
EKİNEZYA
Ekinezya (Koni Çiçeği) (Echinacea purpurea),
soğuk algınlığı, grip, enfeksiyon, zayıf bağışıklık sistemi ve kanserden korunma gibi durumlarda dünyanın en önemli şifalı bitkilerinden olup; kuru toprak ve ovalar ile seyrek ormanlık arazilerde doğal olarak yetişen çok yıllık bir bitkidir. Uygar dünya bu bitkinin iyileştirici özelliklerini Kuzey Amerika yerli halkından (Kızılderililer) öğrenmiştir. Onlar bitkinin kökünü ve yapraklarını her tür yaranın tedavisinde, enfeksiyon ve iltihaplanmalarda, zehirli böcek ve yılan sokmasına, boğaz ve diş ağrısına, kabakulak, çiçek hastalığı ve kızamığa karşı başarıyla kullanıyorlardı. Bitki Amerika’ ya yerleşen ilk göçmenler tarafından da enfeksiyonlara karşı sık olarak kullanılmıştır. Bu özel tedavi biçimleri bilimsel araştırmalara konu oldu ve 1950’den beri yapılan araştırmalara göre, bitkide bakteri, mikrop ve virüslere karşı oldukça etkili olan maddeler bulundu. Bu maddelerin başlıcaları; echinacoside, poli-sakkaritler (polysaccharides), poli-asetilenler (polyacetylenes), gliko-proteinler (glycoproteins), kafeik asit türevleri (Cichoric Acid), tri-glikosid (triglycoside), betain, seskiterenler (sesguiterpenes), karyofilen (caryophylene) dir. Bitki bu maddelere ek olarak bakır ve demir mineralleri ile tanenler, protein, yağ asitleri ve A, C, E vitaminleri de içermektedir. Ayrıca bitkinin, etken maddelerinin sinerjik etkisi (birlikte oluşturdukları etki) sayesinde bedenin savunma sistemini (Bağışıklık sistemi) güçlendirerek enfeksiyon tedavilerinde yardım sağladığı da bulundu. Bitkinin tedavi alanındaki değeri öncelikle bu iki özelliğinden kaynaklanmakta olup; bu yüzden araştırmaların çoğu bitkinin bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi üzerine yoğunlaşmıştır. Bağışıklık sistemini uyaran en önemli maddeler ise; T-hücrelerinin ( T- Lenfositler) üretimini ve diğer doğal öldürücü hücrelerin etkinliğini arttıran poli-sakkaritler’ dir. Ayrıca, poli-sakkaritler’ in doku yenilenmesini hızlandırdığı ve iltihaplanmaları azalttığı da bilinmektedir. Yağda çözünebilen alkilamidler (alkylamides) ve bir kafeik asit glikosidi olan echinacoside maddesi de bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine katkıda bulunmaktadır. İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar; Koni Çiçeği’ nin akyuvarların (Beyaz kan hücreleri - Lökosit) sayısını yükselttiği, onların enfeksiyon bölgesine hareketlerini (göçünü) hızlandırdığı ve böylece bakteri, virüs ve diğer yabancı mikro-organizmaların yok edilmesine yardımcı olduğunu göstermiştir. Aslında bu bitkiye en duyarlı hücreler; akyuvarlar, T-Lenfositler (Hücresel Antikor), doğal öldürücü hücreler (Natural killer cells) ve makrofajlar’ dır. Bilindiği gibi makrofajlar; vücudun atık toplayıcıları olup, vücuda giren mikro-organizmaların dokulara yayılmasını önler ve lenf sistemini korur. Doğal öldürücü hücreler ise bu adı kanserli veya virüs enfeksiyonlu hücreleri yok ettiği için almıştır. (Kronik yorgunluk sendromunda bu hücrelerin aktivitesi düşüktür.). Bu nedenle Koni Çiçeği, kronik yorgunluk sendromunda da fayda sağlayabilmektedir.
Ekinezya :
en yaygın iki viral hastalık olan soğuk algınlığı ve grip’ in önlenmesinde de büyük bir yardımcıdır. Soğuk algınlığının ilk belirtileri görüldüğünde veya öncesinde alınması etkisini daha da güçlendireblmektedir. Bitki, üst solunum yolları enfeksiyonları ve sinüzit için de tedavi edici bir ajan olarak dikkate alınabilir. Koni Çiçeği, hemen hemen tüm bulaşıcı hastalıklar için de fayda sağlayabilir. Çünkü araştırmalar Koni Çiçeği’ nin sağlıklı dokular ile zararlı mikro-organizmalar arasındaki doğal engeli (bariyer) yok eden bir enzimin oluşumunu önlediğini göstermiştir. T-hücre aktivitesini de hızlandırdığı için romatizmal artrit ve allerji gibi bağışıklık sistemi düzensizliklerinde de kullanılabilir. Ekinezya (Koni Çiçeği), interferon üretimine de yardımcı olmaktadır. İnterferonlar günümüzde özellikle kanser tedavisinde dikkatleri yeniden üzerine çeken, glilko-protein yapısında bir madde olup; virüsle karşılaşan her türlü canlı tarafından hazırlanabilirler. İnterferonların en önemli etkileri, virüslerin çoğalmasını önleyebilmeleridir. Bu nedenle virüslerin yol açtığı grip, uçuk (herpes), deri ve ağızda kızarma, bademcik iltihabı ve genel olarak viral hastalıkların süresini kısaltma bakımından da interferonlar büyük bir öneme sahiptir. Bu nedenle Koni Çiçeği, burun akıntısı ve boğaz ağrısı gibi semptomların şiddetini ve bunlara neden olan rahatsızlığın süresini de kısaltabilir.
Koni Çiçeği’ nin anti-bakteriyel özellikleri ise; yaraların iyileşme süresini hızlandırmakta ve yanık, böcek ısırıkları, irinli yara, sedef, akne (sivilce) ve egzema gibi cilt rahatsızlıklarında fayda sağlamaktadır. Bitkinin anti-inflamatuar etkisi ise; artrit (mafsal iltihabı) ve lenfatik şişkinlik (Lenfödem) durumlarında faydalı olabilir. Almanya Sağlık Bakanlığı (BGA), Koni Çiçeği preparatlarını yutak, gırtlak ve burunda görülen soğuk algınlığı belirtilerine karşı savunma sistemlerinin (Bağışıklık sistemi) desteklenmesi için önermektedir. Uygulanan kanser tedavilerinde hastanın bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve yaşam standardının yükseltilmesi için Koni Çiçeği preparatları kullanılabilir. Bu preparatları kemoterapi ile eşzamanlı kullanmış olan kanser hastalarının tedavi süreleri kısalabilmekte ve hasta tedavi süresince, Koni Çiçeği kullanmayan hastalara göre kendini daha güçlü hissedebilmektedir. Ama tüm hastalıkların tedavisinde olduğu gibi, kanser hastalıklarının tedavisinde de karar verecek olan kişi doktordur. Kemoterapi başlangıcından önce, hasta veya hasta yakını tarafından bu konuda bilgilendirilen uzman doktor gereken doğru kararı verecektir.
UYARILAR : Oto-immün (MS, Lupus, Romatoid Artrit gibi...) rahatsızlığı olanların bu ürünü kullanmaları tavsiye edilmemektedir.
************

YAKI OTU
Küçük Çiçekli Yakıotu (Epilobium parviflorum); çok yıllık 20–60 cm boylanabilen otsu bir bitki olup gövde dik ve dallanmış ince tüylerle kaplanmıştır. Yapraklar ince uzun olup 2-6x1–2 cm boyutlarında, üst tarafta daha fazla olmak üzere tüylü, alt kısımda yuvarlak ve sapsızdır; çiçekler pembe, taç yapraklar 5–8 mm boyutlarında olup çanak yapraklar taç yapraklardan 2/3 misli daha uzundur. Çiçeklenme yaz ve sonbahar aylarında olmaktadır. Stigma 4 lopludur ve kapsüller 5–7 cm uzunluğunda olmaktadır. Yakı otları nispeten sıcak, gölgeli bölgeleri ve besin maddesince zengin toprakları severler. Özellikle su kenarlarında ve rutubetli ormanlarda sık rastlanan bu bitki için en uygun toplanma zamanı çiçeklenme dönemidir. Batı, Orta Anadolu ve adalarda nadir olmasına rağmen yakıotu bütün Türkiye'de bulunmaktadır (Referans 6). Küçük Çiçekli Yakıotu, sap, yaprak ve çiçekleri tannidler, Beta-Sitosterin şekerler ve flavonlar içermektedir. Kullanılması gereken türler arasında olan Küçük çiçekli yakıotu, çiçeklenmeye başladığı dönem olan Haziran-Temmuz aylarında toprak üstünde kalan kısmı kesilir. Bütün halindeki (sap) bitkiler demet yapılarak havadar ve gölgeli bir yerde asılarak kurumaya terk edilir. Demetler iyice kuruduktan sonra ince bir şekilde kıyılır. Hazırlanan bu materyal, hava almayacak şekilde kaplarda muhafaza edilir. Şifalı ve de zararsız olan yakıotu türlerini, küçük çiçekli oluşu ve çiçek renklerinin ise kırmızımsı açık pembe veya beyazımsı oluşundan tanıyabilirsiniz. Şifalı türlerin, sap, yaprak ve çiçekleri olmak üzere (kökleri hariç) bitkinin tümü toplanılarak kullanılabilir. (Referans2)
Küçük Çiçekli Yakıotu; Prostat hastalıkların da (prostat iltihabı, prostat büyümesi) kullanılan etkin bir bitki olarak tanınmıştır. Çok kısa zaman içinde, bütün Avrupa ülkelerinde ve daha birçok başka ülkelerde pek çok insana yardımcı olarak, hızla tanınmaya başlamıştır. Küçük çiçekli yakıotu ile hazırlanan çaylarla tedaviye başlanıldığında kişide sıkıntıların aksine bir gevşeme ve rahatlık görülür. Bu etki ile geceleri çok sık olan tuvalete gitme ihtiyacında bir azalma olduğu belirgin bir şekilde kendini gösterir. İdrar kesesi hastalıklarına karşı çay kürü etkili olarak kullanılabilmektedir. Prostat ameliyatı yapılmışsa, operasyon sonrası ortaya çıkan yanmalara veya meydana gelebilecek daha başka rahatsızlıklara karşı da yakıotu tavsiye edilmektedir. Mesane, prostat, döl yatağı kanseri ve böbrek hastalıklarında çay tedavisi olumlu sonuçlar verebilmektedir (Referans1). Bu hastalıklarda, tıbbi tedavinin yanı sıra küçük çiçekli yakıotu çayının, iyileşmeyi destekleyebilecek bir kür olarak kullanılmasında bir sakınca yoktur. (Referans2). Küçük çiçekli yakıotu özellikle Orta Avrupa’da halk sağlığında prostat rahatsızlıklarının giderilmesinde yıllardır kullanılmaktadır. İyi huylu prostat büyümesi hastalığı (Benign Prostatic Hyperplasia-BPH) özellikle 40 yaş üzerindeki erkeklerde görülmektedir. Bu yaş grubunda hastalığın görülme sıklığı yaklaşık %8 olmakta, sonraki yaşlarda ise oran % 90’lara kadar çıkmaktadır.
Yakı otları (Epilobium parviflorum) flavorglycosid’ler ile özellikle kaempferol, quercetin ve myricetin türevleri içermektedir. Yakı otlarında ayrıca b-sitosterol , sitosterol’un değişik esterleri ve sitosterol glucoside’ler (ki bunlar bitkisel sterollerdir) ile gallic asit türevleri ve ellagitanin’ler de bulunmaktadır. Beta-sitosterollerin gerek tek başlarına ve gerekse diğer bitkisel sterollerle birlikte iyi huylu prostat büyümesi oluşumunu engelledikleri gibi kandaki kolesterol düzeyini kolestreolün emilimine engel olarak düşürdükleri de bilinmektedir. Ellagitanin’ler Epilobium türlerinin ham bitki özütünde en fazla % 14 kadar bulunabilmektedir. Yakı otlarında bulunan bu macrocyclic ellagitanin’lerden oenothein A ile oenothein B iyi huylu prostat büyümesinin (BPH) oluşumunda anahtar rol oynayan 5-alpha-reductase ve aromatase enzimlerinin aktivitesini engeller, yani iyi huylu prostat büyümesine engel olurlar. 5-alpha-reductase erkeklerde testesteronu daha etkili (güçlü) bir form olan dihydrotestosterone’a (DHT), aromatase da testesteronu östrojene dönüştürüp prostat epitelyum ve stroma doku hücrelerinin aşırı bölünmelerine yol açarak prostat büyümelerine sebep olmaktadır. Oenothein B aynı zamanda antiviral ve antitümör etkilere de sahip bulunmaktadır. Ayrıca yakı otundaki bu maddeler idrar yaparken duyulan ağrı, idrar yapma sıklı, idrar gelmede gecikme ve idrar kanalı (üretra) ağrıları ve bunlarla birlikte olan kanda beyaz kan hücrelerinin artması gibi belirtileri de azaltmaktadır. Her ne kadar piyasada ticari olarak satılan sentetik 5-alpha-reductase ve aromatase enzim inhibitörleri olsa da bunların libidoda (cinsel istek) azalma, ikdidarsızlık, ejakulat hacminde azalma gibi yan etkilerinin olduğu bilinmektedir. Yakıotu Çayı erkeklerde prostat büyümesine karşı kullanımının yanı sıra kadınlarda üriner (boşaltım) sistemi enfeksiyonlarına karşı da kullanılabilmektedir. İdrar zorluğu çekip sadece idrarı damlayarak gelenlerde belli bir süre (15–20 gün) içildiği zaman tamamen iyileşme görülebilmektedir. Yine yatak ıslatanlarda ve idrarını tutamayanlara da iyi geldiği gözlenmiştir. Ayrıca tıbbi tedavinin yanında idrar torbası (mesane) kanserine yardımcı olarak kullanılması önerilmektedir (Referans 6).
UYARI :
Küçük Çiçekli Yakıotu ile yapılan 2 haftalık kürden sonra 2-3 gün ara vermek gerekmektedir. Ara vermeksizin uygulanan tedavi yöntemlerinde bazı kişilerde kabızlık görülebilmektedir. Başkaca bilinen bir yan etkisi yoktur.
KULLANIM BİÇİMLERİ :
ÇAY HAZIRLAMAK : Bir tatlı kaşığı küçük çiçekli yakıotu, 1 su bardağı kaynar su ile haşlanır (demlenir). Su bardağının ağzı kapatılarak yaklaşık 10 dakika demlenmeye bırakılır, bu süre sonunda süzülür. Yeni demlenmiş çay, sabah aç karnına ve akşam yemeğinden yarım saat önce olmak üzere yalnızca günde 2 defa 1’ er bardak hazırlanarak içilir. Hastalığın tamamen iyileşebilmesi için, bu çayı uzun bir süre içmek gerekebilir. Tavsiye edilen kür süresi 2 haftadır. 2 haftalık kürden sonra 2-3 gün ara vermek gerekmektedir. Yakıotu genellikle ısırganotu ile eşit oranda karıştırılarak kullanılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder