sergencint le damla beşiktaş maçnda :)
Bağ Bozumu
( En güzel şiirler hazana yazıldı)
Ömür üç perdelikmiş, gitti iki fasılı,
Kalan değirmen taşı, kirpiğinde asılı,
...
Ufuklar mühürlendi, yol tükendi hâsılı,
-Kırk yıllık cenazeni yüklen yorgun sırtına,
-Yokuş aşağı yolu çık yırtına yırtına.
Sabah olsa ne çıkar, hani düşler nerdeler?
Her biri ürkek gölge sürünüyor, yerdeler.
Yine akşam olunca, çekilince perdeler.
-İki kapaksız hokka eldeki tüm nevale.
-Dünü maziye ekle, yarın Hakk’a havale.
Dağların kaşı eğri, gecenin gözü çakır,
Tan yeri paslı demir, gurup kıpkızıl bakır,
Titreşir çıplak dallar, kuru yapraklar şakır,
-Bu gün yetim bağlarda gazel süpürülmekte,
-Bu gün inceden ince bir hesap görülmekte.
Zaman; bir bağ bozumu, depreşir yelkovanda,
Akrep zehrini sunar dövüp dövüp havanda,
Ürkek bir yavru kuştur, saniye mor tavanda.
-Çırpındıkça serpilir anılar salkım saçak,
-Göz kapakları halsiz, uykular müzmin kaçak.
Keder sükût donunda, sokulur ağır ağır,
Ses veren sade cinler parçalan bağır, çağır.
Islak resimler dilsiz, nemli duvarlar sağır.
-Karanlığa sığınır küf kokulu elemin,
-Meramını yazmaya gücü yetmez kalemin.
Ünlem boyu dalgalar, üç nokta kadar deniz,
İmgelerden köprü kur, nüktelerden yıldız diz.
Yakamoz ömrü kadar küreğinden kalan iz.
-Bin yıllık çalkantıyı sığdır da yarım asra,
-Bir kırık kalem bırak, birkaç hüzünlü mısra.
Dün alaca bir gülüş, yarın siyah tüldendir.
Meltem dokunsa uçar tebessümün küldendir,
Bilirim şairlerin darağacı güldendir,
-Bir rüzgâr kımıldasa toprağa mal olursun,
-Bir rüzgâr kımıldasa hasretini bulursun.
Ben öyle biliyorum, sen yine bir yol sor da,
Güneş de erken düşer yüksek dağlara kar da,
Her kışın arkasında mutlak bir bahar var da.
-Nerde zemheri varsa gönüllü ferdi sensin,
-A kuzum, zannedersin cihanın derdi sensin.
Dış kapının paspası vurdukça tozuyorsun,
Sabah tövbe ediyor akşama bozuyorsun,
Neyin hesabındasın, hâlâ ne yazıyorsun?
-Haydi şair, ha gayret, şu son sayfayı çevir,
-Kapanıversin artık senin olmayan devir.
Gölgesiyken kırk yıllık bir canlı cenazenin,
Kutup sandın kendini, gölgendi semazenin,
Kırk yıl ardından koştun iki metre pazenin,
-Gözün aydın şairim beklediğin ölümse?
-Eli kulağındadır, haydi artık gülümse.
Şefik Tiryaki
Bağ Bozumu
( En güzel şiirler hazana yazıldı)
Ömür üç perdelikmiş, gitti iki fasılı,
Kalan değirmen taşı, kirpiğinde asılı,
...
( En güzel şiirler hazana yazıldı)
Ömür üç perdelikmiş, gitti iki fasılı,
Kalan değirmen taşı, kirpiğinde asılı,
...
Ufuklar mühürlendi, yol tükendi hâsılı,
-Kırk yıllık cenazeni yüklen yorgun sırtına,
-Yokuş aşağı yolu çık yırtına yırtına.
Sabah olsa ne çıkar, hani düşler nerdeler?
Her biri ürkek gölge sürünüyor, yerdeler.
Yine akşam olunca, çekilince perdeler.
-İki kapaksız hokka eldeki tüm nevale.
-Dünü maziye ekle, yarın Hakk’a havale.
Dağların kaşı eğri, gecenin gözü çakır,
Tan yeri paslı demir, gurup kıpkızıl bakır,
Titreşir çıplak dallar, kuru yapraklar şakır,
-Bu gün yetim bağlarda gazel süpürülmekte,
-Bu gün inceden ince bir hesap görülmekte.
Zaman; bir bağ bozumu, depreşir yelkovanda,
Akrep zehrini sunar dövüp dövüp havanda,
Ürkek bir yavru kuştur, saniye mor tavanda.
-Çırpındıkça serpilir anılar salkım saçak,
-Göz kapakları halsiz, uykular müzmin kaçak.
Keder sükût donunda, sokulur ağır ağır,
Ses veren sade cinler parçalan bağır, çağır.
Islak resimler dilsiz, nemli duvarlar sağır.
-Karanlığa sığınır küf kokulu elemin,
-Meramını yazmaya gücü yetmez kalemin.
Ünlem boyu dalgalar, üç nokta kadar deniz,
İmgelerden köprü kur, nüktelerden yıldız diz.
Yakamoz ömrü kadar küreğinden kalan iz.
-Bin yıllık çalkantıyı sığdır da yarım asra,
-Bir kırık kalem bırak, birkaç hüzünlü mısra.
Dün alaca bir gülüş, yarın siyah tüldendir.
Meltem dokunsa uçar tebessümün küldendir,
Bilirim şairlerin darağacı güldendir,
-Bir rüzgâr kımıldasa toprağa mal olursun,
-Bir rüzgâr kımıldasa hasretini bulursun.
Ben öyle biliyorum, sen yine bir yol sor da,
Güneş de erken düşer yüksek dağlara kar da,
Her kışın arkasında mutlak bir bahar var da.
-Nerde zemheri varsa gönüllü ferdi sensin,
-A kuzum, zannedersin cihanın derdi sensin.
Dış kapının paspası vurdukça tozuyorsun,
Sabah tövbe ediyor akşama bozuyorsun,
Neyin hesabındasın, hâlâ ne yazıyorsun?
-Haydi şair, ha gayret, şu son sayfayı çevir,
-Kapanıversin artık senin olmayan devir.
Gölgesiyken kırk yıllık bir canlı cenazenin,
Kutup sandın kendini, gölgendi semazenin,
Kırk yıl ardından koştun iki metre pazenin,
-Gözün aydın şairim beklediğin ölümse?
-Eli kulağındadır, haydi artık gülümse.
Şefik Tiryaki
-Kırk yıllık cenazeni yüklen yorgun sırtına,
-Yokuş aşağı yolu çık yırtına yırtına.
Sabah olsa ne çıkar, hani düşler nerdeler?
Her biri ürkek gölge sürünüyor, yerdeler.
Yine akşam olunca, çekilince perdeler.
-İki kapaksız hokka eldeki tüm nevale.
-Dünü maziye ekle, yarın Hakk’a havale.
Dağların kaşı eğri, gecenin gözü çakır,
Tan yeri paslı demir, gurup kıpkızıl bakır,
Titreşir çıplak dallar, kuru yapraklar şakır,
-Bu gün yetim bağlarda gazel süpürülmekte,
-Bu gün inceden ince bir hesap görülmekte.
Zaman; bir bağ bozumu, depreşir yelkovanda,
Akrep zehrini sunar dövüp dövüp havanda,
Ürkek bir yavru kuştur, saniye mor tavanda.
-Çırpındıkça serpilir anılar salkım saçak,
-Göz kapakları halsiz, uykular müzmin kaçak.
Keder sükût donunda, sokulur ağır ağır,
Ses veren sade cinler parçalan bağır, çağır.
Islak resimler dilsiz, nemli duvarlar sağır.
-Karanlığa sığınır küf kokulu elemin,
-Meramını yazmaya gücü yetmez kalemin.
Ünlem boyu dalgalar, üç nokta kadar deniz,
İmgelerden köprü kur, nüktelerden yıldız diz.
Yakamoz ömrü kadar küreğinden kalan iz.
-Bin yıllık çalkantıyı sığdır da yarım asra,
-Bir kırık kalem bırak, birkaç hüzünlü mısra.
Dün alaca bir gülüş, yarın siyah tüldendir.
Meltem dokunsa uçar tebessümün küldendir,
Bilirim şairlerin darağacı güldendir,
-Bir rüzgâr kımıldasa toprağa mal olursun,
-Bir rüzgâr kımıldasa hasretini bulursun.
Ben öyle biliyorum, sen yine bir yol sor da,
Güneş de erken düşer yüksek dağlara kar da,
Her kışın arkasında mutlak bir bahar var da.
-Nerde zemheri varsa gönüllü ferdi sensin,
-A kuzum, zannedersin cihanın derdi sensin.
Dış kapının paspası vurdukça tozuyorsun,
Sabah tövbe ediyor akşama bozuyorsun,
Neyin hesabındasın, hâlâ ne yazıyorsun?
-Haydi şair, ha gayret, şu son sayfayı çevir,
-Kapanıversin artık senin olmayan devir.
Gölgesiyken kırk yıllık bir canlı cenazenin,
Kutup sandın kendini, gölgendi semazenin,
Kırk yıl ardından koştun iki metre pazenin,
-Gözün aydın şairim beklediğin ölümse?
-Eli kulağındadır, haydi artık gülümse.
Şefik Tiryaki

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder