DUYGULARINDİLİ/ SEVDA'NIN DÜNYASINDAN şiir, resim, anılar, sözler, lezzetler, sağlık ,öykü, fıkra, ve gönül dostlarımdan gelenler,
10 Ekim 2011 Pazartesi
OKUNASI ŞEYLER
"Sen 'Sen' liğini Bırak Ve Ben de 'Ben' liğimi..
'Sen' siz ' Ben' siz Olalım, 'Hiç' likte Buluşalım.."
*Hz. Mevlana
**********
Selda Iyiekmekçi
( yüreği güzel arkadaşımın bütün paylaşımları harika emeğine sağlık canım )
Her zaman birseylerin pesindeyiz farkinda olsak da olmasak da. Is hayatinda mevkii, dolgun maas hatta duzgun iliskiler olsun isteriz. Olmayinca, fena halde iskenceye donusur ise gitmek degil mi? Hemen beklentilerimizi karsilayacak baska bir is aramaya girisiriz. Aile, dostluk, arkadaslik iliskilerinde de ayni sekilde hep beklentiler soz konusudur. Esimizin, cocugumuzun davranislarinin bizi mutlu edecek, egolarimizi tatmin edecek yonde olmasini isteriz. Sinirlarimizin icine girmeyen ozgurce davranislar gosterdiklerinde sorunlar yasariz.
Keza, arkadaslarimizla veya diger akrabalarla olan iliskilerde de boyledir. Her iki taraf da aranmayi, sevilmeyi, tercih edilmeyi, kiymet verilmeyi bekler durur ve firsatlar cikip da bunlar istenildigi/beklenildigi sekilde gerceklesmeyince, en yakin diye dusundugunuz kisilerin hic de oyle olmadigini veya aslinda ustu ortuk bir bicimde 'beklentilerinize uyan' birisi olmadigini dusunuruz. Sonra iliskilerin boyutlari, dengeleri biraz degisir. Hayal kirikliklari, hatta bazen kizginlik, soguma/uzaklasma gibi duygular yasanmaya baslar.
Aslinda bu bir anlamda, hakkimiz olmadigi halde, karsimazdakinin ozgur secimlerinden rahatsiz oluyoruzdur ve gercekte incinen tarafimiz da sadece egomuzdur.
Bunlar neden olur peki? Ilk elden var olan beklentiler yuzunden. Aslinda birsey beklemesek, olmayinca hayal kirikligi da yasanmayacaktir. Beklenmeyen birseyin hayal kirikligi olur mu? Bu nedenle, bazen de tam tersi durum olustugunda; yani hic ummadigimiz/beklemedigimiz kisilerden pozitif ve bizi mutlu eden, hatta soyle soyliyeyim, egomuzu oksayan davranislar gordugumuzde, cok mutlu oluruz. Yabanci diye dusundugumuz kisilere, birden yakin hissetmeye baslariz kendimizi. Cunku umulmayan bir iyilik, hos bir davranis gormussunuzdur ve bu sizi mutlu eder. Olmasini beklediginiz sey gerceklesse, bu derece mutlu etmez. Bir olcude kendinizi hazirlarsiniz cunku.
Iste olaylarin, iliskilerin baslama ve bitme donguleri genelde bu sekildedir bence. Dengeyi ortada tutmayi pek beceremeyiz genelde. Olaylar olmaya basladiktan veya yakinlasmalar basladiktan bir sure sonra egomuz yine devreye girerek, beklentilerin olusmasini saglamaya calisir ve biz de bu tuzaga dustugumuzde kendimizi tekrar ayni carkin icerisine sokar, sonrasinda da -spontan baslayan iliskiler dahil, hicbirzaman iliskiler veya olaylar beklentisiz devam edemediginden- ayni hayal kirikliklarini, mutsuzluklari, depresyonlari tekrar tekrar yasamaya mahkum ederiz kendimizi.
Tum bunlarin kokeninde yatan egomuzun yarattigi beklentiler, hayattan hep bizi birseyler istemeye, almaya zorlar. Sanki tum varolus bizim icin calismaktadir, bizi mutlu etmek adina. O verdikce doymaz, hep daha cok isteriz kendimiz icin. Oysa biz varolusa ne katiyoruz diye dusunmeyiz cogu zaman. Biz birsey veriyor muyuz, hic karsilik beklemeksizin? Sadece anne-cocuk sevgisi disinda tutulabilir belki bunun. Ancak icinde oldugumuz donemde bunu da soylemek zor. Cunku, evet anneler cocuklarini karsiliksiz seviyorlar ama, son donemlerde beklentileri asiri artmis durumda bana gore. Herkes cocugunun en akilli, en basarili, en guzel olmasi icin ugrasip duruyor. Kurstan kursa kosturuyor. Hayatin prangalarini kucuk yastan takiyor onlara. Bu sefer cocuklar da, mesela kendilerinden beklenen sinav basarisini gosteremediklerinde mutsuz oluyor. Hem kendileri hem de ebeveynleri. Ve maalesef gunumuzun yasam tarzi haline gelmis olan, alma uzerine kurulu beklentlerle dolu bu duzene, buyuk bir cogunlugumuz dahil. Bu konuda soylenecek cok sey var ama, tamamen ayri bir yazi konusu oldugundan, simdilik bu kadar soylemekle yetinecegim.
Tabii almak deyince, insani en cok dusunduren; doga ananin butun nimetlerini onumuze karsiliksiz sermesi geliyor en basta akla. Bu noktada, insanoglunun egosunun boyutlarinin devasa oldugu aci gercegi gozler onune seriliyor. Hep aldik aldik sonuna kadar. Sanki hicbirsey tukenmiyecekmis gibi, saygisizca. Bu konuda birsey soylemeye de gerek yok aslinda. Su anda hepimiz bunun sonuclarinin farkindayiz ve yasiyoruz zaten.
Tum bunlar aklima Shell Silverstein'in 'Giving Tree' adli cocuklar icin yazdigi hikayesini getirdi. Son donemde 'Comert Agac' olarak da yayinlandi dilimizde. Tum cocuklarimizin hatta yetiskinlerin de okumasi gereken bir kitap bana gore. Burada beklentiler ve almak uzerine anlatmaya calistigim herseyi oyle kadar guzel ozetliyor ki...Mutlaka okuyun derim....
Tabii bir de Avatar filmini izleyin:)
Sadece vermeyi dusunebilecegimiz, olani kabul edip mutlu olabilecegimiz beklentisiz gunlerin gelmesi dilegiyle...
Sevgi ve huzur hep sizinle olsun..
SELDA İYİEKMEKÇİ....
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder