karşı bir tertibin ön hazırlığı olduğuna ilişkin değerlendirmeler dikkate alınmalıdır.

İstanbul Barosu olarak, emperyalizme ve maşalarına karşı Türk Ordusu’nun kazandığı büyük zaferin 91. Yıldönümünde, ülkenin kurtuluş ve kuruluşu uğruna can veren şehitlerimizi ve gazilerimizi şükranla anıyoruz.
TC .İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
Fotoğraf: Mustafa Kemal Atatürk Olmasaydı Bu Harita Gerçek Olacaktı !


(Sayfa Yöneticileri)Fotoğraf: Türkler'e Anadolu kapılarını açan ilk zaferimiz Malazgirt 942 yaşında! 

Anadoluya Ebediyen Çıkmama Adına Girişimizin 942.yıldönümü Kutlu Olsun...

 
Fotoğraf: Mustafa Kemal Atatürk <= Yazısına Tıklayıp Destek Olalım Arkadaslar..Fotoğraf: Mustafa Kemal AtatürkFotoğraf: Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk Selanikte Subay İken Bir Fotoğrafı Sizlerle Arkadaslar..
Ümit Kocasakal'ın fotoğrafı.Fotoğraf: Mustafa Kemal Atatürk Trablusgarp 'da İken Bu Fotoğrafını Hiç Görmüş müydünüz?

-Atatürk Düşmanlarına İnat Paylaşalım Arkadaslar ...

(Sayfa Yöneticileri)FotoğrafFotoğraf: Fotoğrafı Yapan  Aykut Ecevit  Arkadasımıza Tesekkür Ederiz.. Bu Eserinden Dolayı..
https://www.facebook.com/cem.ecevit
(SAYFA YÖNETİMİ)Fotoğraf: Budapeşte, Macaristan, Kahramanlar Meydanı
TÜRKİYE YANINDAYIZ!!!
turkinfo.huFotoğrafFotoğraf: Basbakana Hatırlatma Yapan Karşıyakalı Arkadaslarımız..


Helal Olsun !!!

Paylaşalım , Paylaşalım, Paylaşalım !!!FotoğrafFotoğraf: BURASI AMERİKA..!!!kardeşi  kardeşe  düşman  etmeye alışıyorlar  
Fotoğraf: #direngeziparki HALK DİRİLİŞTE !Ümit Kocasakal'ın fotoğrafı.Fotoğraf: #AdanaVatanMitingi 

Cumhuriyetçi,Ulusalcı,Ataturkçü,Milliyetçi... 

Kısacası "Birlik ve Beraberlik" Mitingi Oldu..

#HaraketeGeçmekLazım


BASIN AÇIKLAMASI : KUTSAL BAŞKALDIRININ İŞARET FİŞEĞİ

Mustafa Kemal Paşa’nın 9.Ordu Müfettişi olarak Samsun’a ayak bastığı tarih olan 19 Mayıs 1919 Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olarak kabul edilir. I. Dünya Savaşı’nın yenik tarafında yer alan Osmanlı Devletine 30 Ekim 1918’de imzalattırılan Mondros Ateşkes’i bizim için sonun başlangıcıydı. Çünkü 4 yılı aşkın süren savaşın gerçek nedeni emperyalistlerin iştahını kabartan Osmanlı coğrafyasıydı. Savaş emperyalistlerin g...
alibiyetiyle bittiğine göre sıra Osmanlı terekesinin paylaşılmasındaydı.
İngilizlerin gözü daha düne kadar Osmanlı’nın siyasi coğrafyası içinde bulunan, her metrekaresinden adeta petrol fışkıran bölgelerdi. Arabistan, Körfez, Basra, Bağdat, Musul vilayetleri başta olmak üzere petrolün, doğal kaynakların olduğu her yer İngiliz egemenlik sahası içine alınmalıydı! Fransızlar daha çok Doğu Akdeniz, Suriye, Lübnan, Çukurova, Kilikya yöresiyle ilgileniyorlardı. İtalyanlar Antalya yöresi ve Güney Batı Anadolu’yu düşünmektedirler. Yunanistan Küçük Asya olarak adlandırdığı Batı Anadolu’da kurulacak Helen devletine ilaveten Batum’dan İnebolu’ya Pontus devleti hayalleri görmektedir. Taşnak Komiteleri Kars’tan Akdeniz’e uzanacak Büyük Ermenistan için kolları sıvamıştır.

Mustafa Kemal’in Mondros silah bırakışmasının ardından 13 Kasım 1918’de döndüğü İstanbul’un aynı gün başka davetsiz misafirleri de vardır: 1915’te Mehmetlerin geçit vermediği Çanakkale’den Mondros ateşkes hükümlerine göre ellerini kollarını sallayarak geçip boğaza demirleyen 55 parçalık müttefik donanmasının boğazın iki yakasına yönelik topları İstanbul halkını tehdit etmektedir. Haydarpaşa’da indiği trenden işgalci donanmanın arasından karşıya geçen Çanakkale Kahramanı’nın maiyeti paşalarının ağzından şu sözleri duyarlar: “Geldikleri gibi gidecekler!”
19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayıp 9 Eylül 1922’ de işgalci ordu artıklarının Akdeniz’e döküldüğü 9 Eylül 1922’ye kadar verilen cephe savaşı olsun, 24 Temmuz 1923’e kadar verilen diplomasi savaşı olsun tek amaca yöneliktir: Küstahça gelen işgalcileri utanç içinde ülkelerine göndermek!

Mustafa Kemal Paşa’nın 13 Kasım 1918 – 16 Mayıs 1919 arası Mütareke İstanbul’unda geçirdiği 6 ay boyunca yaptığı çalışmalar, padişah ve hükümet üyeleri, sivil ve askeri bürokrasi ile yaptığı görüşmeler İstanbul merkezli bir mücadele ile kurtuluşun mümkün olmayacağını göstermiştir. 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan ayrılış 6 aylık deneyimin sonucunda varılan bir karar sonucudur. 19 Mayıs 1919’da Samsun’la başlayan süreç kurtuluş önderinin kurtuluşu kanıyla, canıyla gerçekleştirecek halkıyla birlikte yürütülecek bir kutsal başkaldırının başlangıcıdır.
Türk milletinin vatanını elinden almakla, ekonomik ve siyasi bağımsızlığını yok etmekle yetinmeyip, fiziki varlığına da kast eden güçlü düşmanlara, emperyalistlere karşı haklı isyanının ilk kıvılcımının tarihidir 19 Mayıs 1919.

Yerel, bölgesel kurtuluş ve direnmelerin olumlu olmakla birlikte yeterli olamayacağını gören Mustafa Kemal 23 Temmuz 1919 Erzurum, 4 Eylül 1919 Sivas kongreleriyle direnişin idari ve askeri boyutunu merkezileştirerek halk tabanıyla birleştirme stratejisini uygulamıştır.
23Nisan 1920’da Ankara’da halkın temsilcilerinden oluşan TBMM’nin açılarak çalışmalarına başlaması kurtuluşun ülke genelini kapsayıcı önderliğe kavuşmasıdır.

Milli Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olmasının yanında bağımsızlığı, özgürlüğü, onurlu bir milletin direnişini, dünyanın efendilerine karşı duruşu simgeleyen bir tarihin halkın kolektif hafızasında yaşatılması zorunludur. Ulusal bayram olarak kutlanan 19 Mayısların düzenlenen yönetmeliklerle okul duvarları içine hapsedilmesi, karmaşıklaştırılması, kurumların, meslek örgütlerinin Atatürk Anıtına çelenk koymalarının engellenerek bayram olmaktan çıkarılmasıyla milli hafızadan silinmesi anlamına gelecek girişimler halkımız tarafından ilgi ve ibretle izlenmektedir.

Dış dinamiklerin epeydir Atatürk resimlerinin kamu binalarından indirilmesi, ilkelerinin Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi olmaktan çıkarılmasına yönelik telkinlerinin devletin yüksek katlarında önemsendiği anlaşılmaktadır.
İstanbul Barosu bağımsız ülke, bağımsız ekonomi, bağımsız hukuk savaşımının başlangıcının 94.yıldönümünde kurtuluşun büyük önderini ve bu uğurda can veren şehitlerimizi saygı ve minnetle anmaktadır.
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
Fotoğraf: BASIN AÇIKLAMASI : KUTSAL BAŞKALDIRININ İŞARET FİŞEĞİ 
 

 

Mustafa Kemal Paşa’nın 9.Ordu Müfettişi olarak Samsun’a ayak bastığı tarih olan 19 Mayıs 1919 Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olarak kabul edilir. I. Dünya Savaşı’nın yenik tarafında yer alan Osmanlı Devletine 30 Ekim 1918’de imzalattırılan Mondros Ateşkes’i bizim için sonun başlangıcıydı. Çünkü 4 yılı aşkın süren savaşın gerçek nedeni emperyalistlerin iştahını kabartan Osmanlı coğrafyasıydı. Savaş emperyalistlerin galibiyetiyle bittiğine göre sıra Osmanlı terekesinin paylaşılmasındaydı.

  
İngilizlerin gözü daha düne kadar Osmanlı’nın siyasi coğrafyası içinde bulunan, her metrekaresinden adeta petrol fışkıran bölgelerdi. Arabistan, Körfez, Basra, Bağdat, Musul vilayetleri başta olmak üzere petrolün, doğal kaynakların olduğu her yer İngiliz egemenlik sahası içine alınmalıydı! Fransızlar daha çok Doğu Akdeniz, Suriye, Lübnan, Çukurova, Kilikya yöresiyle ilgileniyorlardı. İtalyanlar Antalya yöresi ve Güney Batı Anadolu’yu düşünmektedirler. Yunanistan Küçük Asya olarak adlandırdığı Batı Anadolu’da kurulacak Helen devletine ilaveten Batum’dan İnebolu’ya Pontus devleti hayalleri görmektedir. Taşnak Komiteleri Kars’tan Akdeniz’e uzanacak Büyük Ermenistan için kolları sıvamıştır.
 
Mustafa Kemal’in Mondros silah bırakışmasının ardından 13 Kasım 1918’de döndüğü İstanbul’un aynı gün başka davetsiz misafirleri de vardır: 1915’te Mehmetlerin geçit vermediği Çanakkale’den Mondros ateşkes hükümlerine göre ellerini kollarını sallayarak geçip boğaza demirleyen 55 parçalık müttefik donanmasının boğazın iki yakasına yönelik topları İstanbul halkını tehdit etmektedir. Haydarpaşa’da indiği trenden işgalci donanmanın arasından karşıya geçen Çanakkale Kahramanı’nın maiyeti paşalarının ağzından şu sözleri duyarlar: “Geldikleri gibi gidecekler!”
 
19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayıp 9 Eylül 1922’ de işgalci ordu artıklarının Akdeniz’e döküldüğü 9 Eylül 1922’ye kadar verilen cephe savaşı olsun, 24 Temmuz 1923’e kadar verilen diplomasi savaşı olsun tek amaca yöneliktir: Küstahça gelen işgalcileri utanç içinde ülkelerine göndermek!
 
Mustafa Kemal Paşa’nın 13 Kasım 1918 – 16 Mayıs 1919 arası Mütareke İstanbul’unda geçirdiği 6 ay boyunca yaptığı çalışmalar, padişah ve hükümet üyeleri, sivil ve askeri bürokrasi ile yaptığı görüşmeler İstanbul merkezli bir mücadele ile kurtuluşun mümkün olmayacağını göstermiştir. 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan ayrılış 6 aylık deneyimin sonucunda varılan bir karar sonucudur. 19 Mayıs 1919’da Samsun’la başlayan süreç kurtuluş önderinin kurtuluşu kanıyla, canıyla gerçekleştirecek halkıyla birlikte yürütülecek bir kutsal başkaldırının başlangıcıdır.
 
Türk milletinin vatanını elinden almakla, ekonomik ve siyasi bağımsızlığını yok etmekle yetinmeyip, fiziki varlığına da kast eden güçlü düşmanlara, emperyalistlere karşı haklı isyanının ilk kıvılcımının tarihidir 19 Mayıs 1919.
 
Yerel, bölgesel kurtuluş ve direnmelerin olumlu olmakla birlikte yeterli olamayacağını gören Mustafa Kemal 23 Temmuz 1919 Erzurum, 4 Eylül 1919 Sivas kongreleriyle direnişin idari ve askeri boyutunu merkezileştirerek halk tabanıyla birleştirme stratejisini uygulamıştır.
 
23Nisan 1920’da Ankara’da halkın temsilcilerinden oluşan TBMM’nin açılarak çalışmalarına başlaması kurtuluşun ülke genelini kapsayıcı önderliğe kavuşmasıdır.
 
Milli Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olmasının yanında bağımsızlığı, özgürlüğü, onurlu bir milletin direnişini, dünyanın efendilerine karşı duruşu simgeleyen bir tarihin halkın kolektif hafızasında yaşatılması zorunludur. Ulusal bayram olarak kutlanan 19 Mayısların düzenlenen yönetmeliklerle okul duvarları içine hapsedilmesi, karmaşıklaştırılması, kurumların, meslek örgütlerinin Atatürk Anıtına çelenk koymalarının engellenerek bayram olmaktan çıkarılmasıyla milli hafızadan silinmesi anlamına gelecek girişimler halkımız tarafından ilgi ve ibretle izlenmektedir.
 
Dış dinamiklerin epeydir Atatürk resimlerinin kamu binalarından indirilmesi, ilkelerinin Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi olmaktan çıkarılmasına yönelik telkinlerinin devletin yüksek katlarında önemsendiği anlaşılmaktadır.
 
İstanbul Barosu bağımsız ülke, bağımsız ekonomi, bağımsız hukuk savaşımının başlangıcının 94.yıldönümünde kurtuluşun büyük önderini ve bu uğurda can veren şehitlerimizi saygı ve minnetle anmaktadır.
 
                    İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞIFotoğraf: Ortadoğunun  Îttâtçısı Hayal Perest, Kukla !!!

#AkpIstifaHalkDirilişe
Paylaşalım Paylaşalım Paylaşalım...!
Facebook YouTube Türkiye Resmi Sayfasına Hoş Geldiniz..

Daha fazla videolar için linke tıklamanız yeterli...

http://www.facebook.com/YouTubeTurkish

Fotoğraf: 7 Devlet 1 Milletiz...

(Sayfa Yönetimi)Fotoğraf: İstanbul Üniversitesi öğrencileri yalancı her siyasetçiyi yuhalayıp, yalnızca birisini aralarına aldı!..Fotoğraf: 30 AĞUSTOS ZAFER   BAYRAMIMIZ   ŞİMDİDEN KUTLU OLSUN !

ALLAH BU MİLLETE TEKRARDAN BÖYLE ZAFERLERE GEREK DUYDURMASIN..

"PROFİLLERİNİZ DE BU RESİM OLSUN PAYLAŞIN"

""NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE""Fotoğraf: Canakkale Muharebesinde siperlerde düşman bekleyen Osmanlı Askerleri..


Hatırlatalım İstedim ?Fotoğraf: Ümit KocasakalFotoğraf
1999 yılında PKK kendini fes etme kararı aldı....................acı  gerçek
2000 yılında 0 şehit
2001 yılında 0 şehit
AKP hükumeti başlıyor
2002 de 13 şehit
2003 de 21 şehit
2004 de 73 şehit
AKP'nin kalfalik dönemi
2005 de 92 şehit
2006 da 121 şehit...

2007 de 118 şehit
2008 de 150 şehit
2009 da 135 şehit
2010 da 141 şehit
Tayyip'in ustalık dönemi
Son üç haftada 31 şehit
Fotoğraf: Başbakanlık kaynakları: 24 şehit, 18 yaralı

Başbakanlık Kaynakları, Hakkari'deki hain saldırılarda 24 şehit, 18 yaralı olduğunu bildirdi.

Başbakanlık kaynaklarının verdiği bilgiye göre, bölgede PKK'lı teröristlerin saldırıları sonucunda 24 şehit, 18 yaralı olduğu kaydedildi.

Şehit sayısını 26'ya çıktığı iddia edildi

İçişleri Bakanlığı, Yüksekova ve Çukurca'da yaşanan terörist saldırılarda 26 şehit, 22 yaralı olduğunu bildirdi.

Jandarma Başçavuş İbrahim Geçer'in ailesine acı haber ulaştı

Hakkâri'nin Yüksekova ve Çukurca ilçelerinde güvenlik güçlerine PKK'lı teröristler tarafından yapılan saldırılarda şehit olan 26 askerden birinin, Konya'nın Akşehir ilçesi nüfusuna kayıtlı Jandarma Başçavuş İbrahim Geçer (36) olduğu öğrenildi. İki çocuk babası olan şehit Başçavuş Geçer'in ailesine acı haber yetkililer tarafından ulaştırıldı.

Şehit Üsteğmen Murat Bek'in baba ocağına ateş düştü

Hakkari Çukurca'da PKK terör örgütü üyeleri ile girilin çatışmada şehit düşen Üsteğmen Murat Bek'in Yozgat'taki baba ocağına ateş düştü.

Şehit Üsteğmen Murat Bek'in şehit haberini İl Jandarma Komutanlığında görevli Binbaşı Süleyman Gürz, İl Müftüsü Nuh Korkmaz birlikte verdi. Yozgat'ın Söğütlüyayla köyünde ikamet eden şehidin annesi Elmas Bek, askeri araçların evinin önünde durduğunu görünce feryat etti. Ağlayarak askerlere sarılıp daha sonra yere yığılan anne Elmas Bek'e sağlık görevlileri müdahale etti. Sağlık görevlileri kalp hastası baba Abdullah Bek'e de ilaçlarını verip sakinleştirmeye çalıştı. Anne Elmas Bek, yavrum nerede, yavrum bu şekilde mi gelecektin, senin yerine ben ölseydim diye ağıtlar yaktı.

Nişanlı olduğu öğrenilen Üsteğmen Murat Bek'in yakın zamanda düğün edeceği belirtildi.

Şahadet haberi Er Eyüp Çolakoğlu'nun İstanbu'daki evine ulaştı


Hakkari Çukurca'daki terör saldırında şehit olan Er Eyüp Çolakoğlu'nun İstabul'daki evine acı haber ulaştı.

Hakkari Çukurca'da 26 güvenlik görevlisinin şehit olduğu, 22'sinin yaralandığı terör saldırısında hayatını kaybeden Er Adem Çolakoğlu'nun İstanbul'daki evine acı haber ulaştı. Saldırının ardından Çolakoğlu'nun Avcılar'daki evine gelen askeri yetkililer şahadet haberini aileye verdi. Askeri yetkililerin evdeki bekleyişi devam ederken, Çolakoğlu'nun evine Türk bayrağı asıldı.

Şehit Er Çolakoğlu'nun Avcılar'daki evinde polis ekipleri ve ambulans hazır bekliyor.


Bir ateş de Isparta'ya düştü: Süleyman Kalkan'ın evinde yas var

Hakkâri'nin Yüksekova ve Çukurca ilçelerinde güvenlik güçlerine PKK'lı teröristler tarafından yapılan saldırılarda şehit olan 26 askerden birinin, Ispartanın Yalvaç ilçesine bağlı Sücüllü kasabası nüfusuna kayıtlı Süleyman Kalkan olduğu bildirildi.

Acı haberi, Sücüllü kasabasına gelen kaymakamı, ilçe müftüsü ve jandarma ekiplerinin vermesiyle öğrenen aile, yasa boğuldu.

Sakaryalı Birol Elmas'ın evine acı haber ulaştırıldı

Hakkâri Çukurca'daki terör saldırısında şehit olan askerlerden birinin Sakaryalı Jandarma Çavuş Birol Elmas olduğu bildirildi.

Elmas'ın, Adapazarı ilçesi Karakamış mahallesindeki evine acı haber ulaştırıldı. Acı haber, Sakarya Merkez Komutanı Albay Kutluay Önay tarafından anne Mübyen Elmas'a verildi. Anne Elmas, haberi alınca sinir krizleri geçirdi, kendisini yerden yere attı. Mübyen Elmas, bayılması üzerine sağlık görevlileri tarafından sedyeye alınarak ambulansla hastaneye götürüldü.

Birol Elmas'ın askerliğini tamamlamasına 120 gün kaldığı öğrenildi. Birol Elmas'ın Kocaeli'de çiftçilik yaptığı kaydedildi. Elmas'ın, biri kız üç kardeş, kardeşlerinden birinin engelli olduğu, babasını da daha önce kaybettiği öğrenildi.

Uzman Çavuş Mustafa Aslan'ın Çorum'daki evinde yas var

Hakkari'nin Çukurca ilçesinde teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Uzman Çavuş Mustafa Aslan'ın evinde yas var.

Çorum Garnizon Komutanlığı ekipleri, sağlık görevlileri ile birlikte gittikleri şehidin merkez Harmanlar 2. sokakta yaşayan yakınlarına acı haberi verdi.

Oğullarının şehit olduğu haberini alan anne Samiye Aslan ile baba Ali Aslan gözyaşlarına hakim olamadı.

Evli 2 çocuk babası olduğu öğrenilen şehidin Çorum'da yaşayan eşi Pınar Aslan'da gözyaşlarına boğuldu.

Garnizon Komutanlığı yetkililerince evin camına Türk Bayrağı asıldı.

İskenderunlu er Mesut Cengiz'in baba ocağına ateş düştü

Hakkari'de şehit düşen İskenderunlu er Mesut Cengiz'in baba ocağına ateş düştü.

Şehit haberinin duyulmasından sonra Hatay'ın İskenderun ilçesine bağlı Denizciler beldesindeki Mesut Cengiz'in baba ocağına ziyaretçi akını yaşandı.

Denizciler'de oturan baba Ahmet Cengiz ile anne Sultan Cengiz'e acı haberi askeri yetkililer verdi.

İskenderun Kaymakamı Ali İhsan Su, Denizciler Belediye Başkanı Esabil Soydan ve askeri ve mülki yetkililer ile vatandaşlar acılı aileyi ziyaret etti.

Sinir krizi geçiren şehit yakınlarına sağlık ekipleri müdahale etti. Şehidin evinin önünde bir ambulans ile sağlık ekibi bekletiliyor.


Piyade Er Ufuk Bozkurt'un Çavuşköy'deki evinde hüzün var

Hakkari'nin Çukurca ilçesinde teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Piyade Er Ufuk Bozkurt'un Kırklareli'nin Vize ilçesindeki baba evinde hüzün yaşanıyor.

Pınarhisar Kaymakamı ve Vize Kaymakam Vekili Mevlüt Özmen, Vize Garnizon Komutanı Jandarma Albay Hasan Basri Küçük, Vize Belediye Başkanı Selçuk Yılmaz ve askeri yetkililer, sağlık görevlileri ile birlikte gittikleri şehidin, Çavuşköy'de yaşayan yakınlarına acı haberi verdi.

Oğulunun şehit haberini alan baba Fedai Bozkurt, gözyaşlarına hakim olamayıp, ''Oğlum oğlum gitti'' diye feryat ederek baygınlık geçirdi. Sağlık ekiplerinin müdahale ettiği baba Bozkurt, daha sonra ambulansa alındı.

Bu arada teskeresine 5 ay kalan şehit Ufuk Bozkurt'un iki gün önce babasını arayıp, ''Baba ben izine gelmek istiyorum'' dediği öğrenildi.

Şehit Er Mehmet Çetin'in Nazilli'deki evinde yas var

Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki terör saldırısında şehit olan Jandarma Komando Er Mehmet Çetin'in Aydın'ın Nazilli ilçesine bağlı Beğerli köyündeki evinde yas var.

Nazilli Kaymakamı Mehmet Okur, Nazilli Garnizon Komutanı Yarbay Ekrem Turan ve Nazilli İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Seydi Salman, sağlık görevlileri ile gittikleri şehidin Beğerli köyündeki evinde anne Şerife Çetin ve baba Bekir Çetin'e durumu bildirdi.

Oğullarının şehit olduğu haberini alan anne ve baba gözyaşlarına hakim olamadı.

Anne Şerife Çetin, acı haberi aldıktan sonra gözyaşları içinde gazetecilere yaptığı açıklamada, ''Buna bir çare bulun. Bu daha ne kadar gidecek? Daha ne kadar şehit vereceğiz. Canlarımız boşa gidiyor. Üzüntümüz çok büyük. Askerliğinin bitmesine 3-4 ay kalmıştı. Dört gözle yolunu bekliyorduk'' diye konuştu.

Şehidin 5 kardeşin en küçüğü olduğu, askerliğinin bitmesine 100 gün kaldığı öğrenildi.

Acı haberi alan şehidin akrabaları ve yakınlarının eve geldiği görüldü.

Ramazan Akın dün geceki saldırıda şehit düştü

Ağrı üst üste şehit haberleri ile sarsılıyor. Dün Bitlis'in Güroymak ilçesindeki hain saldırıda şehit olan polislerden sonra bugün de bir acı haber Hakkari'den geldi.

Ağrı'nın Hamur ilçe nüfusuna kayıtlı Ramazan Akın (20)'ın, dün geceki saldırıda şehit düştüğü öğrenildi. Hamur Kaymakamlığı'nın acı haberi şehidin babası Mehmet ile annesi Sakine Akın'a bildirdiği kaydedildi.

Fevzi Kazak terhisine 1,5 ay kala şehit düştü

Hakkâri'nin Çukurca ilçesinde şehit olan askerlerden Gaziantepli Fevzi Kazak'ın baba ocağına ateş düştü.

Şehadet haberini alan Kazak ailesi sinir krizleri geçirdi. Şehit askerin terhisine de yaklaşık 1,5 ay kaldığı öğrenildi.

24 askerin şehit düştüğü saldırıda, acı haberlerden biri de Gaziantep'i vurdu. Şehitkâmil ilçesine bağlı Zeytinli mahallesinde 133 nolu sokakta oturan Kazak ailesine, çocuklarının şehit olduğu haberi askeri yetkililer tarafından verildi.

Evin önünde sağlık ekipleri ve emniyet güçlerinin de hazır bekletilirken, acı haberi alan aile üyeleri sinir krizleri geçirdi. Anne Fatma Kazak, evin penceresinden askeri yetkilileri görünce gözyaşlarına boğularak feryat etti. Bu sırada evin önünde şehit askerin kardeşleri de emniyet güçleri tarafından güçlükle sakinleştirildi. Sağlık ekipleri tarafından da evin önünde hazır bekletilen ambulanslarda, şehidin yakınlarına sakinleştirici iğne yapıldı.

Öte yandan, 8 kardeşten en büyüğü olduğu öğrenilen şehit askerin ailesinin, Karpuzkaya köyünden Gaziantep'e yeni göç ettikleri, baba Mehmet Kazak'ın da ailesinin geçimini sağlamak için inşaatlarda bekçilik yaptığı öğrenildi.

Şehit Er Yavuz Çoban'ın baba ocağına ateş düştü

HAKKARİ'nin Çukurca İlçesi'nde teröristlerin saldırısında şehit olan askerlerden 21 yaşındaki Jandarma Komando Er Onbaşı Yavuz Çoban'ın, memleketi Aksaray'daki Şehit Er Çoban'ın terhisine 5 ay kaldığı öğrenildi.

Şehit Jandarma Komando Er Onbaşı Yavuz Çoban'ın acı haberi, ailesine Aksaray İl Jandarma Komutanlığı'nda görevli subaylar tarafından verildi. Oğlunun şehit olduğunu öğrenen 50 yaşındaki 4 çocuk annesi Dürdane Çoban, sinir krizi geçirdi. Çoban, hazırda bulunan sağlık görevlileri tarafından sakinleştirildi. Şehit Çoban'ın kamyon şoförü olan 50 yaşındaki babası Ekrem Çoban'ın ise işte olduğu belirtildi. Askerden önce Aksaray Barosu'nda şoför olarak çalışan ve terhisine 5 ay kalan şehit Çoban'ın, bekar olduğu, kız kardeşinin nişanlısı er Cengiz Ertuğrul'un ise Hakkari'de vatani görevini yaptığı öğrenildi. Şehit Çoban'ın cenazesinin yarın Aksaray'da toprağa verilmesi bekleniyor.


Şehit Uzman Çavuş Halil Özdoğru'nun Sinop'taki baba evine ateş düştü

Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki hain terör saldırısında şehit olan Uzman Çavuş Halil Özdoğru'nun (41), Sinop'taki baba evine ateş düştü.

Sinop Garnizon Komutanı Jandarma Albay Mehmet Erkan Arıkan, Uzungürgen köyünde yaşayan ailesine oğullarının şehit olduğu haberini verdi.

Acı haberi duyan şehit uzman çavuşun yakınları fenalık geçirdi. 5 kardeşin ikincisi olan şehit Uzman Çavuş Özdoğru'nun Çukurca'dan önceki görev yerininAfganistanolduğu ve kısa süre önce Çukurca'ya gittiği öğrenildi.

Güçlükle ayakta durduğu gözlenen şehidin babası Osman Özdoğru, oğluyla en son bir ay önce görüştüğünü belirterek, ''Vatan sağolsun, Allah geride kalan askerlerimize uzun ömürler versin, terörle mücadele gücü versin'' dedi.

Oğlunun kısa süre önce memleketi Sinop'a izne geldiğini ifade eden anne Şehriye Özdoğru da, ''Oğlum Afganistan'da görevliydi. Yeni gelmişti Afganistan'dan. İzne geldiğinde az kaldı, daha doyamadan yeni görev yeri Hakkari'ye gitti, şimdi şehit oldu'' diyerek ağıt yaktı.

Şehidin evli ve 3 çocuk babası olduğu, ailesinin ise kent merkezindeki askeri lojmanlarda yaşadığı öğrenildi.


Şehit Er Mehmet Ağgedik'in Elazığ'daki evinde yas var

Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki terör saldırısında şehit olan er Mehmet Ağgedik'in (21) Elazığ'daki evinde yas var.

Ağgedik'in şehit olduğu haberi 8. Kolordu Komutanlığından askeri yetkililer tarafından, Olgunlar MahallesiAtatürkCaddesi'nde yaşayan ailesine verildi.

Şehit haberinin duyulmasının ardından komşuları tarafından apartmana Türk bayrakları asılırken evi ziyaret eden bazı yakınları fenalaştı.

Ağgedik'in babası Bekir Ağgedik, gazetecilere yaptığı açıklamada, ''Vatan sağolsun ne yapalım başka bir şey yok'' dedi.

En son pazartesi günü görüştüğü oğlunun 8 aylık asker olduğunu ifade eden Ağgedik, ''Milletimizin başı sağ olsun ne yapalım. Yeter bu artık'' diye konuştu.

Ağgedik'in 3 kardeşin en büyüğü olduğu, askere gitmeden önce bir avukatın yanında çalıştığı, yaz mevsiminde Ağın ilçesinde dedesine tarlada yardım ettiği öğrenildi.

Şehit Piyade Çavuş İdris Çam'ın Kahramanmaraş'taki evinde yas var

Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Piyade Çavuş İdris Çam'ın (21) Kahramanmaraş'taki evinde yas var.

Kahramanmaraş Vali Yardımcısı Ahmet Turgay İmamgiller ve askeri yetkililer İdris Çam'ın şehit haberini merkeze bağlı Döngele beldesinde yaşayan ailesine verdi.

Şehit haberinin duyulmasının ardından şehidin yakınları Ali Çam'ın evine geldi. Bu arada şehidin yakınları fenalık geçirdi. Şehit babası Ali Çam, gazetecilere yaptığı açıklamada, ''Vatan sağolsun. Oğlumla ayın 14'inde konuşmuştuk. 19 Ekim'de operasyona çıkacağını söylemişti'' dedi.

Bu arada şehit kardeşinin fotoğraf albümüne bakan ağabey Cuma Çam gözyaşlarına hakim olamadı. Kardeşinin terhisine 38 gün kaldığını söyleyen Çam, ''Kardeşimle dün konuşmuştum. İyiyiz diyordu. Ben arar hep terhisine kaç gün kaldığını söylerdi. Acımız çok büyük'' diye konuştu.

Çam'ın 6'sı kız 10 kardeşinin olduğunu ve askere gitmeden önce bir fabrikada çalıştığı öğrenildi.

Er Yunus Yılmaz'ın Ankara'daki baba evine ateş düştü

Hakkari Çukurca'daki 26 güvenlik görevlisinin şehit olduğu hain saldırıda hayatını kaybeden Er Yunus Yılmaz'ın Ankara'daki baba evine ateş düştü. Şehit er Yılmaz'ın dün gece babasını arayarak, "Baba operasyona çıkıyoruz. Hakkını helal et" dediği öğrenildi.

Şehit er Yılmaz'ınAnkaraPursaklar İlçesi'ndeki baba evine gelen askeri yetkililer, şehadet haberini aileye verdi. Şehit erin evinin evinin önünde 112 ambulans ekibi beklerken, balkonuna ve mahalledeki bazı evlere Türk bayrağı asıldı.

BABA İSYAN ETTİ

Taziyeleri kabul eden şehidin babası Hasan Yılmaz, artık akan kanın durması gerektiğini belirterek, "Yeter artık, ne gerekiyorsa, ne yapılması lazımsa yapılsın. Artık yüreklere ateş düşmesin. Bu hainleri temizlesinler. Meclisteki BDP'li milletvekillerinin aldığı maaşlar haram olsun. Meclis'te terörist istemiyoruz. Herkes aklını başına alsın, sabrımız tükendi" dedi. Baba Yılmaz, oğlunun dün gece saat 02.00 sıralarında kendisine aradığını belirterek, "Bana 'Baba operasyona çıkıyoruz' hakkını helal et. Sıkıntılı bir durum var gibi. Dua edin, operasyondan dönünce haber veririm' dedi. Dün gece gözüme uyku girmedi. Sabahta oğlumun şehit haberiyle uyandım" diye konuştu. Şehidin dayısı Yusuf Karcı ise isyan ederek, "Şu hainlere söyleyin, biz bitmeyiz, biz yorulmayız, ayağı düşmeyiz. Bir ölürüz bin doğarız. Onlar bizi yok edemez" dedi.

Şehit er Yılmaz'ın 4 kardeşten en küçüğü olduğu ve 4 ay önce askere gittiği öğrenildi. Acemi birliğini Isparta'da yapan Yılmaz'ın, bir ay önce Hakkari'ye gittiği belirtildi. Sivil hayatta bir işyerinde asgari ücret ile çalıştığı öğrenilen Yılmaz'ın, vatani görevini tamamladıktan sonra evliliği düşündüğü kaydedildi.

Piyade Çavuş Fikret Özer'in Samsun'daki evinde yas var

Hakkari'nin Çukurca ilçesinde teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Piyade Çavuş Fikret Özer'in evinde yas var.

Samsun Garnizon Komutanlığı ekipleri, sağlık görevlileri ile birlikte gittikleri şehidin Atakum İlçesi'nde yaşayan ailesine acı haberi verdi.

Oğullarının şehit olduğu haberini alan anne İnci ve baba Celal Özer gözyaşlarına hakim olamadı.

3 kardeşin en büyüğü olan ve 8 ay önce askere gittiği öğrenilen şehidin babası Celal Özer, hainlere fırsat verilmemesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:

''Saat iki gibi oğlumun şehit olduğu haberi geldi. En son dün akşam telefonla görüştüm. 'Göreve çıkacağız baba', sekiz gün arayamam' dedi. Aziz Türk milleti sağolsun. Hainlere fırsat verilmesin. Hainlerin biran önce işlerinin bitirilmesi lazım.''

Şehidin evine Atakum İlçe Kaymakamı Salim Demir, Merkez Komutanı Piyade Kıdemli Albay Ahmet Şadi Çakır, İlçe Müftüsü Adem Sayılır ve yakınları taziye ziyaretinde bulundu.

Şehidin evinin bulunduğu apartmana da Türk bayrağı asıldı.


Şehit Piyade Çavuş Koray Özel'in baba evine ateş düştü

Hakkari'nin Çukurca ilçesinde teröristlerin saldırısı sonucu şehit olan Piyade Çavuş Koray Özel'in Adana'nın Feke ilçesinde baba evinde yas var.

Şehidin Feke ilçesine bağlı Süphandere köyündeki evine giden ilçe Kaymakam Vekili Mustafa Çiftçiler, Belediye Başkanı Ahmet Sel, İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Akgün Baydar ile İlçe Emniyet Amir Vekili Cumali Köden, acı haberi anne Elif Özel'e verdi.

Orman işçisi olan ve o sırada ormanlık alanda çalışan baba İdris Özel de köy muhtarı tarafından eve getirildi. Acı haberi alan anne ve baba gözyaşlarını tutamadı.

Bu arada, evin tek erkek çocuğu olduğu ve terhisine yaklaşık 50 gün kaldığı öğrenilen Koray Özel'in, uzman çavuşluk sınavına girip başarılı olduğu öğrenildi.

Acı haber üzerine köylüler taziye için şehit evine gelirken, köydeki evlere Türk bayrakları asıldı.

AJANSLAR
 
 
 
 
 
Başbakanlık kaynakları: 24 şehit, 18 yaralı
Başbakanlık Kaynakları, Hakkari'deki hain saldırılarda 24 şehit, 18 yaralı olduğunu bildirdi.
Başbakanlık kaynaklarının verdiği bilgiye göre, bölgede PKK'lı teröristlerin saldırıları sonucunda 2...
4 şehit, 18 yaralı olduğu kaydedildi.
Şehit sayısını 26'ya çıktığı iddia edildi
İçişleri Bakanlığı, Yüksekova ve Çukurca'da yaşanan terörist saldırılarda 26 şehit, 22 yaralı olduğunu bildirdi.
Jandarma Başçavuş İbrahim Geçer'in ailesine acı haber ulaştı
Hakkâri'nin Yüksekova ve Çukurca ilçelerinde güvenlik güçlerine PKK'lı teröristler tarafından yapılan saldırılarda şehit olan 26 askerden birinin, Konya'nın Akşehir ilçesi nüfusuna kayıtlı Jandarma Başçavuş İbrahim Geçer (36) olduğu öğrenildi. İki çocuk babası olan şehit Başçavuş Geçer'in ailesine acı haber yetkililer tarafından ulaştırıldı.
Şehit Üsteğmen Murat Bek'in baba ocağına ateş düştü
Hakkari Çukurca'da PKK terör örgütü üyeleri ile girilin çatışmada şehit düşen Üsteğmen Murat Bek'in Yozgat'taki baba ocağına ateş düştü.
Şehit Üsteğmen Murat Bek'in şehit haberini İl Jandarma Komutanlığında görevli Binbaşı Süleyman Gürz, İl Müftüsü Nuh Korkmaz birlikte verdi. Yozgat'ın Söğütlüyayla köyünde ikamet eden şehidin annesi Elmas Bek, askeri araçların evinin önünde durduğunu görünce feryat etti. Ağlayarak askerlere sarılıp daha sonra yere yığılan anne Elmas Bek'e sağlık görevlileri müdahale etti. Sağlık görevlileri kalp hastası baba Abdullah Bek'e de ilaçlarını verip sakinleştirmeye çalıştı. Anne Elmas Bek, yavrum nerede, yavrum bu şekilde mi gelecektin, senin yerine ben ölseydim diye ağıtlar yaktı.
Nişanlı olduğu öğrenilen Üsteğmen Murat Bek'in yakın zamanda düğün edeceği belirtildi.
Şahadet haberi Er Eyüp Çolakoğlu'nun İstanbu'daki evine ulaştı
Hakkari Çukurca'daki terör saldırında şehit olan Er Eyüp Çolakoğlu'nun İstabul'daki evine acı haber ulaştı.
Hakkari Çukurca'da 26 güvenlik görevlisinin şehit olduğu, 22'sinin yaralandığı terör saldırısında hayatını kaybeden Er Adem Çolakoğlu'nun İstanbul'daki evine acı haber ulaştı. Saldırının ardından Çolakoğlu'nun Avcılar'daki evine gelen askeri yetkililer şahadet haberini aileye verdi. Askeri yetkililerin evdeki bekleyişi devam ederken, Çolakoğlu'nun evine Türk bayrağı asıldı.
Şehit Er Çolakoğlu'nun Avcılar'daki evinde polis ekipleri ve ambulans hazır bekliyor.
 Bir ateş de Isparta'ya düştü: Süleyman Kalkan'ın evinde yas var
Hakkâri'nin Yüksekova ve Çukurca ilçelerinde güvenlik güçlerine PKK'lı teröristler tarafından yapılan saldırılarda şehit olan 26 askerden birinin, Ispartanın Yalvaç ilçesine bağlı Sücüllü kasabası nüfusuna kayıtlı Süleyman Kalkan olduğu bildirildi.
Acı haberi, Sücüllü kasabasına gelen kaymakamı, ilçe müftüsü ve jandarma ekiplerinin vermesiyle öğrenen aile, yasa boğuldu.
Sakaryalı Birol Elmas'ın evine acı haber ulaştırıldı
Hakkâri Çukurca'daki terör saldırısında şehit olan askerlerden birinin Sakaryalı Jandarma Çavuş Birol Elmas olduğu bildirildi.
Elmas'ın, Adapazarı ilçesi Karakamış mahallesindeki evine acı haber ulaştırıldı. Acı haber, Sakarya Merkez Komutanı Albay Kutluay Önay tarafından anne Mübyen Elmas'a verildi. Anne Elmas, haberi alınca sinir krizleri geçirdi, kendisini yerden yere attı. Mübyen Elmas, bayılması üzerine sağlık görevlileri tarafından sedyeye alınarak ambulansla hastaneye götürüldü.
Birol Elmas'ın askerliğini tamamlamasına 120 gün kaldığı öğrenildi. Birol Elmas'ın Kocaeli'de çiftçilik yaptığı kaydedildi. Elmas'ın, biri kız üç kardeş, kardeşlerinden birinin engelli olduğu, babasını da daha önce kaybettiği öğrenildi.
Uzman Çavuş Mustafa Aslan'ın Çorum'daki evinde yas var
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Uzman Çavuş Mustafa Aslan'ın evinde yas var.
Çorum Garnizon Komutanlığı ekipleri, sağlık görevlileri ile birlikte gittikleri şehidin merkez Harmanlar 2. sokakta yaşayan yakınlarına acı haberi verdi.
Oğullarının şehit olduğu haberini alan anne Samiye Aslan ile baba Ali Aslan gözyaşlarına hakim olamadı.
Evli 2 çocuk babası olduğu öğrenilen şehidin Çorum'da yaşayan eşi Pınar Aslan'da gözyaşlarına boğuldu.
Garnizon Komutanlığı yetkililerince evin camına Türk Bayrağı asıldı.
İskenderunlu er Mesut Cengiz'in baba ocağına ateş düştü
Hakkari'de şehit düşen İskenderunlu er Mesut Cengiz'in baba ocağına ateş düştü.
Şehit haberinin duyulmasından sonra Hatay'ın İskenderun ilçesine bağlı Denizciler beldesindeki Mesut Cengiz'in baba ocağına ziyaretçi akını yaşandı.
Denizciler'de oturan baba Ahmet Cengiz ile anne Sultan Cengiz'e acı haberi askeri yetkililer verdi.
İskenderun Kaymakamı Ali İhsan Su, Denizciler Belediye Başkanı Esabil Soydan ve askeri ve mülki yetkililer ile vatandaşlar acılı aileyi ziyaret etti.
Sinir krizi geçiren şehit yakınlarına sağlık ekipleri müdahale etti. Şehidin evinin önünde bir ambulans ile sağlık ekibi bekletiliyor.
 Piyade Er Ufuk Bozkurt'un Çavuşköy'deki evinde hüzün var
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Piyade Er Ufuk Bozkurt'un Kırklareli'nin Vize ilçesindeki baba evinde hüzün yaşanıyor.
Pınarhisar Kaymakamı ve Vize Kaymakam Vekili Mevlüt Özmen, Vize Garnizon Komutanı Jandarma Albay Hasan Basri Küçük, Vize Belediye Başkanı Selçuk Yılmaz ve askeri yetkililer, sağlık görevlileri ile birlikte gittikleri şehidin, Çavuşköy'de yaşayan yakınlarına acı haberi verdi.
Oğulunun şehit haberini alan baba Fedai Bozkurt, gözyaşlarına hakim olamayıp, ''Oğlum oğlum gitti'' diye feryat ederek baygınlık geçirdi. Sağlık ekiplerinin müdahale ettiği baba Bozkurt, daha sonra ambulansa alındı.
Bu arada teskeresine 5 ay kalan şehit Ufuk Bozkurt'un iki gün önce babasını arayıp, ''Baba ben izine gelmek istiyorum'' dediği öğrenildi.
Şehit Er Mehmet Çetin'in Nazilli'deki evinde yas var
Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki terör saldırısında şehit olan Jandarma Komando Er Mehmet Çetin'in Aydın'ın Nazilli ilçesine bağlı Beğerli köyündeki evinde yas var.
Nazilli Kaymakamı Mehmet Okur, Nazilli Garnizon Komutanı Yarbay Ekrem Turan ve Nazilli İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Seydi Salman, sağlık görevlileri ile gittikleri şehidin Beğerli köyündeki evinde anne Şerife Çetin ve baba Bekir Çetin'e durumu bildirdi.
Oğullarının şehit olduğu haberini alan anne ve baba gözyaşlarına hakim olamadı.
Anne Şerife Çetin, acı haberi aldıktan sonra gözyaşları içinde gazetecilere yaptığı açıklamada, ''Buna bir çare bulun. Bu daha ne kadar gidecek? Daha ne kadar şehit vereceğiz. Canlarımız boşa gidiyor. Üzüntümüz çok büyük. Askerliğinin bitmesine 3-4 ay kalmıştı. Dört gözle yolunu bekliyorduk'' diye konuştu.
Şehidin 5 kardeşin en küçüğü olduğu, askerliğinin bitmesine 100 gün kaldığı öğrenildi.
Acı haberi alan şehidin akrabaları ve yakınlarının eve geldiği görüldü.
Ramazan Akın dün geceki saldırıda şehit düştü
Ağrı üst üste şehit haberleri ile sarsılıyor. Dün Bitlis'in Güroymak ilçesindeki hain saldırıda şehit olan polislerden sonra bugün de bir acı haber Hakkari'den geldi.
Ağrı'nın Hamur ilçe nüfusuna kayıtlı Ramazan Akın (20)'ın, dün geceki saldırıda şehit düştüğü öğrenildi. Hamur Kaymakamlığı'nın acı haberi şehidin babası Mehmet ile annesi Sakine Akın'a bildirdiği kaydedildi.
Fevzi Kazak terhisine 1,5 ay kala şehit düştü
Hakkâri'nin Çukurca ilçesinde şehit olan askerlerden Gaziantepli Fevzi Kazak'ın baba ocağına ateş düştü.
Şehadet haberini alan Kazak ailesi sinir krizleri geçirdi. Şehit askerin terhisine de yaklaşık 1,5 ay kaldığı öğrenildi.
24 askerin şehit düştüğü saldırıda, acı haberlerden biri de Gaziantep'i vurdu. Şehitkâmil ilçesine bağlı Zeytinli mahallesinde 133 nolu sokakta oturan Kazak ailesine, çocuklarının şehit olduğu haberi askeri yetkililer tarafından verildi.
Evin önünde sağlık ekipleri ve emniyet güçlerinin de hazır bekletilirken, acı haberi alan aile üyeleri sinir krizleri geçirdi. Anne Fatma Kazak, evin penceresinden askeri yetkilileri görünce gözyaşlarına boğularak feryat etti. Bu sırada evin önünde şehit askerin kardeşleri de emniyet güçleri tarafından güçlükle sakinleştirildi. Sağlık ekipleri tarafından da evin önünde hazır bekletilen ambulanslarda, şehidin yakınlarına sakinleştirici iğne yapıldı.
Öte yandan, 8 kardeşten en büyüğü olduğu öğrenilen şehit askerin ailesinin, Karpuzkaya köyünden Gaziantep'e yeni göç ettikleri, baba Mehmet Kazak'ın da ailesinin geçimini sağlamak için inşaatlarda bekçilik yaptığı öğrenildi.
Şehit,Er Yavuz Çoban'ın baba ocağına ateş düştü
HAKKARİ'nin Çukurca İlçesi'nde teröristlerin saldırısında şehit olan askerlerden 21 yaşındaki Jandarma Komando Er Onbaşı Yavuz Çoban'ın, memleketi Aksaray'daki Şehit Er Çoban'ın terhisine 5 ay kaldığı öğrenildi.
Şehit Jandarma Komando Er Onbaşı Yavuz Çoban'ın acı haberi, ailesine Aksaray İl Jandarma Komutanlığı'nda görevli subaylar tarafından verildi. Oğlunun şehit olduğunu öğrenen 50 yaşındaki 4 çocuk annesi Dürdane Çoban, sinir krizi geçirdi. Çoban, hazırda bulunan sağlık görevlileri tarafından sakinleştirildi. Şehit Çoban'ın kamyon şoförü olan 50 yaşındaki babası Ekrem Çoban'ın ise işte olduğu belirtildi. Askerden önce Aksaray Barosu'nda şoför olarak çalışan ve terhisine 5 ay kalan şehit Çoban'ın, bekar olduğu, kız kardeşinin nişanlısı er Cengiz Ertuğrul'un ise Hakkari'de vatani görevini yaptığı öğrenildi. Şehit Çoban'ın cenazesinin yarın Aksaray'da toprağa verilmesi bekleniyor.
Şehit Uzman Çavuş Halil Özdoğru'nun Sinop'taki baba evine ateş düştü
Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki hain terör saldırısında şehit olan Uzman Çavuş Halil Özdoğru'nun (41), Sinop'taki baba evine ateş düştü.
Sinop Garnizon Komutanı Jandarma Albay Mehmet Erkan Arıkan, Uzungürgen köyünde yaşayan ailesine oğullarının şehit olduğu haberini verdi.
Acı haberi duyan şehit uzman çavuşun yakınları fenalık geçirdi. 5 kardeşin ikincisi olan şehit Uzman Çavuş Özdoğru'nun Çukurca'dan önceki görev yerininAfganistanolduğu ve kısa süre önce Çukurca'ya gittiği öğrenildi.
Güçlükle ayakta durduğu gözlenen şehidin babası Osman Özdoğru, oğluyla en son bir ay önce görüştüğünü belirterek, ''Vatan sağolsun, Allah geride kalan askerlerimize uzun ömürler versin, terörle mücadele gücü versin'' dedi.
Oğlunun kısa süre önce memleketi Sinop'a izne geldiğini ifade eden anne Şehriye Özdoğru da, ''Oğlum Afganistan'da görevliydi. Yeni gelmişti Afganistan'dan. İzne geldiğinde az kaldı, daha doyamadan yeni görev yeri Hakkari'ye gitti, şimdi şehit oldu'' diyerek ağıt yaktı.
Şehidin evli ve 3 çocuk babası olduğu, ailesinin ise kent merkezindeki askeri lojmanlarda yaşadığı öğrenildi.
Şehit Er Mehmet Ağgedik'in Elazığ'daki evinde yas var
Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki terör saldırısında şehit olan er Mehmet Ağgedik'in (21) Elazığ'daki evinde yas var.
Ağgedik'in şehit olduğu haberi 8. Kolordu Komutanlığından askeri yetkililer tarafından, Olgunlar MahallesiAtatürkCaddesi'nde yaşayan ailesine verildi.
Şehit haberinin duyulmasının ardından komşuları tarafından apartmana Türk bayrakları asılırken evi ziyaret eden bazı yakınları fenalaştı.
Ağgedik'in babası Bekir Ağgedik, gazetecilere yaptığı açıklamada, ''Vatan sağolsun ne yapalım başka bir şey yok'' dedi.
En son pazartesi günü görüştüğü oğlunun 8 aylık asker olduğunu ifade eden Ağgedik, ''Milletimizin başı sağ olsun ne yapalım. Yeter bu artık'' diye konuştu.
Ağgedik'in 3 kardeşin en büyüğü olduğu, askere gitmeden önce bir avukatın yanında çalıştığı, yaz mevsiminde Ağın ilçesinde dedesine tarlada yardım ettiği öğrenildi.
Şehit Piyade Çavuş İdris Çam'ın Kahramanmaraş'taki evinde yas var
Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Piyade Çavuş İdris Çam'ın (21) Kahramanmaraş'taki evinde yas var.
Kahramanmaraş Vali Yardımcısı Ahmet Turgay İmamgiller ve askeri yetkililer İdris Çam'ın şehit haberini merkeze bağlı Döngele beldesinde yaşayan ailesine verdi.
Şehit haberinin duyulmasının ardından şehidin yakınları Ali Çam'ın evine geldi. Bu arada şehidin yakınları fenalık geçirdi. Şehit babası Ali Çam, gazetecilere yaptığı açıklamada, ''Vatan sağolsun. Oğlumla ayın 14'inde konuşmuştuk. 19 Ekim'de operasyona çıkacağını söylemişti'' dedi.
Bu arada şehit kardeşinin fotoğraf albümüne bakan ağabey Cuma Çam gözyaşlarına hakim olamadı. Kardeşinin terhisine 38 gün kaldığını söyleyen Çam, ''Kardeşimle dün konuşmuştum. İyiyiz diyordu. Ben arar hep terhisine kaç gün kaldığını söylerdi. Acımız çok büyük'' diye konuştu.
Çam'ın 6'sı kız 10 kardeşinin olduğunu ve askere gitmeden önce bir fabrikada çalıştığı öğrenildi.
Er Yunus Yılmaz'ın Ankara'daki baba evine ateş düştü
Hakkari Çukurca'daki 26 güvenlik görevlisinin şehit olduğu hain saldırıda hayatını kaybeden Er Yunus Yılmaz'ın Ankara'daki baba evine ateş düştü. Şehit er Yılmaz'ın dün gece babasını arayarak, "Baba operasyona çıkıyoruz. Hakkını helal et" dediği öğrenildi.
Şehit er Yılmaz'ınAnkaraPursaklar İlçesi'ndeki baba evine gelen askeri yetkililer, şehadet haberini aileye verdi. Şehit erin evinin evinin önünde 112 ambulans ekibi beklerken, balkonuna ve mahalledeki bazı evlere Türk bayrağı asıldı.
BABA İSYAN ETTİ

Taziyeleri kabul eden şehidin babası Hasan Yılmaz, artık akan kanın durması gerektiğini belirterek, "Yeter artık, ne gerekiyorsa, ne yapılması lazımsa yapılsın. Artık yüreklere ateş düşmesin. Bu hainleri temizlesinler. Meclisteki BDP'li milletvekillerinin aldığı maaşlar haram olsun. Meclis'te terörist istemiyoruz. Herkes aklını başına alsın, sabrımız tükendi" dedi. Baba Yılmaz, oğlunun dün gece saat 02.00 sıralarında kendisine aradığını belirterek, "Bana 'Baba operasyona çıkıyoruz' hakkını helal et. Sıkıntılı bir durum var gibi. Dua edin, operasyondan dönünce haber veririm' dedi. Dün gece gözüme uyku girmedi. Sabahta oğlumun şehit haberiyle uyandım" diye konuştu. Şehidin dayısı Yusuf Karcı ise isyan ederek, "Şu hainlere söyleyin, biz bitmeyiz, biz yorulmayız, ayağı düşmeyiz. Bir ölürüz bin doğarız. Onlar bizi yok edemez" dedi.
Şehit er Yılmaz'ın 4 kardeşten en küçüğü olduğu ve 4 ay önce askere gittiği öğrenildi. Acemi birliğini Isparta'da yapan Yılmaz'ın, bir ay önce Hakkari'ye gittiği belirtildi. Sivil hayatta bir işyerinde asgari ücret ile çalıştığı öğrenilen Yılmaz'ın, vatani görevini tamamladıktan sonra evliliği düşündüğü kaydedildi.
Piyade Çavuş Fikret Özer'in Samsun'daki evinde yas var
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Piyade Çavuş Fikret Özer'in evinde yas var.
Samsun Garnizon Komutanlığı ekipleri, sağlık görevlileri ile birlikte gittikleri şehidin Atakum İlçesi'nde yaşayan ailesine acı haberi verdi.
Oğullarının şehit olduğu haberini alan anne İnci ve baba Celal Özer gözyaşlarına hakim olamadı.
3 kardeşin en büyüğü olan ve 8 ay önce askere gittiği öğrenilen şehidin babası Celal Özer, hainlere fırsat verilmemesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
''Saat iki gibi oğlumun şehit olduğu haberi geldi. En son dün akşam telefonla görüştüm. 'Göreve çıkacağız baba', sekiz gün arayamam' dedi. Aziz Türk milleti sağolsun. Hainlere fırsat verilmesin. Hainlerin biran önce işlerinin bitirilmesi lazım.''
Şehidin evine Atakum İlçe Kaymakamı Salim Demir, Merkez Komutanı Piyade Kıdemli Albay Ahmet Şadi Çakır, İlçe Müftüsü Adem Sayılır ve yakınları taziye ziyaretinde bulundu.
Şehidin evinin bulunduğu apartmana da Türk bayrağı asıldı.
Şehit Piyade Çavuş Koray Özel'in baba evine ateş düştü
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde teröristlerin saldırısı sonucu şehit olan Piyade Çavuş Koray Özel'in Adana'nın Feke ilçesinde baba evinde yas var.
Şehidin Feke ilçesine bağlı Süphandere köyündeki evine giden ilçe Kaymakam Vekili Mustafa Çiftçiler, Belediye Başkanı Ahmet Sel, İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Akgün Baydar ile İlçe Emniyet Amir Vekili Cumali Köden, acı haberi anne Elif Özel'e verdi.
Orman işçisi olan ve o sırada ormanlık alanda çalışan baba İdris Özel de köy muhtarı tarafından eve getirildi. Acı haberi alan anne ve baba gözyaşlarını tutamadı.
Bu arada, evin tek erkek çocuğu olduğu ve terhisine yaklaşık 50 gün kaldığı öğrenilen Koray Özel'in, uzman çavuşluk sınavına girip başarılı olduğu öğrenildi.
Acı haber üzerine köylüler taziye için şehit evine gelirken, köydeki evlere Türk bayrakları asıldı.
AJANSLAR
Fotoğraf: İSTANBUL BAROSU 23 NİSAN BASIN AÇIKLAMASI

Milli Mücadelenin meşruiyet kaynağı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 93. Yıldönümünü coşkuyla kutluyoruz.   1. Dünya Savaşı’ nın yenik cephesinde bulunan Osmanlı Devleti,  30 Ekim 1918 Mondros Ateşkesi’ nin ardından dört bir yandan işgale uğrayacaktır.  İşgalciler Mondros Mütarekesinin hükümlerine dayandıklarını ileri sürmektedirler.  

İşgal İstanbul’undaki Mütareke Hükümetleri direniş yerine teslimiyet durumunda işgalin daha az hasarla atlatılabileceğini savunmaktadır. Mücadeleyi seçen Türk halkı ise direniş örgütlerini oluşturmaktadır. 19 Mayıs 1919,  Milli Kurtuluş Mücadelesinin ilk adımı ise, Temmuz 1919 Erzurum, Eylül 1919  Sivas Kongreleri de direnişin örgütlü gücünü ortaya çıkaran en önemli dönemeçlerdir.

Türk halkı; özgür yaşama iradesine saygı duymayan, vatanını işgal, kendisini tutsak etmek isteyen emperyalizme karşı savaşımının meşruiyet temelini bu kongrelerden almaktadır. Bu meşruiyet temeli Kurtuluş’ un önderi, Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa’ nın gücünün de kaynağını oluşturmaktadır.

TBMM’ nin açılışının yapıldığı 23 Nisan 1920 tarihine kadar Milli Mücadelenin merkezi örgütü, Heyeti Temsiliye olacaktır. Milli Kurtuluş’ un yerel örgütlenmelerinin Müdafaa-ı Hukuk adını taşıması, kurtuluş için savaşı göze alan bir milletin milli davasının dayanak noktasını göstermesi açısından çok önemlidir.

23 Nisan 1920 ‘ de çalışmalarına başlayan TBMM yasama organı olmasının yanında, Meclis Hükümeti denen son derece özgün bir yürütme organını da içinden çıkarmaktadır. Anadolu’ nun sivil ve askeri bürokrasisi ve Türk halkı üzerindeki etkisini sürdürmek isteyen İstanbul’ un çabaları boşunadır. İşgalcilere teslimiyetin utancını üzerinde taşıyan Mütareke Hükümetlerinin Anadolu’ yu Ankara aleyhine kışkırtmaları  da sonuç vermeyecektir.

Türk halkının egemenliğinin aracı olan TBMM, yasalar çıkarmakta, yabancı devletler tarafından tanınmakta, uluslar arası anlaşmalar yapmaktadır. Milli Mücadele’ nin kalbi Ankara, hukuken ilan edilmemiş fiili bir devletin ve rejimin başkentidir. İşgalcilere karşı cephede savaşan ordunun adı TBMM Ordusudur.

İşgalcilerin kovulmasından sonra Saltanat’ ın ve Babı Ali’ nin ( İstanbul Hükümeti )TBMM’ yi ve Ankara’ yı devreden çıkarmaya yönelik girişimleri Türk halkından gereken cevabı alacaktır! Egemenliğini saltanat’ ın elinden bir kez  kurtaran halk yeniden tebaa olmayı, kul olmayı asla  kabul etmeyecektir!

Emperyalizme karşı  kendi kurtuluşunun yanında mazlum milletlerin bağımsızlık mücadelesinin de yolunu açan Türk halkı bu gün daha sinsice tuzaklarla karşı karşıyadır. Geçen yüzyıl başındaki yenilginin acısını unutmayan emperyalizm, Türk halkının millet olma bilincini tahrip etmek için olağanüstü çaba göstermektedir. Birlikteliğimizin, yaşama irademizin ve geleceğimizin teminatı olan ulus bilinci büyük saldırı altındadır! Alt kimliklerin ve mezhep kavgalarının arenasına dönüşecek, etnokültür gettolarına hapsolacak bir  Türkiye yaratmak emperyalizmin arzusudur!

İstanbul Barosu, halkımızın egemenliğini ele alışının 93. Yıldönümünde, Atatürk’ ün başı dik, bağımsız Türkiye’ sini yeniden Mütareke umutsuzluğuna sürüklemek isteyenlere karşı  mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğini kamuoyuna saygıyla duyurur..

İSTANBUL BAROSU
Fotoğraf: Madem T.C Yazsını Kaldırıyorsun ..Neden ? Üstünde ATATÜRKÜM'ÜN Resminin Olduğu Paranın Kölesi Oluyorsun..!

RECEP TAYİP ERDOĞAN ?



(ÜMİT KOCASAKAL SAYFA YÖNETİMİ)Fotoğraf: Bu Resimleri Atanın Elleri Kırılsın...!!

Protesto İçin Paylaşıyoruz..!!


Yazıklar Olsun Dalaman  Belediyesi...!!!BUNU  YAPANLAR  AHLAKSIZ VATAN  HAİNLERİDİR   İYİ AİLE  ÇOCUĞU  DEĞİL  ŞEYTANIN ELÇİLERİ  NE YAPARSANIZ  YAPIN O  GERÇEK  LİDER  GERÇEK  ÖNDERDİR   NE  PEYGAMBERİMİZE  NE ATATÜRKÜMÜZE   LAF  EDEMEZSİNİZ  GİZLİCE  SİNSİCE  BÖYLE  KİNİNİZİ  KUSARSINIZ   İŞTE  O KADAR   Fotoğraf: Bir düşünürün söylediği gibi 1
gram eylem 1 tonluk söze bedeldir.

#CumhuriyetNamusumuzdur
BİZLERİN TEPKİLERİNE DAYANAMADILAR..!!!

ÇÜNKİ BİZLER DAHA ÖLMEDİK..!


'TC', logoya da geri döndü
Sağlık Bakanlığı, logosundan 'T.C.' ibaresini kaldırmıştı. Günlerdir tartışılan ve tepki çeken uygulamada geri adım atıldı. Sağlık Bakanlığı internet sitesine 'T.C.' ibaresini geri koydu

Sağlık Bakanlığı'nın internet sitesindeki logosuna, Türkiye Cumhuriyeti'nin kısaltması olan "T.C." ibaresi eklendi....


Bakanlığa bağlı birimlerin tabelalarında "T.C." ibaresinin yer almadığı tartışmalarının ardından, internet sitesindeki logo yeniden düzenlendi.

Bugün yapılan değişiklikle, resmi internet sitesindeki logonun altında yer alan Sağlık Bakanlığı yazısının başına "T.C." ibaresi konuldu.
Haberin devamı vreklam

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, bağlı kurumlara gönderdiği yazıda, sağlık kurumlarında “T.C. Sağlık Bakanlığı” yazılı tabelaların değiştirilmesi talimatını vermişti.

T.C.’nin devlet kurumlarındaki tabelalardan kaldırılmaya başlanması kamuoyunda tartışmaya neden olmuştu.
Fotoğraf: BİZLERİN TEPKİLERİNE DAYANAMADILAR..!!!

ÇÜNKİ BİZLER DAHA ÖLMEDİK..!


'TC', logoya da geri döndü
Sağlık Bakanlığı, logosundan 'T.C.' ibaresini kaldırmıştı. Günlerdir tartışılan ve tepki çeken uygulamada geri adım atıldı. Sağlık Bakanlığı internet sitesine 'T.C.' ibaresini geri koydu

Sağlık Bakanlığı'nın internet sitesindeki logosuna, Türkiye Cumhuriyeti'nin kısaltması olan "T.C." ibaresi eklendi.

Bakanlığa bağlı birimlerin tabelalarında "T.C." ibaresinin yer almadığı tartışmalarının ardından, internet sitesindeki logo yeniden düzenlendi.

Bugün yapılan değişiklikle, resmi internet sitesindeki logonun altında yer alan Sağlık Bakanlığı yazısının başına "T.C." ibaresi konuldu.
Haberin devamı vreklam

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, bağlı kurumlara gönderdiği yazıda, sağlık kurumlarında “T.C. Sağlık Bakanlığı” yazılı tabelaların değiştirilmesi talimatını vermişti.

T.C.’nin devlet kurumlarındaki tabelalardan kaldırılmaya başlanması kamuoyunda tartışmaya neden olmuştu.
Fotoğraf: T.C. Bitti

Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, geçtiğimiz aylarda bankanın kuruluşunun 125. yılına dünyanın her yerinde kolaylıkla kullanılacak bir logo ve isimle girmek istediklerini söylemişti.

Banka sonunda arayışına çözüm buldu.

Eski logoyla yeni logo arasında neredeyse tek bir fark var.

Yenisi biraz etli ve yeni logoda artık T.C. yok.

Duruma tepki gösteren vatandaşlar, Ziraat Bankasına dilekçe yağmuruna tutarak, logodan T.C.'nin neden kalktığını sordu.

Banka dilekçelere şöyle cevap verdi:

“Bankamızın logosu, daha dinamik hale getirilmesi, kolay algılanması, farkındalığın artırılması amacıyla ziraat bankası amblemini oluşturan başak figürüne dokunulmaksızın logotype kısmında yer alan bankamız ismi büyük harften küçük harfe dönüştürülmüştür. özetle yapılan değişiklik yazı kısmındaki modernizasyondan ibarettir. bu değişim ile amblem logonun kullanıldığı mecralarda etkinliğinin ve farkındalığının artırılması amaçlanmıştır.”

Ulusal Tv


ZORUNUZ   NE  NE  İSTİYORSUNUZ   ATATÜRKTEN?  NE  İSTİYORSUNUZ   TC.  DEN  NE  İSTİYORSUNUZ   ANDIMIZDAN  MARŞIMIZDAN?   SİZ  NASIL  TÜRK  EVLADISINIZ?   
T.C. Bitti

Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, geçtiğimiz aylarda bankanın kuruluşunun 125. yılına dünyanın her yerinde kolaylıkla kullanılacak bir logo ve isimle girmek istediklerini söylemişti.

Banka sonunda arayışına çözüm buldu.

Eski logoyla yeni logo arasında neredeyse tek bir fark var.

Yenisi biraz etli ve yeni logoda artık T.C. yok....

Duruma tepki gösteren vatandaşlar, Ziraat Bankasına dilekçe yağmuruna tutarak, logodan T.C.'nin neden kalktığını sordu.
Banka dilekçelere şöyle cevap verdi:
“Bankamızın logosu, daha dinamik hale getirilmesi, kolay algılanması, farkındalığın artırılması amacıyla ziraat bankası amblemini oluşturan başak figürüne dokunulmaksızın logotype kısmında yer alan bankamız ismi büyük harften küçük harfe dönüştürülmüştür. özetle yapılan değişiklik yazı kısmındaki modernizasyondan ibarettir. bu değişim ile amblem logonun kullanıldığı mecralarda etkinliğinin ve farkındalığının artırılması amaçlanmıştır.”



Fotoğraf: SEN BENİM ASKERİMİ, POLİSİMİ, ÖĞRETMENİMİ, DOKTORUMU, DEVLET MEMURUMU, İMAMI ŞEHİT ET.SONRA GEL GÜN HELALLEŞME ZAMANI DE.

BENDE HAKKIMI HELAL ETMİYORUM DİYORSAN PAYLAŞ!
SEN BENİM ASKERİMİ, POLİSİMİ, ÖĞRETMENİMİ, DOKTORUMU, DEVLET MEMURUMU, İMAMI ŞEHİT ET.SONRA GEL GÜN HELALLEŞME ZAMANI DE.

BENDE HAKKIMI HELAL ETMİYORUM DİYORSAN PAYLAŞ!

(SAYFA YÖNETİCİLERİ)
SEN BENİM ASKERİMİ, POLİSİMİ, ÖĞRETMENİMİ, DOKTORUMU, DEVLET MEMURUMU, İMAMI ŞEHİT ET.SONRA GEL GÜN HELALLEŞME ZAMANI DE.

BENDE HAKKIMI HELAL ETMİYORUM DİYORSAN PAYLAŞ!
Fotoğraf: "MHP'ye hala polis engeli uygulanıyor !

Antalya, Burdur, Isparta'dan gelen 34 otobüs Kütahya'da bekletiliyor... Sebep, Bursa yasakmış !"

Ulusal TvFotoğraf: -Yazıklar Olsun..!

Bu Fotoğraf Ne Hale Geldiğimizi Gayet  Gözler Önüne Seriyor..


(SAYFA YÖNETİMİ)-
 
 
Yazıklar Olsun..!

Bu Fotoğraf Ne Hale Geldiğimizi Gayet Gözler Önüne Seriyor..

İSTANBUL BAROSU OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL KARARI: ‘BAŞKAN VE YÖNETİM KURULU GÖREVİNİN BAŞINDADIR. İRADEMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ”


İstanbul Barosu Yönetim Kurulu 135 yıllık tarihine yakışır bir şekilde olağanüstü toplandı, son günlerde avukata, av...ukatlık mesleğine, barolara ve özellikle hukuksuzluklara karşı direnen İstanbul Barosuna yönelik saldırılar ve yıldırma girişimlerini görüşerek, oybirliğiyle kabul ettiği bir SONUÇ BİLDİRGESİYLE tarihe not düştü.
17 Mart 2013 Pazar günü Haliç Kongre Merkezi Haliç Salonunda yapılan Olağanüstü Genel Kurul bir katılım rekoru kırdı. Salon ve koridorlar dar geldi. Salona giremeyen katılımcılar genel kurul çalışmalarını lobiye ve koridorlara konulan ekranlardan izledi. Kentin çeşitli yerlerinden yapılan sabah saat 09.00’la 17.00 arasında saat başı ücretsiz otobüs seferleri ile Üsküdar ve Kadıköy iskelelerinden aynı şekilde kaldırılan tekneler yoğun taşımalar yaptılar.

Yurt içinde TBB, Barolar, hukuk kurumları ve sivil toplum kurumlarından, yurt dışında ise uluslar arası ve ulusal barolardan ve hukuk kurumlarından yoğun katılım oldu. Olağanüstü Genel Kurula yurdumuzdaki Üniversiteler ve özellikle hukuk fakülteleri davet edildikleri halde, ilgi gösteren olmadı.

Tek gündemle toplanan tarihi Genel Kurul’da önce Divan oluşturuldu. Verilen önergede Divan Başkanlığına Prof. Dr. Köksal Bayraktar, Başkan Yardımcılığına Av. Kemal Aytaç, üyeliklere Av. Emine Mustafaoğlu, Av. Türkan Yılmaz önerildi. Başka bir önerge olmadığından önerge oylandı ve oybirliğiyle kabul edildi.

Divanın yerini almasından sonra Başkan Bayraktar Genel Kurulu Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu önder Atatürk, silah arkadaşları, şehitlerimiz ve kaybettiğimiz meslektaşlarımız için saygı duruşuna davet etti. Arkasından İstiklal arşımız söylendi.

Genel Kurula hitabeden Divan Başkanı Prof. Dr. Köksal Bayraktar kısa bir konuşma yaptı. Bayraktar konuşmasında şu hususlara değindi:

“Savunma mesleği bugün tehlikelerle karşı karşıyadır. Baro yönetimin yargı önüne çıkarılmak istenmesi hepimizin ortak tepkisini çekmiştir. Bugün barolar, avukatlar, hukukçular zor bir dönede bulunmaktadır. Telefonlarımız dinleniyor, bürolarımız aranıyor, üstlerimiz aranıyor, duruşmalarda bizlere söz verilmiyor, polis ve jandarmanın baskı tehdit ve şiddetiyle karşı karşıya geliyoruz ve mesleğimizi yerine getirmemize imkân bırakılmıyor. Bazı meslektaşlarımız gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve yargılanıyor. Bütün bunlara muhatap oluyoruz. Baro yönetimine açılan ceza davası AİHS, Anayasaya, Avukatlık Kanununa, Türk Ceza ve Ceza Muhakemesi kurallarına da aykırıdır. Hukukun üstünlüğü ortadan kaldırılmak ve savunma hakkı elimizden alınmak istenmektedir. Adil yargılanma hakkı rafa kaldırılmak istenmektedir. Yargı bağımsızlığı dokunmazlığı içersinde avukatlar da bulunmaktadır. Bu genele Kurulun toplanmasının sebebi budur, savunma hakkımızı savunmak için toplanmış bulunuyoruz.

Başkan Bayraktar, daha sonra açılış konuşmasını yapmak üzere İstanbul Barosu Başkanı
Av. Doç. Dr. Ümit Kocasakal’a söz verdi.

Alkışlarla kürsüye gelen ve konuşması sık sık alkışlarla kesilen Başkan Kocasakal tarihi konuşmasını yaptı. Kocasakal, “Bağımsız yargı, toplumsal düzenin belkemiğidir. Türkiye bu açıdan omurilik felci olmuştur. Zulüm yargı eliyle gerçekleşmekteyse bunun adı da ileri faşizmdir” dedi.

Kocasakal, 12 Eylül döneminde İstanbul Barosu Başkanı Orhan Adli Apaydın’dan sonra yargılanan ilk baro başkanı olduğunu söyleyerek, “Tarihin bazı zamanlarında yargılama yapmak ağır gelir, insanı ezer. Yargılanmak ise onur verir, şeref verir, dolayısıyla bu şerefi yaşıyoruz. Mesleğimiz için bir bedel ödemek gerekirse bu bedeli öderiz” dedi.
Kocasakal hukuk devletinde insanların, sabaha karşı yaka paça gerekçesiz gözaltına alınıp tutuklanmayacaklarını dile getirerek “Bugün Türkiye’de güç ve iktidar savaşlarının arenası haline getirilen, tamamen siyasi iktidarın denetimine giren yargı artık hak ve özgürlüklerin en büyük tehdidi, toplumun kâbusu olmuştur” diye konuştu.

Konuşması sık sık alkışlarla bölünen Kocasakal şöyle devam etti: “Buradan hâkimlere sesleniyorum. Güce boyun eğmeyin, biat etmeyin, cesur olun. Yalnızca hak ve adalete, hukuka göre karar verin. İnsanları mesnetsiz, bilinçsiz tutuklayıp hapse atmayın. Yasaları eğip bükerek bir silah gibi kullanmayın.”

Kocasakal, cumhuriyet savcılarına seslendiğini de belirterek “Cumhuriyetin, toplumun savcıları olun. Avcı değil, savcı olun. Kürsünün üstünde olmak, üstün olmak anlamına gelmez. Yetkileriniz, açık çek değildir. Gizli tanıklar mahkemelerin elemanı değildir. Ülkemizde bugün bir gizli tanık terörü yaşanmaktadır” dedi.

Avukatların mesleki faaliyetleri nedeniyle soruşturulduğunu kaydeden Kocasakal şöyle devam etti: “Alışveriş merkezi şeklinde yapılan adliyeler, hâkim ve savcıların mülkü olarak görülmekte, avukatlar yok sayılmaktadır. Biz adliyenin kiracısı veya müşterisi değil, sahibiyiz. Adliye de bizim, duruşma salonu da. Biz avukatız, hukukçuyuz, güce tapmayız. Hiçbir iktidara biat etmeyiz. Gerekirse kırılırız. Eğilip bükülmeyiz. Hiç kimseden emir almayız. Silivri hukukunuzla, bavul hukukunuzla korkutamazsınız. HSYK’nin arzuladığı gibi salonlardan geri geri eğilerek değil, başımız dik çıkarız.”

Kocasakal, avukatların gücünü hukuktan, haktan ve halktan aldığını vurgulayarak, “Kutup yıldızımız adalettir, hep onu ararız. Bizi çiğnemeden hiçbir güç, kanunların, kürsülerin arkasına gizlenerek hak ve özgürlükleri boğamaz. Buna izin vermeyiz. Bu uğurda her türlü bedeli ödemeye hazırız. Hiç kimsenin, avukatların ve baronun örgütlü ve çelik gücünü sınamaya kalkmamasını tavsiye ederiz” diye konuştu.
İstanbul Barosu’nun zorlama davalarla sinmeyeceğini dile getiren Kocasakal, “Gün ayrılık günü değil, faşizme hukuksuzluğa karşı bir olma günüdür. Artık gücümüzü gösterme, eylem zamanı” dedi.
Kocasakal’dan sonra konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Vedat Ahsen Coşar özetle şöyle dedi: “Avukatı duruşma salonundan çıkaran, tutuklayan; gazetecisini, aydınını susturan, tutuklayan toplum, kendisini de susturur kendisini de tutuklar. Sadece avukatlar değil, devlet adamları, siyasetçiler, hâkim ve savcılar, gazeteciler, yurttaşlar da tutukludur. Bir büyük hapishanedir artık orası”.

Bu konuşmadan sonra Divan, yabancı konuklara söz verdi. İlk konuşmayı yapan Avrupa Barolar Konseyi 3. Başkan Yardımcısı Michel Benichou, “Burada bulunma amacım Türk otoritelerinin İstanbul Barosu’na ve Türk avukatlara yönelik tutumunun kabul edilemez olduğunu kararlıkla dile getirmektir. Bir ülkenin iç politikasına karışmak bana düşmez. Buna karşın hükümetin aşırılıklarına karşı durmayı görev bildiğimi belirtmek isterim. Savunmaya yönelik bu saldırıları daha fazla tolere etmeyeceğiz” dedi.

Benichou, Victor Hugo’nun “Her yerde polis var ama hiçbir yerde adalet yok” sözlerinin, Türkiye’nin durumunu tarif ettiğini dile getirdi.

Uluslararası Avukatlar Birliği Başkanı Jean Marie Burguburu ise şöyle konuştu: “Polis avukatların barolarını basıyorsa demokrasiden söz edilemez. Avukatların baroları sistematik olarak aranıyorsa burada hukukun üstünlüğünden söz edilemez. Avukatlar tutuklanıyorsa, temel özgürlükler büyük bir tehlike içindedir. Baro başkanı ve kurul üyelerine dava açıldığını büyük bir şaşkınlık ve öfkeyle öğrendik. Kocasakal’ın baro yönetiminin takındığı cesur tavrına UIA’nın desteğini göstermek için geldim. Baronun davasına katılmak için bir gözlemci görevlendireceğim.”

Bu arada Divan Başkanlığına 7771 imzalı bir önerge geldi. Önergede, hazırlanacak Sonuç Bildirgesinde özellikle aşağıdaki hususların vurgulanması istendi:
Siyasi iktidarın savunmaya yönelik saldırıları,
Adil yargılanma hakkına ilişkin ihlaller, avukat ev, büro aramaları ve tutuklamaların hukuksuzluğu,
Avukatların mesleki faaliyetlerini özgürce yerine getirmesini güvence altına alan ulusal ve uluslar arası kuralların ihlali,
Avukatların ve sanıkların özü itibariyle halkın hak arama özgürlüğüne, ve savunma hakkına yönelik saldırı mahiyetini taşıdığı,
İstanbul barosu Yönetim Kurulunun Genel Kurul iradesiyle belirleneceği,
Bu anlamda başkan ve yönetim kurulunun hukuken görevi başında bulunduğu
İstanbul barosu yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılan davanın savunmaya yönelik saldırıların son halkasını teşkil ettiği
Avukatların iradelerine sahip çıkacakları
Önerge okunduktan sonra Genel Kurulun onayına sunuldu. Önerge oybirliğiyle kabul edildi.

Sonuç bildirgesinin hazırlanması için yeni bir önerge verildi. Av. Zeki Diren, Av. Özgür Akaya, Av. Kemal Güngör imzalı önergede bildirgenin Av. Ayhan Erdoğan, Av. Uğur Yetimoğlu, Av. Ceren Akkaya’dan oluşan bir komisyon tarafından hazırlanması istendi. Önerge oylandı ve oybirliğiyle kabul edildi.

Divan, grup sözcülerine söz verileceğini duyurdu ve ilk konuşmayı Çağdaş Avukatlar Grubu adına Av. Ayhan Erdoğan yaptı. Erdoğan:

Sürdürülmekte olan davalarda savunma görevinin yapılması sürekli olarak engellenmektedir. Ergenekon ve KCK davalarından mahkemenin dava avukatlarını jandarma marifeti ile mahkeme salonundan zor kullanarak çıkartması ülkemiz tarihinde hiçbir dönemde görülmemiştir. Mahkemeler savunmayı adeta ortadan kaldıracak şekilde avukatlara dava yasağı koymakta ve adil yargılanma hakkının ihlali yanında sanıkları da savunma hakkından mahrum bırakmaktadır.

Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adına Av. Nazan Moroğlu:

Biliyor ve inanıyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti, hukukun üstünlüğünü savunan aydınlarının hep yanında olacak, ama onları hukuk dışı yargılamayı sürdürenleri tarihin kara sayfalarına gönderecek. Bunu biz de başarabiliriz. Başarmalıyız. Bu süreçte toplumun tüm kesimlerinin, hak ve hukuklarının güvencesi olan avukatlara, barolara sahip çıkacağına inancımız tamdır, destek veren herkese teşekkür ediyoruz.

Katılımcı Avukatlar Grubu arına Av. Bahri Bayram Belen:

Gelinen noktanın nereye varacağını görmemiz, saptamamız ve ona göre avukatlık, savunma hak arama özgürlüğü ile ilgili duyarlılığımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Siyasi davalarda avukatlık yapmak zordur. Siyasi davalarda avukatlara doğrudan ya da dolaylı, açık ya da gizli, siyasi kolluktan, iktidardan savcıdan hatta yargıçlardan tehdit gelebilir. Bu yaşanan gerçek bir olgudur.

Özgürlükçü Hukukçular Platformu adına Av. Fırat Epözdemir:

Demokratik ilkeye uygun davranmayan kişilerin ideolojik anlamda farklı düşünen İstanbul Barosu yönetimini sandıkla değil bir takım haksız ve hukuka aykırı yöntemlerle yönetimden düşürmek istedikleri açık ve nettir. Özgürlükçü Hukuk Platformu olarak İstanbul Barosu Yönetim Kuruluna dolayısıyla İstanbul Barosunun üyelerine yapılan bu haksızlık ve hukuka aykırılığın karşısındayız.

Savunmaya Özgürlük Platformu adına Av. Ercan Kanar:

Önemli bir süreçten geçiyoruz. Avukatların devlet avukatı olma, baronun bir devlet organı olma anlayışına karşı hep birlikte mücadele edeceğiz. Ama temel hak ve özgürlüklerin yaşama geçmesinin en büyük koşullarından biri de devam eden savaşın son bulmasıdır. Barışın sağlanmasıdır. İktidarın baroya gasp girişimine karşı hep birlikte karşı çıkıyoruz. Bugün hukukun üstünlüğü büyük bir sefalet içindedir. Bu zihniyete karşı mücadele etmeliyiz.

Çağdaş Hukukçular Derneği adına söz verildi. Dernek adına Av. Güray Dağ konuşmasına başlamadan önce Çağdaş Hukukçular Derneği yöneticileri ve Halkın Hukuk Bürosunun basılması, aranması ve avukatların gözaltına alınmasına ilişkin bir sinevizyon gösterisi yapıldı. Dağ, daha sonra Kandıra F Tipi Cezaevinden Genel Kurul’a gönderilen Av. Taylan Tanay, Av. Güçlü Sevimli, Av. Günay Dağ imzalı mektubu okudu.

Çağdaş Hukukçular Derneği adına Av. Güray Dağ:

Siyasal iktidar avukatlığı adeta bir hükümet tasarrufu haline getirmeye çalışmaktadır. Kimin avukatlığını yapacağımıza, nasıl avukatlık yapılacağına ve nasıl baro yönetileceğine ben karar vereceğim demektedir. Bu uğurda kendi koyduğu hukuk kurallarını çiğnemekte, komplo kurmakta, özel yetkili hâkim ve savcılarını harekete geçirmektedir. Ancak egemenlerin unuttuğu bir şey var. Ne bu ülkede, ne de dünyanın her hangi bir coğrafyasında avukatlar kendilerine yönelik saldırılara hiçbir zaman teslim olmadılar, hep direndiler.

Grup sözcülerinin konuşmalarından sonra Baro Başkanlarına söz verildi.

Ankara Barosu Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu:

Bugün Türkiye Cumhuriyetinin içinde bulunduğu belki de en olağanüstü dönemle karşı karşıyayız. Doğrudan avukatların ve mesleğin hedef alındığı, demokrasinin askıya alındığı ve cumhuriyetin yok edilmek istendiği bir dönemden geçiyoruz. Biz de bu olağanüstü dönemin olağanüstü tehditlerine cevap olarak İstanbul Barosunda olağanüstü genel kurulumuzu gerçekleştiriyoruz. Çünkü içimizden birine yapılmış olan hepimize yapılmıştır. Bunun cevabını da hepimizin elbirliğiyle tek vücut halinde vermemiz gerekir. İstanbul Barosu ne yapmıştır?
İstanbul Barosu görevini yapmıştır. Bu kadar… İstanbul ili hudutları içersinde trajik boyutlara ulaşan bir hukuksuzluğa karşı çıkmıştır.

İzmir Barosu Başkanı Av. Sema Pektaş:

Eğer bu bir kavga ise, biz bu kavgada varız. Ve bu saldırı karşısında İstanbul Barosu ile eksiksiz bir dayanışma içinde olacağımızın bilinmesini isteriz. Bu kavganın olağanüstü yargılamaları kabul edip etmemek kavgası olduğunu, bu kavganın savunma hakkını sağlayan, koruyan bir kavga olduğunu, insan hakları, adalet ve vicdan kavgası olduğunu bütün dünyaya anlatmaya kararlıyız. Çünkü biz yargının uslu çocukları değiliz. Avukatlar uslu çocuklar olamaz. Hukuk devleti uslu çocuk istemez. Biz itiraz etmek için varız ve var olacağız. Yaşasın adalet ve vicdan!

Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi:

Bizler tarihimiz boyunca mazlumun yanında yer almış, iktidar ve güç odaklarına boyun eğmemiş onurlu bir mesleğin mensuplarıyız. Bizler darbe dönemlerinin olağanüstü baskıcı uygulamalarına, soruşturma ve tutuklamalarına boyun eğmedik. Elbette bugün de antidemokratik uygulamalara, barolara baskı uygulamalarına karşı çakacağız. Aksi halde hiç kimsenin hukuk güvenliğinden söz edilemez. Bu nedenle, hukuki temelleri tartışmalı yasal usul hükümlerine aykırı şekilde açılan haksız ve hukuksuz bir dava nedeniyle üyelerinin büyük çoğunluğunun desteği ile seçilmiş İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulunun görevlerinin sona ereceği tartışmasını hukuk üstünlüğü ve Türkiye’nin geleceği bakımından kabul edilemez buluyoruz.

Erzurum Barosu Başkanı Av. Faruk Terzioğlu:

Erzurum Barosu olarak baroların üzerinde kurulmak istenen baskıya karşı çıktığımız için buradayız. İstanbul Barosu ile aynı endişeleri paylaştığımız için buradayız. Sayın Başkan, hiç korkunuz olmasın, 17 Mayıs’ta sizi ve Yönetim Kurulunu yargılayacak hâkimler, gözlerinizin içine bakarak ‘acaba bir korku ifadesi var mı?’ diye bakacaklar. İnanın ki bulamayacaklar. Arkanızda 60 bin savunmanın temsilcileri avukatlar var.

Adana Barosu Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık

Türkiye’de tek parti iktidarından tek parti diktatörlüğüne geçişin her türkü fiili ve hukuki uygulamalarının görüldüğü, uzlaşma adı altında parmak çoğunluğuna dayanan bir anlayışın baskıcı bir şekilde Türk usulü başkanlık sistemine doğru götürülmek istendiği parlamenter demokratik rejimin, hukuk devletinin ve kişi güvencesinin dayanağı olan kuvvetler ayrılığının artık ortadan kalktığı tasfiye halindeki özel yetkili mahkemelerin verdiği kararların artık vicdanları yaraladığı, 8 milletvekilinin, 45 hukukçunun 70’in üzerinde gazetecinin çağdaş bir üniversite istedikleri için 2 binin üzerinde öğrencinin tutuklu olduğu bir dönemden geçmektedir Türkiye. Böyle bir ortamda yapılıyor genel kurul. Bu genel kurulun nedenini biliyoruz ve hepimiz İstanbul Barosuna destek veriyoruz. Savunmayı savunuyoruz.
Önceki Baro Başkanlarına söz verildi.

Önceki Baro Başkanlarından Av. Prof. Dr. Yücel Sayman:

Savunma hakkını savunan baroya karşı mensubu olduğu avukatlar hangi dava olursa olsun mahkemede görev yapamadığı, söz hakkı verilmediği, dışarı çıkarıldığı, konuşturulmadığı bir ortam olursa elbette ki baro müdahale edecektir. Ve baronun bu müdahalesinin nasıl yapılacağına siz karışamazsınız. Savcı karışamaz, yargıç karışamaz, siyasi iktidar hiç karışamaz. Benim cezalandırmak kudretim var derse biz de orada halkı temsil ediyoruz, orada biz halkın sesiyiz der böyle beraber, birlikte oluruz, savunma hakkını savunuruz. Onun için İstanbul Barosuna karşı açılan ceza davasında biz arkasındayız, baromuzu savunuyoruz.

Önceki Baro Başkanlarından Av. Kazım Kolcuoğlu:

Barolara karşı uzun zamandan beri yürütülen baskı ve sindirme politikalarının başta baromuz olmak üzere tüm barolardan meslektaşlarımızı haklı bir mücadelenin içersine sokmuştur. Tüm bu baskı ve sindirmelerin yargıdan gelmesi bu mücadeleyi daha önemli hale sokmuştur. Son dönemlerde avukatlık mesleğine, meslek onuruna, İstanbul Barosuna yönelik saldırıların, hukuksuzlukların tahammül edilemez boyutlara ulaşmasının olağanüstü genel kuruluna taşınarak tartışılması olağanüstü genel kurulu bir hukuk ve adalet şölenine dönüştürmüştür.
Kurum ve kuruluş başkanlarına söz verildi.

YARGI-SEN Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu:

Hukukun üstünlüğü yolunda hep birlikte yürümeye devam edeceğiz. Hukuk devletinin tesisi için bedel ödemek gerekiyorsa, bu yolda bedel ödemek en büyük onur olduğu için, sizleri aydınlık yarınlar için bu bedeli ödemeye davet ediyorum. Bilinmelidir ki mutlaka, ama mutlaka üstünün hukukunun değil, hukukun üstünlüğünün egemen olacağını belirtiyorum.

YARSAV Başkanı Murat Arslan:

Konuşması gerekenlerin büyük bir suskunluğa gömüldüğü korku imparatorluğunda susmayanların, her türlü hukuksuzluk karşısında güçlü ve onurlu bir şekilde haykıranların da var olduğunu göstermek için buradayız. Adil yargılanma hakkının temellerinden olan savunma makamının dokunulmazlığı uluslar arası hukuka paralel olarak ülkemizde de anayasada güvence altına alınmış olmasına rağmen İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında yargı yapanı etkileme suçuyla dava açılması hayallerindeki devleti yaratma adına engel olarak görülen yargıda yargıç ve savcılardan sonra bir prangadan da kurtulma hamlesi olarak yargı eliyle savunmanın ıraksallaştırılması hukuk devletinin tamamen rafa kaldırılmasının ilanıdır.

Bir komisyon tarafından hazırlanan Sonuç Bildirgesinin hazır olduğu bildirildi. İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Durakoğlu, Bildirgeyi Genel Kurul’a sundu. Divan, okunan bildirgeyi Genel Kurul’un onayına sundu ve bildirge oybirliğiyle alkışlar arasında kabul edildi.

http://www.istanbulbarosu.org.tr/
Ümit Kocasakal
Devamını Gör
İSTANBUL BAROSU'da.
 
 



 

Hiç yorum yok: