
Atatürk'ün Bursa Nutku...
Atatürk'ün Bursa Nutku bizim için vur emri niteliğindedir.!
Unutma; İstiklal Marşı "KORKMA" diye başlar..!!!
Er'lik için...Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.!
“Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.’ diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, ‘Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.’ diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ‘Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!”
-Mustafa Kemal Atatürk -
Atatürk'ün Bursa Nutku bizim için vur emri niteliğindedir.!
Unutma; İstiklal Marşı "KORKMA" diye başlar..!!!
Er'lik için...Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.!
“Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.’ diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, ‘Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.’ diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ‘Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!”
-Mustafa Kemal Atatürk -
Atatürk'ün Bursa Nutku bizim için vur emri niteliğindedir.! Unutma; İstiklal Marşı "KORKMA" diye başlar..!!! Er'lik için...Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.!
Ekleyen: Atatürk herşeyi ile, işte Atatürk.
************

TÜRK KÜLTÜRÜNDE KADIN
Yrd. Doç. Dr. Ayfer YILMAZ
Dede Korkut hikâyelerinde kadının tarifi dikkat çekicidir;
“Beri gelsene başımın bahtı, evim tahtı!
Evden çıkıp yürüyende selvi boylum,
Kurulu yaya benzer çatma kaşlım
İkiz badem sığmayan dar ağızlım,
Güz elmasına benzer al yanaklım,
Kadınım, direğim, döleğim!
Manas Destanı’nda ise kadın;
“Rüzgârda saz gibi sallanan”,
“Pembe yüzlü ”,
“ Su gibi şeffaf çehreli”,
“Kaz gibi uzun ve güzel boyunlu”,
“İnce belli” olarak tarif edilir.
Dede Korkut’ta Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı’nın eş olarak seçeceği kadında aradığı özelliklerde de yiğitlik, ataklık ve cesaret ön plandadır:
“- Baba, ben yerimden doğrulmadan o kalkmış, ayağa dikilmiş olmalı, ben karakoç atıma binmeden o binmiş olmalı; ben kanlı kâfir eline varmadan o varmış, bana baş getirmiş olmalı" demektedir.
Kanlı Koca’nın buna cevabı da ilginçtir:
“- Oğul, sen kız istemezmişsin, bir cılasın bahadır istermişsin ”
Anlaşılan o ki, Türk kadını da erkeği kadar yürekli, gözü pek ve savaşçıdır ki : “Vatan sevgisi, topraklarına bağlılık, ülkesini savunma, yiğitlik, mücadele, askerlik ” Türk insanının ortak karakterini oluşturur.
İbn Fadlan ve Gardizî gibi İslâm yazarları da Türk kadınının temiz ahlâkını söz konusu ederler. Marko Polo’ya göre de, Türk kadınları “bütün dünyanın en temiz ve ahlâklı kadınlarıdır ”
Tarihte Türk kadını konusunda dikkat çekici bir diğer husus da kadın adlarıdır. Türklerin kız çocuklarına temiz, erdemli anlamlarına gelen Hun, Sabir, Arıg, Uygur Silig, Kazan Sılu gibi adları vermesi sebepsiz değildir.
Tu-küe ve Uygur yazıtlarında, kadının devlet idaresi içindeki rolü kesin hatlarla bellidir. Han ya da kağan ile birlikte devletin varlığı için vazgeçilmez öneme sahiptir.
Hatunların da devlet adamları gibi eğitildiği ve yetiştirildiği bir toplumda hatunlara da hakana verildi gibi “Bilge ” unvanı verilmiştir. O dönemlerde Hatunlar da törenle tahta oturtulmuş ve eşleri veya oğullarının yokluğunda “Terken ” unvanı ile eşlerine vekalet vazifesini üstlenmişlerdir. (http://goo.gl/IzQq5S )
Türklerin tek kadınla yaşadıklarına dair kesin deliller olduğunu öne süren Rasonyi’ye göre ikinci kadın için eski Türkçe’de Türk kökünden bir kelimeye rastlanmamaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Ayfer YILMAZ
Dede Korkut hikâyelerinde kadının tarifi dikkat çekicidir;
“Beri gelsene başımın bahtı, evim tahtı!
Evden çıkıp yürüyende selvi boylum,
Kurulu yaya benzer çatma kaşlım
İkiz badem sığmayan dar ağızlım,
Güz elmasına benzer al yanaklım,
Kadınım, direğim, döleğim!
Manas Destanı’nda ise kadın;
“Rüzgârda saz gibi sallanan”,
“Pembe yüzlü ”,
“ Su gibi şeffaf çehreli”,
“Kaz gibi uzun ve güzel boyunlu”,
“İnce belli” olarak tarif edilir.
Dede Korkut’ta Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı’nın eş olarak seçeceği kadında aradığı özelliklerde de yiğitlik, ataklık ve cesaret ön plandadır:
“- Baba, ben yerimden doğrulmadan o kalkmış, ayağa dikilmiş olmalı, ben karakoç atıma binmeden o binmiş olmalı; ben kanlı kâfir eline varmadan o varmış, bana baş getirmiş olmalı" demektedir.
Kanlı Koca’nın buna cevabı da ilginçtir:
“- Oğul, sen kız istemezmişsin, bir cılasın bahadır istermişsin ”
Anlaşılan o ki, Türk kadını da erkeği kadar yürekli, gözü pek ve savaşçıdır ki : “Vatan sevgisi, topraklarına bağlılık, ülkesini savunma, yiğitlik, mücadele, askerlik ” Türk insanının ortak karakterini oluşturur.
İbn Fadlan ve Gardizî gibi İslâm yazarları da Türk kadınının temiz ahlâkını söz konusu ederler. Marko Polo’ya göre de, Türk kadınları “bütün dünyanın en temiz ve ahlâklı kadınlarıdır ”
Tarihte Türk kadını konusunda dikkat çekici bir diğer husus da kadın adlarıdır. Türklerin kız çocuklarına temiz, erdemli anlamlarına gelen Hun, Sabir, Arıg, Uygur Silig, Kazan Sılu gibi adları vermesi sebepsiz değildir.
Tu-küe ve Uygur yazıtlarında, kadının devlet idaresi içindeki rolü kesin hatlarla bellidir. Han ya da kağan ile birlikte devletin varlığı için vazgeçilmez öneme sahiptir.
Hatunların da devlet adamları gibi eğitildiği ve yetiştirildiği bir toplumda hatunlara da hakana verildi gibi “Bilge ” unvanı verilmiştir. O dönemlerde Hatunlar da törenle tahta oturtulmuş ve eşleri veya oğullarının yokluğunda “Terken ” unvanı ile eşlerine vekalet vazifesini üstlenmişlerdir. (http://goo.gl/IzQq5S )
Türklerin tek kadınla yaşadıklarına dair kesin deliller olduğunu öne süren Rasonyi’ye göre ikinci kadın için eski Türkçe’de Türk kökünden bir kelimeye rastlanmamaktadır.
***************


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder