
GOTU KOLA
Gotu Kola (Centella asiatica); genellikle Hindistan, Sri lanka, Madagaskar, Güney Afrika ve tropik bataklıklarda yetişen, narin,yelpaze yapraklı ve adeta yerde sürünen bir bitkidir. Hindistan’ da özellikle meditasyona yardımcı ve Ayurveda için kullanılmakta ve başın üstündeki enerji merkezi olan baş çakrasını ve beynin sağ ve sol yarımküreleri arasındaki dengeyi geliştirdiğine inanılmaktadır. Geleneksel Çin ve Hint tıbbında uzun süredir kullanılmaktadır. Bitki Sri Lanka’ da bir sebze olarak, Çin’ de ise uzun süredir beyin fonksiyonlarını düzenleyici bir kuvvetlendirici (Tonik) olarak kullanılmaktadır. Gotu Kola üzerinde yapılan modern çalışmalarda üç ana etken madde içerdiği bulunmuştur. Bunların başında, bir triperten glikozid bileşiği olan ve antibiyotik olarak sınıflandırılan asiaticoside gelir. Bu özelliği ile Gotu Kola yaraların iyileşmesine yardım edebilir. İkinci en önemli madde bir saponin glikozid bileşiği olan brahmoside veya brahminoside’ dir. Bu maddeler doğal olarak diuretik (idrar arttırıcı) ve hafif yatıştırıcı etkiye sahiptir. Son olarak içerdiği önemli madde ise kuvvetli bir anti-inflamatuar (iltihap giderici) etkiye sahip bir glikozid olan madecassoside’ dir. Gotu Kola ayrıca, Vitamin K, magnezyum, kalsiyum ve sodyum içermektedir. Gotu Kola, sakinleştirici ve yatıştırıcı etkilerinin benzerliği nedeniyle Kola bitkisi (Kola nut) ile karıştırılmamalıdır. Çünkü kola bitkisi ile hiçbir şekilde ilgili değildir ve kafein’ de içermez.
Gotu Kola:
sağlık için pek çok yararları olan bitkilerden birisidir. İçeriğindeki asiaticoside, kıkırdak ve kemiklerdeki kollajen dokuyu (Bağ dokularının ana unsuru) destekler, kan damarlarını açıp güçlendirir ve beyinde nörotransmitterlerin üretimine yardımcı olurlar. Gotu kola’ nın cilt sorunlarının yanında birincil kullanımı kan damarlarını güçlendirici ve kan akımını arttırıcı etkisiyle varise karşıdır. Yapılan araştırmalar sonucunda, Gotu kola’ nın varisli hastalarda çeşitli düzeylerde düzeltmeler sağladığı bulunmuştur. Gotu Kola özellikle bacaklardaki kan akımını arttırmaktadır. Bu amaçla varis, selülit gibi sorunlara karşı koruyucu olarak ve bacaklardaki yetersiz kan akımını arttırmak amacıyla kullanılmaktadır. Gotu Kola, kan akımı ve nörotransmitterler üzerindeki etkisi sayesinde hafıza zayıflığı, unutkanlık ve konsantrasyon sorunları için de kullanılmaktadır. Gotu Kola üzerine yapılan araştırmalarda, sağlıklı ve güzel görünümlü bir cilt, diğer bağ dokuları, lenf dokuları, kan damarları ve hücre zarı üzerinde önemli etkileri olduğu bulunmuştur. Araştırmacılar bu bitkinin yaraları iyileştiren ve iltihap giderici etkileri olan çeşitli glikozitler içerdiğini de bulmuşlardır. Bu bileşiklerden asiaticosides’ ler sağlıklı bir cilt için gerekli olan lipit ve protein oluşumunu teşvik etmektedirler. Gotu Kola, doku gelişiminin çeşitli aşamalarını da olumlu yönde etkilemektedir. Bunlar arasında; yara veya ülserlerden sonra cilt veya derinin yenilenme işlemi olan keratinizasyon, dokuların onarılmasında ilk basamak olan kollajen sentezi, saç ve tırnak gelişimi ile kıkırdak onarımının desteklenmesi sayılabilir. Gotu Kola ayrıca, ikinci ve üçüncü derece yanıklarda da etkili bir şekilde kullanılabilmektedir. Araştırmalarda iyileşme süresinin ve yara izi diyebileceğimiz doku oluşumunun azaldığı gösterilmiştir.
Son zamanlarda yapılan bir araştırmada ise, Gotu kola’ nın dolaşım sistemi üzerinde de pozitif etkilere sahip olduğu gösterilmiştir. Vücuttaki kılcal damarlar dahil tüm damarları güçlendirerek kan akışını olumlu yönde etkilemektedir. Gotu Kola’ nın özellikle hareketsiz veya bir hastalık nedeni ile sürekli olarak yatağa bağlanmak (yatalak) zorunda olan kişiler için de faydalı olduğu gözlenmiştir. Bitki, filibit (flebit-toplardamar yangısı), varis, bacak krampları, bacak şişkinliği, bacaklarda ağırlık veya karıncalanma için de başarıyla kullanılmaktadır. Yine yakın zamanda (1995) yapılan bir araştırma ise bitkinin, laboratuar şartlarında oluşturulan kültür tümör hücrelerini de yok ettiği gösterilmiştir. Bu bataklık bitkisinin yaprakları dünyanın birçok yerinde yüzyıllardır lepra (cüzam), kanser, cilt hastalıkları, artrit (eklem iltihabı) ve basur (hemoroid) için kullanılmaktadır. Son 5-10 yıl içerisinde ise özellikle batı ülkelerinde hafızayı güçlendirmek ve sakinleşmek için bir sinir ya da beyin toniği olarak kullanılması oldukça popüler olmuştur. Bu nedenle Gotu Kola "Beyin Gıdası" olarak da bilinmektedir. Bu doğu kökenli bitkinin hafif sakinleştirici, endişe ve kaygıyı giderici, anti-stres etkilerinin yanında konsantrasyon ve hafıza gibi zihinsel (mental) fonksiyonları arttırıcı etkileri belirlenmiştir. Bitkinin sakinleştirici etkisi uykusuzluk probleminin üstesinden gelmek için özellikle önerilebilir. Bitki ayrıca, yoga veya meditasyon egzersizleri için sakinleşmeye de yardımcıdır. Bitki yaygın olarak hem fiziksel hem de zihinsel yorgunluk için de kullanılmaktadır. Onun vücut üzerindeki sakinleştirici etkisi nedeniyle bitki özellikle merkezi sinir sistemini desteklemek için de kullanılmaktadır.
Gotu Kola :
bağ dokularını güçlendirmekte ve katılaşmış-sertleşmiş bağ dokusu oluşumunu (selülit’ te olduğu gibi) ise azaltabilmektedir. Sertleşmiş bağ dokuları ise, skleroderma (Deri sertleşmesi) ‘ nın bir işaretidir. Gotu Kola’ nın, selülit ve varisli damarlar üzerindeki etkisi klinik olarak da kanıtlanmıştır. Diğer tedavi yöntemleriyle başarı sağlanamamış 65 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada, hastaların %58’inde çok iyi bir netice, %20’sinde tatmin edici bir netice elde edilmiştir. Diğer çalışmalarda ise başarı oranı %80 civarında olmuştur.
*********

EĞİR KÖKÜ
Eğir (Acorus calamus), azakeğeri, ve hazambel olarak da bilinen bu su bitkisi, genellikle göllerin, su birikintilerinin ve durgun suların kıyılarında yetişir. Kıyı çamurunda yatay olarak gelişen kökten çıkan kılıç biçimindeki yapraklar 1 m' ye kadar yükselir. Yassı bir yapıya sahip olan sapın ortasında, konik biçiminde yeşilden kahverengi- sarıya kadar değişebilen bir koçan vardır. Çok yıllık, otsu bir bitkidir. Yaprakları şerit biçiminde, kenarları kıvırcıklı, kokulu ve boyuna çizgilidir. Çiçekler 5-9 cm uzunlukta bir başak durumunda toplanmışlardır. 1550 yıllarında Türkiye'den Avrupa'ya tıbbi bitki olarak götürülmüş ve bu şekilde Avrupa'ya yayılmıştır. Anadolu'da Sapanca, Yeniçağa ve Beyşehir göllerinin kenarlarında yetişmektedir. Başparmak kalınlığında ve 1 metre kadar uzun olabilen kökü, tazeyken kokulu bir acılığa sahiptir. Kurutulduğunda bu etkinlikleri azalır. İlkbahar başlangıcında veya sonbahar sonunda toplanır. Dış kabuğu soyulduktan sonra veya soyulmadan güneşte kurutulur. %1,5-3,5 arasında uçucu yağ taşır. Bu yağda asamil alkol, ögenol ve asaron bulunmaktadır. (Referans2: Prof. Dr. Turhan Baytop)
Eğir kökü
güçlendirici etkileri nedeniyle, yalnızca sindirim sistemi genel güçsüzlüğünde, mide ve bağırsak gazlarında ve koliklerinde kullanılmakla kalmayıp, beze ve gut hastalıklarında da büyük bir başarıyla yardım eder. Tembel midelerin ve bağırsakların ısıtılmalarında ve salgılardan arındırılmalarında bitki çok başarılıdır. Metabolizma ve bağırsak tembelliklerinde olduğu kadar, kansızlık solgunluklarında ve ödemlerde de önerilir. Kilolarını iyi beslenmemekten ötürü yitirmemiş olan çok zayıf kişiler, eğir kökü çayı içmeli ve arada sırada, eğir kökü katkılı banyolar alabilirler. Bitki, iştahsızlığı giderir, böbrek rahatsızlıklarında yardım eder ve tüm bedenin temizlenmesini sağlar. Hatta son zamanlarda çocuklarda sıkça görülmeye başlanan, tahıl alerjilerinde bile, eğir çayı yardım eder. Kurutulmuş kök yavaş yavaş çiğnendiğinde, kişiyi sigara alışkanlığından kurtarabilir.
KULLANIM BİÇİMLERİ :
ÇAY HAZIRLAMAK :
Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış veye öğütülmüş kök, orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suya akşamdan eklenir, gece boyunca demlenmeye bırakılır, sabahleyin ılıklaştırılır ve süzülür. Çay içilirken ılık olmalıdır.
OTURMA BANYOSU
(Tam Banyo): 200 gr kadar ince kıyılmış eğir kökü, akşamdan 5 litre soğuk suya eklenir, sabahleyin kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için kısaca beklendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.
*************

DEFNE
Defne; (Laurus nobilis) her mevsim yeşil kalabilen, güzel kokulu, yapraklarının ve yağının kullanımı oldukça geniş olan bir ağaç türüdür. Defne ağacının anavatanı Akdeniz’ in doğusu olup oradan ılıman iklimli başka yörelere yayılmıştır. Defne iğne yapraklı olmamasına ragmen, her mevsim yeşil kalır ve bu özelliği nedeniyle de eskiden beri ölümsüzlüğün simgesi olarak kabul edilir. Defne meyvesi %30 oranında yağ içerir, bu yağlardan %1’ i esansiyel (terpenes, sesquiterpenes, alcohols, ketenos) yağlardır. Defne yaprağı ise %1-3 arasında esansiyel yağlar (1,8-cineole ve pinenes, terpenes, sesquiterpenes, methyl-eugenol ve daha küçük miktarlarda ?- ve ß-pinenes, phellandren, linalool, geraniol ve terpineol) içerir. Defne yaprağının tat ve aroması büyük ölçüde eugenol adlı esansiyel yağdan kaynaklanır. Defne yağı %95 yağ asitlerinden ve %5 esansiyel yağlardan oluşur. Bu yağ, en çok defne sabunu üretiminde kullanılmaktadır.
Defne
Yağı Sabunu; Akdeniz kıyılarında, Türkiye' nin Antakya ili civarında yetiştirilen defne ağaçlarının meyve ve yaprak yağları ile saf yemeklik zeytin yağından yapılır. Defne ağacının yaprağı, antiseptik ve anti-bakteriyel içeriğinden dolayı iyileştirici bir güç içerir. Bu sabun, yüzyıllardır kullanılan çok eski, geleneksel bir formüle dayanılarak yapılmış ve nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Geleneksel defne sabunu, hem cilt hem de saç için kullanabilen doğal el yapımı bir sabundur.
FAYDALARI VE KULLANIM ALANLARI :
*Saç ve genel vücut temizliğinde güvenle kullanılabilir.
*Kuru, yağlı veya alerjik ciltlerde özellikle tavsiye edilir. Cildi nemlendirir, canlandırır ve güzelleştirir.
*Sivilce, tahriş, egzema, mantar, sedef, pişik, isilik, alerji ve kaşıntı gibi cilt rahatsızlıklarında tavsiye edilir.
*Kepek ve saç dökülmesini önler, saçı besler, yumuşaklık, parlaklık ve güç verir.
*Vücut üzerinde dinlendirici etkisi vardır.
*Ürün Özelliği ve İçeriği: SAF, EL YAPIMI, DOĞAL SABUN.
Hatay M.Kemal Üniversitesi Fen Bilimleri Araştırma ve Uygulama Merkezi Laboratuvarlarında test edilmiştir. Elle yapılmış, elle kesilmiş ve elle paketlenmiştir. Hayvansal yağlar, petrol ürünleri, kimyasal maddeler, parfüm, köpük, katkı maddeleri ya da renklendirici ve sentetik maddeler içermez. Harici kullanım içindir.
Doğal Saf Zeytinyağı, Defne Yaprağı Yağı, Sodyum Hidroksit, Damıtılmış Su.
Net Ağırlık: 125 gr. +/- % 10
KULLANIM ÖNERİSİ :
Saç için; defne sabununun saçta köpürtülerek bütün saça yayılması sağlanır. Parmak uçları veya iyi bir saç fırçası ile saçlara yedirilir. 20-30 saniye sonra çok sıcak olmayan su ile durulanır. Cilt için; defne sabunu iyice köpürtüldükten sonra, eldeki köpük cilde iyice yedirilir. 20-30 saniye köpük ciltte bekletildikten sonra ılık su ile durulanır.
DAPHANE (Defne) HİKAYESİ :
Bir gün Apollon, kıyıları ağaçlarla gölgelenen ırmağın kenarında güzel bir genç kız görür. Orontes'in (Günümüzde Asi olarak bilinen, Türkiye'nin Antakya ilnin ortasından geçerek Akdeniz'e dökülen nehir) kızı olan bu güzel su perisinin adı Daphne idi ve Apollon, görür görmez ona aşık olmuştu. Daphne, ormanın derinliklerinde dolaşmaktan zevk alırdı. Ay ışığında yabani hayvanları kovalamak, avlamak en büyük eğlencesi idi. Yalnız başına dolaşmayı çok severdi. Dahası Daphne, hayatı boyunca yalnız ve bakire olarak yaşamaya yemin etmişti. Erkeklerden nefret ediyordu. Bu yüzden evlenmeyi kesinlikle istemiyordu. Fakat Apollon ona delicesine tutulmuş peşini bırakmıyordu. Ormanda karşılaştıklarında Apollon, güzeller güzeli bu kızla konuşmak ister ancak Daphne ondan korkarak koşmaya başlar. Apollon ne dese onu durmaya ikna edemez, Daphne korkmuştur bir kere. Yorgun düşene kadar koşar koşar koşar. Daha fazla koşacak gücü kalmadığında yere yıkılır ve toprak anaya yalvarmaya başlar. “Ey toprak ana beni ört, beni sakla, kurtar” Toprak ana onun yakarışını duymuştur. Az sonra Daphne, yorgunluktan ağrıyan bacaklarının sertleştiğini, odunlaşmaya başladığını hisseder. Gri renk bir kabuk göğsünü kaplar. Güzel kokulu saçları yapraklara dönüşür ve kolları dallar halinde uzanır, küçük ayakları ise kök olup toprağın derinliklerine doğru iner. Apollon, sevdiği kıza sarılmak isterken Defne ağacına çarpınca şaşırır. O günden sonra Defne ağacı, Apollon'un en sevdiği ağaç olur ve defne yaprakları onun saçlarının çelengi olur. Kahramanlara ödül olarak ta defne yapraklarından yapılma taçlar takılır.
**********

ALIÇ
Alıç (Crataegus oxyacantha);10 metreye kadar yükselebilen, dikenli, beyaz veya pembe çiçekli bir ağaçtır. Meyveleri 6-10 mm çapında, 1-3 tohumlu, esmer-kırmızı veya kırmızı renklidir. Hafif ekşimsi lezzetli meyveleri yenilmektedir. Alıç ağacının yaprak, çiçek ve meyveleri Orta Çağdan beri özellikle kalp destekleyici ve kalp-damar sistemi fonksiyonlarını normalize etmek için kullanılmaktadır. Herbiri, bitkiye çok güçlü antioksidant özellikler veren flavonoid (flavonlar) bileşikleri açısından oldukça zengindir. Alıç, kalp-damar sistemi (cardiovascular system) üzerinde pozitif etkiler gösteren 3 grup ana bileşik içerir. Bu bileşikler; triterpenoid saponinler (triterpenoid saponins), aminler (amines) ve flavonlar (flavonoids) ’ dır. Alıç’ ın antioksidant etkisi, serbest radikal oluşumunu engelleyerek (inhibe ederek) kalbin tümünü olumlu yönde etkilemektedir. Avrupalı araştırmacılar, bu bitkinin kalp ve beyne olan kan akışını ve kalbin kasılma gücünü artırdığını, kalbi düzensiz atışlara (kalp ritm bozukluğu) karşı koruduğunu ve kan basıncını (tansiyon) dengelediğini göstermişlerdir. Alıç içerisindeki etken maddeler kalp kasları dejenerasyonunda ve koroner damarlardaki daralmalar sonucu gerekli miktarda kanın ve oksijenin kalp kaslarına gönderilememesi durumundaki oksijen yetersizliğine karşı da kalbin korunmasına yardımcı olmaktadır.Alıç,
damarları genişleten bioflavononid’ ler açısından da oldukça zengindir. Bu bileşikler çok güçlü antioksidanlar olup; kalbe oksijen ve kan akışının artmasına yardımcı olurlar. Bu durum kalbin kan deveranı için harcamak zorunda olduğu gücü azaltır ve kalbi rahatlatır. Ayrıca bioflavonoid maddeler kan damarlarının çeperlerini güçlendirir ve vücudun diğer bölgelerine olan kan akışını da düzenler. Alıç içerisindeki bileşiklerin kolesterolü ve damarlardaki plaket oluşumunu da azalttığı gösterilmiştir. Kalp hareketlerini yatıştırıcı ve düzenleyici olarak, tehlikesizce uzun zaman kullanılabilir. Alıç, çeşitli kalp ve kan dolaşımı hastalıklarında rahatlıkla kullanılabilecek ender bitkilerden en başta gelenidir. Kalp ritim bozuklukları (arrhythmias), sinirsel kalp çarpıntıları, kalp yetmezliği, ağır enfeksiyon hastalıkları sonrasındaki kalp kasları zafiyeti, kalp krizi sonrası, yüksek kan basıncı, damar sertliği alıç meyvesinin başarıyla kullanılabileceği alanlardır. Alıç, bedendeki sıvı birikimlerinin dışkılanmasını da sağlayabilir. Ayrıca; sinir sisteminde yatıştırıcı, spazmları azaltıcı, idrar söktürücü etkileri de vardır. Alıç’ ın içerdiği maddelerde vücudda birikme, zehirlilik ve alışkanlık yapma gibi özellikler olmadığından uzun süreli kullanıma uygundur.
KULLANIM ÖNERİSİ :
Yemeklerle birlikte, günde 3 defa 1 kapsül alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.
***************

VEBA OTU
Vebaotu (Petasites officinalis) ırmak, dere ve orman kıyılarında yetişir. Kelotu olarak da bilinir. Şapka büyüklügündeki yaprakları hafif dişlidir ve alt tarafları gri tüylerle kaplıdır. Kirli beyazdan açık pembeye kadar degisebilen çiçekleri, sapın en ucunda, bir salkım biçiminde açarlar.
Salgın zamanlarında büyük önem kazanmış ve ateş düşürücü nitelige sahip olan kökü, çiçeklenme zamanından önce sökülür. Terletmeye yardımcı olan çayı, ateşlenme, soluk alma zorluğu, gut ve epilepsi (sara) hastalıklarında kullanılır. Gün boyunca , 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir. ((Çay Hazırlamak)
*Büyük taze yaprakları , yalnızca burkulmaların ve yürüme sonucu ayakta olusan yaraların üstüne uygulanmakla kalmayıp , her tür kangren , habis çıban ve şiddetli yaralarda kullanılır. ((Yaprak Kompresi)
Modern şifalı bitki uzmanları tarafından ise özellikle kemoterapiden sonra kanser tümörlerinin azaltılması için önerilmektedir. Almanya 'da Petadolor markasıyla tablet halinde satılmaktadır . Aynı zamanda adet krampları, astım ve baş ağrısı için de kullanılmaktadır. Kanser tedavisinde kullanıldıgında, özellikle cerrahi operasyondan sonra etkili bir sekilde metastaz'ı (yayılma) önlemektedir.
KULLANIM BİÇİMLERİ :
ÇAY HAZIRLAMAK :
Yarım veya bir tatlı kasıgı ince kıyılmıs bitki kökü, aksamdan orta boy 1 su bardagı dolusu soguk suya koyulur, sabahleyin ılıklastırılır ve süzülür. Gün boyunca 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir .
YAPRAK KOMPRESİ :
Yıkanan taze yapraklar, tahta bir tablanın üstünde merdane ile ezilerek lapa haline getirilir, hasta bölgenin üstüne yatırılır ve 1-2 saatte bir yenilenir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder