5 Ağustos 2010 Perşembe

TUZLU KAHVE

Kıza bir partide rastlamıştı.Harika birşeydi.
O gün peşinde o kadar delikanlı vardı ki.
Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet
...
etti.Kız parti boyu dikkatini çekmeyen
oğlanın davetine şaşırdı, ama tam bir kibarlık
gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki
şirin kafeye oturdular.
Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin
çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali
kızın da huzurunu kaçırdı."Ben artık gideyim"
demeye hazırlanırken, delikanlı birden
garsonu çağırdı.
"Bana biraz tuz getirir misiniz ?" dedi.
"Kahveme koymak için.."
Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya
baktı. Kahveye tuz!..
Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan,
ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı.
Kız, merakla "Garip bir ağız tadınız var"
dedi.
Delikanlı anlattı:
"Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep
deniz kenarında ve denizde oynardım.
Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç
eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben. Bu tadı
çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne
zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem,
çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve
mutlu ailemi hatırlıyorum. Annemle babam
hala o deniz kenarında oturuyorlar.Onları
ve evimi öyle özlüyorum ki.."
Bunları söylerken gözleri nemlenmişti
delikanlının. Kız dinlediklerinden çok
duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken,
evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam,
evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini
düşünen, evini arayan, evini sakınan biri.
Ev duyusu olan biri. Kız da konuşmaya başladı.
Onun da evi uzaklardaydı. Çocukluğu gibi.
O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet
olmuştu. Tatlı ve sıcak. Ve de bu sohbet
öykümüzün harikulade güzel baslangıcı
olmuştu tabii. Buluşmaya devam ettiler ve
her güzel öyküde olduğu gibi, prenses,
prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok
mutlu yaşadılar. Prenses ne zaman kahve
yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu,
hayat boyu. Onun böyle sevdiğini biliyordu
çünkü. 40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti.
"Ölümümden sonra aç" diye bir mektup
bırakmıştı sevgili karısına. Söyle diyordu,
satırlarında.. "Sevgilim, bir tanem..
Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir
yalan üzerine kurduğum için beni affet.
Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim.
Tuzlu kahvede. İlk buluştuğumuz günü
hatırlıyor musun ?. Öyle heyecanlı ve
gergindim ki, şeker diyecekken 'Tuz' çıktı
ağzımdan. Sen ve herkes bana bakarken,
değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla
devam ettim. Bu yalanın bizim ilişkimizin
temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti.
Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm.
Ama her defasında korkudan vazgeçtim.
Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiçbir
sebep yok. İşte gerçek. Ben tuzlu kahve
sevmem. O garip ve rezil bir tat. Ama seni
tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi
içtim. Hem de zerre pişmanlık duymadan.
Seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu
idi ve ben bu mutlulugu tuzlu kahveye
borçluydum. Dünyaya bir daha gelsem, herşeyi
yeniden yaşamak, seni yeniden tanımak ve bütün
hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim,
ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek
zorunda kalsam da.."
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam
ıslattı.
Lafı açıldığında birgün biri, kadına "Tuzlu
kahve nasıl bir şey" diye soracak oldu..
Gözleri nemlendi kadının..
"Çok tatlı!.." dedi..
Devamını Gör

Hiç yorum yok: