22 Ağustos 2013 Perşembe

günden gelenler




 Yaşar Nuri Öztürk info@yasarnuri.com 22 Ağustos 2013, 12:08 Son yıllarda aldığım en anlamlı, en ufuklu ve en samimi mektup bu. Ben bu mektuptan epey şey öğrendim, siz de öğrenin. Ve sakın umutsuz olmayın! Bakın, bu mektubu yazabilecek donanım ve ruhta çocuklarımız var. Bu çocukları bize armağan eden Atatürk ışığına minnet ve şükran borcunuzu sakın unutmayın! O ışığın boğulmasına sakın izin vermeyin. O ışık boğulursa hepimiz mahvoluruz. Ve böyle bir aymazlığın hesabını Allah’a asla veremeyiz. Namazlarımız, oruçlarımız o günahın faturasını ödemeye yetmez. Atatürksüz İslam dünyasının ne hallere düştüğüne iyi bakın! Şimdi gelin, Neriman Kulak adlı genç mimarımızın mektubunu dikkat ve ibretle okuyalım. Bir kitap çapında değer taşıyan şu iki cümlesinin altını da iyice çizelim: “Allah neden kendi düzenini kabul etmeyecek mantıkta kullar yaratsın?!” “Ben bir Yaşar Nuri Öztürk olsam, sapasağlam dahi olsam benim için insanları aydınlatmak Cuma namazımdan önce gelirdi. Büyük yürekli Neriman’ın mektubunun tümü şöyle: “Sizi, düşünmekten uzak, tahlil yeteneği olmayan sözde hocalarla bir tutmak kesinlikle istemiyorum. Şu an 20 yaşında bir mimarlık öğrencisiyim, Kur"an’ın ne kadar yanlış anlaşıldığını çok küçük yaşlarımdan beri biliyordum. İnsanların saptırdıkları din, mantığıma asla uymuyordu. Ve düşünüyordum, Allah neden kendi düzenini kabul etmeyecek mantıkta kullaryaratsın? Affedici, merhametli diyoruz da neden her şeyi bu kadar zorlaştırıyoruz, anlaşılmaz kılıyoruz? Günümüze kadar hep, şöyle namaz kılınmaz, böyle kitap okunmaz diyerekten içinde bulunduğumuz dini anlayamaz olduk! 5 kitabınızı okumuş ve şu anda Kur"an Meali’nizi okuyan biri olarak beni bu denli aydınlatan size çok teşekkür etmek istiyorum. Hayatımı nasıl da değiştirdiniz!” “Her cümlede gerçekten ne demek istediğinizi o kadar iyi görüyorum ki, her birini ayrı ayrı sorgulamak, üzerinde düşünmek ruhumu aydınlatıyor. Şu an Kur"an ı açık bir zihinle, dayatmalardan uzak, bir cümle üzerinde bile dakikalarca düşünüp okuyarak anlamaya çalışıyorum. Böyle okunması gerektiğini sizden öğrendim. Atatürk"ü sizin kadar güzel açıklayan başka bir insana daha rastlamadım. Allah"ı, Hz. Muhammed"i, Kur"an"ı ve Atatürk"ü birbiriyle sıkı bir bağ içinde tutan bir insan olarak düşüncelerinize ne kadar inandığımı ve değer verdiğimi tahmin edemezsiniz! Allah sizden razı olsun! Bana küçük yaşımda nasıl bir kapı açtığınızı asla unutmayacağım ve sizin için duam hiç eksik olmayacak. Yurt Gazetesi"nden, televizyondan sizi izlemekten mutlu oluyorum. Hatta mimarlığı bırakıp, sizin yolunuzda giden bir yazar olmak bile geçiyor içimden. Hakikati görmeye başladığımı düşünüyorsam susmak olmaz.” “İnsanlar saçmalıyor. Hani sizin için, ‘Cuma namazını kılmıyor da televizyonda ne işi var!’ diye. O saatlerde orada insanları aydınlatıyor olmanız namazdan daha kıymetlidir. Sizi biraz olsun anlayan, kitaplarınızı da ardı ardına okuyor. Siz Cumanın nedeninin hastalığınız olduğunu söylediniz ama ben bir Yaşar Nuri Öztürk olsam, sapasağlam dahi olsam benim için insanları aydınlatmak Cuma namazımdan önce gelirdi. Bizi aydınlatmanıza, insanlara bir şeyler vermenize ihtiyacımız var. Bu millet ancak o zaman ahlaklanır, düşünmeye başlar. Sonrasında zaten aynen benim gibi namazı da orucu da gelecektir. Allah"ı kalbimizde hissetmeye başlayınca her şeyi pekâlâ gönüllü yapıyoruz.” “Size minnettarlığım buralara sığacak gibi değil. Daha nice kitaplarınızı bitireceğim. Sizi tanımaktan, anlayabilmekten ötürü en mutlu insanlardan biriyim. Ne kadar kitap okuyorsam o kadar hayatımın içindesiniz.” [a href="http://www.yurtgazetesi.com.tr/yazarlar/bir-cumhuriyet-kizinin-mektubu-makale,5548.html" target="_blank" class="inner_text_link"]

Hiç yorum yok: